31 Mayıs 2009 Pazar 0 şahıs gencim güzelim diyor

pıl pırt çılgınlığı devam!


ya valla geriliyorum yua.. darlanıyorum.. içime fenalık geliyor.. eşyaların büyük bölümünü dağıttım evet. ama şimdi burdan Aşti'ye yolculuk var ki en dangalak olaylardan biri. taksiyle gitmeye kalksam, istanbul otobüs biletine verdiğim paranın aynısını verecem. gölgelerin gücü adına diyip, bütün valizleri sırtlasam otobüslü minibüslü yollardan gitsem, aştiye varabilir miyim muallak... ne kadddar çok eşyam var benim of. kendimden tiksindim. geçen bi reklam gördüm. niveyağ, oğlanlar için bi zamazingo çıkarmış, işte duşjeli, şampuan bi de bi zamazingo özelliği daha var. ya ben de o tip şeyler istiyorum hayatımda. mesela bi tshirtün 5 farklı kullanımı olmalı. ha bi de kirlenmemeli, kendi kendini temizleyebilmeli. giysilerde böyle bi avantaj olursa gerisi kolay sanki. burlarda çamaşır yıkamayı pek sevmediğimden (ki sevmeme nedenim, git randevu al, o günün saatin gelmesini bekle, sonra çamaşırları topla, bi kat çık, makineye tık, bi saat bekle, çamaşırları makineden çıkar, kurutma makinasına at, bi iki saat de öyle bekle, senden sonrakinin sırası gelsin. aceleyle topla. odaya yığ, kurumayanları odaya ser, oda perşembe pazarına dönsün, buram buram deterjan koksun, nefes alama... of) bu tip icatlar hayatımı gerçekten çok hoş, bebeksi kılar. evet.
yarına bilet alıcam, çıkış alıcam, kargoyu ayarlıcam, taşıyamadıklarımı sabahtan gelip alsınlar, gerisini ben hallederim, seyit onbaşı olurum, allah ne verdiyse dalarım. ama bu işler beni cidden geriyor, istanbula vardığımda 1 ay valiz görmek istemiyor oluyorum. ha bunun ankaraya dönüşü de muhteşem. eşyaları burdan toplaması da çok hoş. şimdilik o günleri düşünmeyeyim de kusmayayım. zaten 4.sınıf olduk. of:/ 4 ay yaz tatili. ölür müsün, öldürür müsün. 1 ay istanbul sıcağında staj, sonrası muallak. önceki yıldan beri duştan başka suya girmemiştim, belki bu yaz bi çılgınlık yapar, denizdi havuzdu yüzerim.
(son sınıf olduk lağn, okul bitiyor :S )
bi daha ankaraya ne zaman gelecem diye 2 gündür dışarlardayım. pek fotoğraf çekmedim. tabi meliykanın elektronik eşyaları bira bardağına düşürme sevdası nolacak bilinmez, nikoncumla yollarımız devam etmekte heala. gideyim kahvaltı yapayım. odayı toplayayım. oğ şit.
30 Mayıs 2009 Cumartesi 0 şahıs gencim güzelim diyor

