7 Kasım 2009 Cumartesi

kalpsiz!



Son iki ayda o kadar çok böcek öldürdüm ki Raid, Detan vs.'den farkım olmadığını düşünüyorum. yolda yürüyen böceği bi bakışımla öldürebilirim. adam acısından ölür, zehri geçtim. terlik stillerim çok gelişik. canlının konumu önemli değil, tavan taban perde pencere kalorifer peteği arası.
hahaha.. hatırlarım daha dün gibi ilk öldürdüğüm böceğin çıtırt sesini. nası kanım çekilmişti.. nası bi anda hayattan soğumuştum, kulağımdan ses gitmemişti.. ölüsüne bakamamıştım uzun süre. hey gidi hey..
o sesi duymadan bi günüm geçmiyor artık. hayır cidden anlamıyorum. kasım ayındayız insafsızlar! götdonduran soğukları var dışarda (son iki gün hariç) hanki yüzle geziyosunuz, utanmadan evimde dolanıyorsunuz anlamıyorum kü..
ha bu yazıyı yazmamın sebebi ne kadar canileştiğim, entomoloji dersindeki halimi merak edişim, daha ne kadar böceği acımadan öldüreceğim, yo efendim bi sürü günaha girdiğim falan değil. (Artık öldürdüğüm böceklerin günahının hesabını veremicem bence. sayısı bini bulmuştur...) şöyle ki odamdaki böcekler aynı tür. hepsi "uğurböceğinin biraz uzuncası, (dermopter olduğu iddia ediliyor.) ne yer ne içer, kaçta yatar, en sevdiği film nedir falan filan her bi haltını öğrendim serserinin. bi yuvalarını bulamıyorum. bana kalırsa duvarımda delik var ordangiriyorlar sürekli..
ne diyordum.. yazıyı yazmamın sebebi akşamüzeri odadan çıkmadan evvel olası böcek kontrollerimi yapıyordum. perdede uğurböceği gördüm. şaşırdım kendisine. toplumun bu canlıya yaklaşımı, nasıl da sevimli bulduğu aklıma geldi. bilinçaltımın bu hallerini yemedim. terliği aldığım gibi çıtırdattım bedenini. sonra bi pişmanlık..
uğur böceğiydi. diğerlerinden farklıydı. onu elime alıp dilek tutucaktım. sonra da pencereden dışarı üfleyecektim. dimi. oysa terlikle içini dışına çıkarmış iğrençliğime iğrençlik katmıştım. yaptığım bu pislikten sonra kendimi koltuğa attım düşüncelere daldım..
ya uğurböceğini öldürdüm diye işlerim ters giderse, naletlenirsem dedim. nitekim herkes hayvanı görünce sevinç çığlıkları atıyor, dilek dilemeye doymuyorlardı. bi öpmediği kalıyordu insanlığın..bense şirinşeyü hayvanlıktan çıkarmıştım.. kesin işlerim ters gitmeye başlayacaktı.
sonra kendime geldim. burcu dedim. o hayvanın diğer gardaşlarından ne farkı var hağ dedim. bağırdım kendime çılgın gibi. ayağa kalktım.. onun argadaşları ölüyorken bu hayvanceğızın nasıl yaşatırsın, nerde eşitlik.. nerde gardaşlık dedim. senin evine her destursuz girenin sonu terlik demedin mi gızım, şimdi niye yoldan dönüyorsun benle konuşuyorsun dedim. hem kendi cümlelerimi söylüyor hem de vicdanımın yerine konuşuyordum. görseniz ne kadar tatlıydım evimde kendi kendime konuşurken. (evime gelince uzun süre anlamsızca yüzünüze bakıyorum, haberiniz olsun. evde kimseyi görmeye alışkın olmadığımdan, garipsersiniz korkarsınız diye söylüyorum, herşey insanlık için)
bilgisayar müzüğünün karıştır modu bedükten heartbreaker gönderiyor bana. peki ya siz? hala istediğim şarkıları ulaştırmadınız lan! nası yollayabiliriz hayatımın en komik insanı diyen de yok. gönül koyuyorum bak..
üperim.

1 şahıs gencim güzelim diyor:

tam tam tam dedi ki...

Evet bir götkesen soğuğu var Ankara'da. Gerçi şu an balkon falan açık ama... Diğer yandan bu son dönem sivrisineklerde de bir götlük artışı söz konusu. Ölmüyor bok dörenler, kara kışa kıçımızdaki bok donup çıkmazken kendileri vızzz vızzz geziyorlar. Hiç hoş değil hiç, geceleri çok ağlıyorum bu yüzden.

 
;