beytepe 01:30 servisi

yareppim, her zaman bi servis bu kadar mı neşeli olur yahu?
her seferinde farklı insanlar olmasına rağmen, güvenparktan beytepeye kadar bu kadar mı eğlenilir yahu?
yine bibuçuk servisiyle geldim odaya. artık 2009 baharının son servisi belki de (yarınkini saymazsak). durak yine tıklım tıklım. insanlar gülüyor, insanlar neşeli. kapıdan seslendim, birbuçuk servisi mi bu diye. çocuk arkadakine sordu. evet dedi gülümsedi. pekiii başka servis gelir mi dedim. hacettepeli değilim ben dedi. o esnada hacettepeli olmamasına çok şaşırdım, zira her nizamiye kontrolünde çevremdeki insanlar, "hacettepeli olmayanın bu serviste ne işi var yahu" diye düşünürler. çaktırmadım bu hissiyatımı. teşekkür ettim bindim araca. ayakta durdum. dışarda 40 kişi var en az. onlar da bu araca binerlerse tost olmam kaçınılmaz. neyse ki bi araç daha geldi. ona geçtik. oturdum. oturma sevincim çok uzun sürmedi, bahçelievlerde 2352 kişilik bi ekip eklendi. ikili oturanlar üçlendi. ayaktakilerin halinden bahsetmek istemiyorum, zira en son bi tanesi "abi çiftleşmek üzereyim azcık geri git" diyordu. servisin genel özelliklerine devam edecek olursak efenim,
mutlaka bi grup vardır, kafaları çoook güzeldir, ve fasıla devam ederler. "yeşiiil ördek gibii daldıım gölleree" der, sizin tüyleriniz diken diken olur, sesi güzeldir, açılmıştır namussuz. arkadaşları hemen ortamın güzelliğini bozar, şarkıdan şarkıya atlar. "elveda meyhaneci" adlı parça kaçınılmazdır, bismillah gibi mutlaka söylenir. tiki hatunlarımız olur. onlar da şarkı söyleyenlerle atışırlar. "öğğk söylemeyin artık yıaa" diye serzenişte bulunurlar. grup üyelerinin laf çakması mükkemmel olur. (tarihte nice örnekleri var ama maalesef hatırlamıyorum şu an). onlar lafları koydukça, sizin içinizin yağları erir.
tabi kalabalıksa servis ki kalabalıktır, nizamiyedeki kimlik kontrolü için ayaktakilerin inmesi biraz güç olur. o zaman da şu tip sözlerle servisçe güvenliğin gönlü alınmaya çalışılır, "1..2..3.. ay lav sekuritiii" "güvenlik sen bizim herşeyimizsin!" tarzında sloganlarla alkışlar eşliğinde kampüse girilir. tabi siz çok eğlenirsiniz. bütün gece ankarada gülmediğiniz kadar gülersiniz o esnada. şarkılar, türküler devam eder yurtlara varana kadar. azıcık kafası yerinde olanlar, arkadaşlar kusura bakmayın der, kalbinizi fetheder. ha şöyle efendi olun ciğerimi yiyin, lafımı olur arkadaşım dersin gülerek. odana neşe içinde varırsın. huzurlu bi şekilde uyursun.
mezun olduğumda en çok özleyeceğim şeylerden biri de bu servisler olacak eminim....
28 Mayıs 2009 Perşembe 3 şahıs gencim güzelim diyor

otobüste şarkı söyleyen adam

gecenin bi yarısı.
en arkada oturmuş, artık yanındaki saz arkadaşları bile uyumuş, ama ona farketmiyor. o hala şarkı söylüyor gecenin derin karanlığında.
öndekiler uyuyor, kimisi uyumaya çalışıyor, kimisi kulaklıka müzik dinlemeye çalışıyor
nasıl bi kafası var şu adamın? neden şarkı söylersin ey ergen?
okulca gidilen şehirlerarası yolculuklarda, şarkı söylemek yasaklansın. söyleyenler münasip bi yerde indirilsin.
çok üzülüyorum ben öyle insanlara yahu.
ha bu konu da nerden çıktı, yine hangi astral yolculuğunda şarkı söylediler burcu, derseniz , abi sadece bi video izledim ve bütün anılarım canlandı.
yazık lan. valla.
27 Mayıs 2009 Çarşamba 0 şahıs gencim güzelim diyor

pıl pırt toplama günleri.


hayatta en çok sevdiğim şeylerden birini yapmaya hazırlanıyorum yine.
eşyaları toplamaca, taşınmaca zamanı. o ye fak.
4 yıldır, her sene başında buraya gelmekten, burda eşyaları bi araya getirmekten, sene sonunda o eşyaları yine toplamaktan, dağıtmaktan, istanbula gidecek olanları ayırıp istanbula kadar götürmekten bildiğin tiksiniyorum. nefret gibi duygularım var.
eşyaları topla, kolile dert
araba ayarla, bul, rica et dert
arkadaşların evinde kalması için rica et, utan, sıkıl dert
sonra çıkış işlemleri var ki başlı başına dert. ("odada küfür etmişsiniz, pozitif enerjisi azalmış buranın, hasar yazıyorum" modundalar. o derece hasar yazma hevesleri var denyoların. Kudret'cim lafım meclisten dışarı, seni çok severim)
ha sonra aştiye kadar eşya götür dertlerin kralı sanki.
aştide onlara sahip çık, istanbula kadar getir yine bi dert.
istanbulda seni karşılamazlarsa megadert! (megadeth gibin oldu çaktırma)

şimdi yine bi hazırlık evresindeyim. Dünyanın en iyi insanları cem, merve, melike, seçil, ceren hepsi yardıma hazır. evlerini arabalarını açıyorlar bana. Hepsi birer altın. hepsi birer melek. planlar hazır şimdilik. eşyaları toplamaya başlıyorum ufaktan.ama ben de ayrı bi salağım ki yahu.. listeye bak:
mini bi çamağacı, iki dev minder, bi gitar, hassas bi hasır sepet, ütü, ketıl, elektrikli ocak, 3 tencere, bisürü bardak, 2 yastık, (culyus'u da yastıktan sayarsak 3 yastık) abajur... of ne kalabalık insanım lan. bi tshirt, bi pantulla ömür geçirmek istedim şimdi.
iyisi mi başlayayım ufaktan. bana bi hal gelmeyip havada durmadan başlayayım evet. of ba.
24 Mayıs 2009 Pazar 1 şahıs gencim güzelim diyor

24 Mayıs


24.mayıs
tarihte bugün ne oldu bilmiyorum ama ödev yazıp kustuğum şu dakikalarda içime bi huzur geliyor tarihe bakınca. bi yüzüm gülüyor. 24mayıs. 24. mayıs. güzel tarih lan. çikolata yemiş gibi sevinçliyim.
vindovs medya pileyır rastgele modunda. sonraki tuşuna basıyorum. bana gelsin bu şarkı diyorum. Sia- you have been loved çalıyor. bu hafif melankolik şarkı bile canımı sıkmıyor. şarkı çalarken pencereden dışarı bakıyorum. 5aydır kupkuru dalları olan ağaç yemyeşil duruyor karşımda. aferim hıdır diyorum. ağacın adı hıdır.(apiaceae gillerden bişi ama ne olduğunu bilmiyorum) hiç çiçek yok bugün pencere önünde. olsun diyorum. bobi, rambo, maykıl, culyus'un selamı var. con lok'u özlediğimi farkediyorum. (benim minik lepistesim..) bi gün size ayile fotoğrafı çektirecem hepsiyle. şarkı bitiyor. sıradaki şarkı blogspot okuyucularına gelsin diyorum. tamamen şansınıza kalmış bi durum.
merakla beklerken....
Radiohead & PJ Harvey - This mess we're in çalıyor. hadi yine iyisin blogspot. şanslı günündeymişsin..
23 Mayıs 2009 Cumartesi 0 şahıs gencim güzelim diyor

oOoo diday diday day

-evet abi. ne zaman akşam dışarda bişiler içsem eğlensem vs. o gece rüyamda bütün eğlence devam ediyor oluyor. bu sabah artık işler iyice çığrından çıktı. gece devam etti yine muhabbetler şarkılar falan.. en son haftaya gireceğim finaldeki soruları gördüm. o derece devam etti rüya. saygı duyuyorum kendime çok.
-şenliklerin bitmesine hala çok sevinçliyim. öyle böyle değil.
-şaka maka bu seneyi de bitirdik. gittikçe kadayıf kıvamına geliyorum kampüste. seneye 5. yılımız. hey maşşallah be. ilk seneyi o kadar az hatırlıyorum ki, annem anlatıyor hep. "anne beni bırakma, noolur gel" falan demişim ilk haftalarda. bildiğin ilk sene sendromu. çok zor lan aslında. 16-17 yaşında hop başka bi şehirde yaşamaya başlıyorsun. hazırlık sınıfını da hatırlamıyorum pek, o kısmı da seçilanımdan dinliyorum, "sen bi onun yanına bi bunun yanında otururdun" diyor benim için. hatırlamıyorum tabi. bi ara cerenle bayaa yakınmış gibiymişiz hatta. o kısım da yok bende. benim hafızam niçün yok ulayn!
- o değil de, ödev yapmam lazım benim. hem de bi an önce. zerre kadar yapasım gelmiyor of. salı gününe biyokimya finali var zaten. biyokimya ve genetikten nefret ettim bu dönem valla. bu iki ders gitsin, ömrümün sonuna kadar sisbot çalışmaya razıyım. ha çalışıyorum da noluyo d2yle geçiyorum taburekoyyim..
- bu odada benden başka kalan biri var bence. bu kadar dağıtmam mümkün değil lan. yarım saat önce derli toplu olan yatak, bi bakıyorum höyt.. ağzı burnu kaymış. ben bu sırada masada bilgisayara bakıyorum. biri bizi gözetliyor room.
- odada tv yok, ama ben internetten açıp kendi kendime işkence edebiliyorum. son işkencem ise, Genç Mikrofon programı. ergen bireyleri çok sevdiğimden açıyor, güzel parçaların içine edilişini izliyor, hatta oylama sonuçlarına bile bakıyorum. Ha ama diziler içinde en çok Kabak Kelleri'ni özledim. tabi tek başıma izleyince sarmıyor, yanımda birileri olacak ki geyiğini yapayım dizi esnasında. Bu arada en sevdiğim dizi, Malcolm in the middle. evet. binlerce kez izleyebilirm ben onu.
- of lan, dönem bitiyor, yine eşya toplama derdi. var ya bildiğin işkence. herşeyi kutulara koy, poşetlere say. sonra araba bulmaya çalış etraftan. sonra arkadaşlarına götür, evlerine bırak, bu sırada içten içe sıkıl, (fazla yeri olmayan bi aileye götürürken ne kadar sevinebilirim ki, adam gece su içmeye mutfağa gidecek, ayağına benim kutu çarpacak, kutuya bakıp küfür edecek, sonra burcu buyur burdan yak olacak.)
araba ayarladım görünüyor şimdilik, inşallah bi terslik olmaz da bu senede sağ salim atlatırım bu zamazingoyu..
- dün gece 12de güvenparka geldim servise. 12:30 da kalkacak servisin gelmesini beklemek üzere yürüdüm işte. o sırada tek başıma bekleyeceğimden bi olay olmasın diye içimden geçirmekteydim. o da nesi.. bi geldim festival alanı gibi ortalık. ekstra sevinip kardeş kardeş servisin gelmesini beklemeye başladık. amca da sağolsun 45geçe geldi. arkaları kaptı sarhoş okuldaşlarım. ben de şöfor koltuğunun hemen arkasına oturdum. bu sırada annemle telefonda konuşuyordum, kapatmak üzereydim. "dur anne şimdi milyonlarca para uzatıcam zaten.."derken yanıma oturmaya gelen çocuk, "merak etme ben uzatırım" dedi. "haa iyi o zaman, teşekkürler" dedim ben de. ama nası sevindim içteniçe var ya. o para uzatmak çok kıl birşey bence. telefonu kapadım işte yolda uyukladım bi güzel. kampüste inerken o güzel insana bi kez daha teşekkür etmek istedim. günümüzde kim böyle iyilik yapıyor hee.. var mı öyle önde oturup da "ben muavinlik yaparım sen yorulma" diyen.. haha
- radyoodtüye feci sardım. ultramega sardım hatta. durmadan istek şarkı yollar oldum. onlar da beni kırmayıp çalınca deli gibin sevinir oldum. herşey "red romance-hesitate" ile başladı. bi Allahın kulu çıkıp yollasa o şarkıyı bana herşey mutlu son olacak ama sağlık olsun tabi. artık kendi adımla istek yollamaktan sıkıldım, isim uydurup yolluyorum. genelde tanıdıklarımın ismi oluyo ama soyadlarını değiştiriyorum. öyle değişik bi insan oldum ben.
-1. Red Bull Soapbox Yarışının reklam müziği "Bas Gaza" . reklamı duyduğumda bu kadar sevinebilirdim ancak. bas gaza yaa.. var böyle bi parça. hala hayranım. doyamadım.
-İnebolu'dan arkadaş buldum ya. Kafam rahat şimdiden. ha yazın ne zaman gitcek ne kadar kalacak muallak ama olsun. gelmese bile olur belki. "İnebolu'da arkadaşım yok" günleri bitti. oh be.
- Gece 11-12 suları. kafayı kitaba gömmüş ders çalışıyorum. koridordan çığlıklar yükseliyor. noluyo lan diye sıçrıyorum yerimden. "ÖLDÜR ONU AYY ÖĞĞ.. BURDA BAK GİDİYO AAAYY.. " sesleri geliyor. hay ananismorisette diyorum. bir böcekten ki türü hiç önemli değil, bu kadar mı korkulur, bu kadar mı çevre ayağa kaldırılır arkadaş. 2cmlik hayvan lan. seni mi yedi ne bu panik. daha kapıyı bile açıp bakmadım. sesleri dinleyerek herşeyi anlayabiliyorsunuz. kız 5 dakikadır çığlık atıyor. birazdan böcek ilacını alıp ağzına burnuna sıkacam. tüm insanlığı kurtarıcam. az kaldı.
bu gibi insanlar yüzünden öldürülen hayvanlar için, gelin 1 dakikalık saygı duruşunda bulunalım bu akşam.
Not: başlıkla yazının alakası yok diye şarkıyı görmezden gelmeyelim. Mfö'yi sevelim sayalım. iyi akşamlar efenim. beytepe. ankara.
0 şahıs gencim güzelim diyor

bir tıkla işlem temem.

merhabalar efenim. bütün gün odada oturduktan sonra makarna suyu kaynarken iki satır sesleneyim size dedim. evet. hıhı.
mailleri sileyim dedim. daha doğrusu eski bi mail aklıma gelmişti ona bakarken bi hesabımdaki mail sayısının 800 civarı olduğunu farkettim. buna birileri dur demeli isyanıyla, gelmiş geçmiş ne varsa sildim. çikolata çöpüne bile hatıradır saklanır kafayapısındaki ben, "tümünü seç" e tıklayıp alayını sildim. topunu sildim. tee 2004ten kalma mailler varmış düşün sevgili okur. ha hiç mi canın yanmadı burcu dersen, yok derim. iyiyim yani.(tabi silmeden evvet maillerin çoğuna göz attım yaklaşık iki saat sürdü) sonra hızımı alamadım. başka bi hesabımdaki maillere baktım. vuh-huuu.. onda da maşallahlık bi durum sözkonusuydı. temizlik işlemlerine orda da devam ettim. şimdi başka bi hesaba bakıyorum. birazdan "tümünü seç"e basacam. ordan sonrası kader kısmet.
tenceredeki su kaynadı. deli gibin açım. aklıma cümle gelmiyor hatta. blogspotu bile yiyebilirin. ekmeği tuza banıp yer gibi gibi. of kimse aç kalmasın bence.
18 Mayıs 2009 Pazartesi 1 şahıs gencim güzelim diyor

anlık kaçış yeri

Bi kase kızılcık olsun önümde. ekşili tatlılı farketmez. patlayana kadar yiyeyim ondan. arkada mfö'den "güllerin içinden" çalsın. İnebolu'da parkta oturuyor olayım o sırada. havada hiç sinek olmasın. muhteşem bulutlar ve de günbatımı olsun. güzel çiçek kokuları gelsin ağaçlardan bir yerlerden. hamak olsun. onda yiyeyim kızılcıkları. ya da çok rahat bi koltuk da olabilir. istanbul'da evden atılan gariban koltuğum orda olsun. arkaplanda müzik olsun ve ben o manzarayı seyredeyim. çoluk çocuk olmasın hiç etrafta. öyle birbirine yapışmış sevgililer de olmasın. yaşlı teyzeler de uzaklaşabilirler. beni öyle bi başıma bıraksınlar. kimseler olmasın. sonra sana sarı laleler alayım. sen bana birşey almasan da olur. çiçekleri sana verip koltuğuma köşeme geri döneyim. seni görmemeye devam edeyim. keyfim yerinde olsun. kızılcıklar yanımda olsun. ekşili tatlılı.. onları yiyeyim.
17 Mayıs 2009 Pazar 1 şahıs gencim güzelim diyor

minik arkadaşım nerdesin?

Dev bi kalem yoluna engel olmuş. Hızlı hareketlerle etrafından dolanıyor. Önünde kağıt var bu sefer. Altına giriyor, çok dar alan. Geri dönüyor. Ona doğru hamle yaptığımı görünce yeniden kağıdın altına giriyor. Kaldırıyorum kağıdı. Gözlerime bakmıyor hiç. Hemen bilgisayarın altına doğru yöneliyor. Yoo dostum diyorum. Stabilo kalemin kapağına hapsediyorum kendisini. Karınca içinde kalıyor. Pazar günü sabitliğinden oldukça sıkılan ben, "acaba kapağı hareket ettirebilir mi lan" diye karıncanın gücünü sınıyorum aklımca. O sırada aklıma yapmam gereken birşey geliyor, bilgisayara dönüyorum. İnternette dolanıyorum. Fotoğraflara bakıyorum. Yazı yazıyorum. Solitaire oynuyorum. Karınca aklıma geliyor, kapağı kaldırıyorum. Gitmiş. yok olmuş. Masada o kadar çok şey var ki.. Hepsinin altına, sağına, soluna bakıyorum. Çabalarım nafile. Kurtarmış kendini benden. Oysa biz onunla oyunlar oynayacak, balık tutmaya gidecektik, resim yapacak, şarkı söyleyecektik.. Üzülüyor ağlıyorum o gece. Arkada Zeki Müren, "sen de başını alıp gitme ne olur" diyor. ne olur diyorum. N'olur?
0 şahıs gencim güzelim diyor

pileylist IIII

bilgisayara hala format atamadığımdan, flash/java ayarlarını düzeltemediğimden yandaki mp3şeysini güncelleyemiyorum. ama işte oraya ekleyeceğim şarkılar diyerekten bu buraya adlarını yazıyorum.
Pet Shop Boys - Love etc.
Aqualung - Brighter than sunshine.
Paolo Nutini - Candy
Zz Top - La grange
Journey - Where did i lose your love
Rod Stewart - Baby Jane
Patti Smith - Dancing Barefoot
Great White - Save your love
Sting - La belle dame sans regrets
Stateless - Bloodstream.
şimdilik liste böyle. bi kenara not almışım isimlerini ama tekrar dinlemedim. belki bazılarını çok beğenmemişimdir ama Pet Shop Boys - Love etc. mükemmel!
"don't have to be beatiful but it helps..."
2 şahıs gencim güzelim diyor

yaşasın şenlikler bitti.

şenlik cümlelerine geçmeden evvel;
nooldu türkiye? örovizyon da bitti. başınız göğe erdi mi? tamam mı. kıyafetiydi saçıydı osuruğuydu.. hadise bitti mi artık. rahat bi nefes alabilir miyim. teşekkürler. hadise oralarda kalabilir. onsuz buralar daha güzel. senden daha güzel.
duman geldi şenliklere. sağolsunlar komple yeni albüm çaldılar. 1buçuk saat falan geçti arkadaki eleman bütün şarkıları böğürerek söylüyordu gayet. artık yeni şarkıya geçtikleri zaman dönüp soruyordum "yeni albümden mi hocam" diye. duman'ın en büyük fanı o olabilirdi. herşeyi biliyordu maşallah. tuvalet olsun bişi olsun oradan ayrıldığımızda, dönerken adamın sesini dinliyorduk. nerdeyse o tarafa gidip yolu buluyorduk. o derece süper bişeydi. ha sonra ne mi oldu. duman böyle yeni şarkılarını çaldı çaldı. tabi sıkıldık biz de gittik. ben odaya vardığımda eski parçaları çalıyorlardı. "çok sağğooluooonn" dedim küçük bi kaan gibi. kapadım pencereyi uyudum.
bedük ve dolapdere çok iyiydi. alanımız dar olmasına rağmen çok eğlendik. ayağımdan milyonlarca insan geçti. kimisiyle konuştum. kimisiyle kavga etmek üzereyken araya girdiler. ama herşeye rağmen bedük muhteşemdi. ben de bedük'ün fanı olabilirmişim zira dumandaki adam gibi her sözü biliyormuşum. (dumandaki adam, yeni kitabımın adı.)hot bitch çalmadılar ama olsun. hayırlısı.
hadi almanya'dan gelen grupları falan anlıyorum. almanca şarkılar söyleyip şarkı arasında türkçe küfür etmelerini bile anlıyorum bi noktada.. ama Fe.De. ne abi ya? neden ezginin günlüğü? neden melankoli sevgili ÖTK? neden yapıyorsun bunu bize? günahım kadar sevmem o feridunu. şarkılarını bilmem. bilmek istemem. of. neden geldi o adam ya. bütün hayat enerjimi aldı, o ve onun hayranları. odaya dönerken uzaktan şarkıları geliyordu. resmen çöktüm, ruhum darlandı. daha fazla sayın düzağaç hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istemiyorum, zira dün de gördüğüm üzere kendisinin bayaa bi hayranları var. bi de onlarla şiddet yaşayamam. benden uzaakk size yakın..
Oda o kadar dağınık ki hala topluyorum inatla. meğersem şenlikler benim odamdaymış. bu dağınıklık o yüzdenmiş. Bitmez bu dağınıklık yahu.
Finaller başlıyor yarın itibariyle. İlk defa final haftalarım rahat geçeceğe benziyor. Kafam rahat şimdilik. 20-22-26-29 mayısta final varmış. gayet çalışmaya fırsat var. Ya zaten ben o ödevi bitirdim ya. artık mezun olmuş sayıyorum kendimi imecın..
2 şahıs gencim güzelim diyor

denyoluk bedava


şenlikler bitti diye çok sevinçliyim. kimseyle kavga etmeden hayatıma devam ettiğime çok mutluyum. 3-5 serseriyi pataklamadığıma sevinçliyim.
bam'ın çimenlerinin resmen ağzına zıçmışlar. ortalık o kadar kötü ki. hayvanoğulları çimenlerin üzerinde ateş yakmışlar yahu. ( ha aslında bam da çimenleri de çok da fifi. ama sinirimi birşeylerden çıkarmam lazım ondan) her taraf şişe, bira kutusu dolu. çekirdek çöpleri ve sigara izmaritlerinden çimen görünmüyo zaten. ulan sanki evimi yıktılar o derece kızgınım pisliklere. bi daha orda şenlik menlik yapılmasın da aklı başına gelsin milletin. defolun lan bahçemden ayıgiller.
ha sonracığıma konser alanı. off... ya ne denyolar gelmiş abicim. sincanmerkezlilerle dolmuş ortalık. pis pis adamlar. hele bi tanesi of... dün akşam gittik işte doğangünle. feridun çıkmadan sahneye biz bi ortama bakacaz. daha doğrusu ben bi yemek yiyecem o kadar. aldım yemeği yürüyoruz. 2 tane süperdenyo, bi tanesi arkadan bana çarptı. ama o kadar bilinçli bi çarpmaydı ki.. hışımla döndüm pis pis baktım "naaapıyosun ulan" dercesine. döndü gitti, ilerde bi kızın kalçasına elini çarptırdı. kız farketmedi. ben tabi hala pis bakışlarımla izliyorum dingili. bu sefer döndü bana bakmaya başladı. "rabbim sana geliyorum birazdan" dedim, arkadaşı aldım yürüdüm gittim. ne utanmaz ne arsız ne pisliksiniz lan. çükünüz kopsun e mi. hayır dallamalığın da bi sınırı vardır. mallık da bi yere kadar. yok. süperdingil! megadenyo! ekstramal!
sinirimi bu şekilde boşalttıktan sonra size Beytepe'de havanın ne kadar muhteşem olduğundan bahsetmek isterim. sanırım birazdan mp3çalarla birlikte harikka bi yürüyüşe çıkıcaz. şenlik de yok. ortam sessiz sakin misler gibi. kaymak gibi.
0 şahıs gencim güzelim diyor

başarının anahtarı bebeyim.

Hangi aklı başında insan ödevini yapmak için kendisine şöyle bir cümle kurar sorarım. kim kendisine "eğer bu gece bu ödevi bitiremezsem 55 yaşıma kadar evlenemeyim inşallah" der düşünürüm. hangi insan evladı kendisine böyle bi dua eder merak eylerim...
Günlerden salıydı. ödev tesliminin son günü cuma olmasına rağmen çarşamba akşamı başlayan şenliklerde kafasının rahat olmasını isteyen deli gönül salı günü bütün ödevini bitirmek istiyordu. kitaplarını alıp bölümdeki bilgisayar labına gitmişti. o esnada lab dersi olmasına rağmen devamsızlık hakkını kullanıp ödevi yazmaya çalıştı. Mac bilgisayarlar çok güzeldi. tıkır tıkır yazıyordu örnek öğrencimiz. arkadaşları dersten çıkmıştı hep birlikte yemek yenecekti. ödevin son halini kaydetmesi lazımdı. bitmemişti sonra devam edecekti. kaydet e tıkladı. birkaç kez daha tıkladı. kapat a bastı. bilgisayar "save" "dont save" "cancel" gibi öneriler sundu. her defasında "save" dedi. save diyip kapata basınca yine aynı öneriler geliyordu. artık küçük kutucuğu görmekten bıkmıştı ki "eeeh dont save o zaman lan elli kere kaydete bastım zaten" dedi.. dedi ve sonradan yazdığı bütün sayfaların yok olduğunu gördü. önce gözleri büyüdü.. sonra kafasını masaya vurmaya başladı.. insanlar şaşkın, insanlar korkmuş, insanlar değişik şekillerde bu garip insana bakıyorlardı. meliyka pükpük gerçekten silinmiş olabileceğine inanmayıp bilgisayarı kontrol etmeye başladı. o sırada burcunun saçlarından kıvılcım çıkıyordu ve o lafları etti.. "bu gece bu ödev bitmezse 55 yaşıma kadar evlenemeyeyim inşallah, na buraya yazıyorum" diyerek işaret parmağnı masaya sürdü. yapma etme öyle şeyler deme dediler.. yok dedi. o gece ödev bitmeden uyumayacaktı.
Nihayetinde bütün gün "akşam nası olsa yapcam lan" diyerekten yan gelip yattı. akşam odaya girdiğinde direk yazmaya başladı. en küçük yazı karakterinde sayfalarca yazı yazdı. tablo oluşturdu. yoruldu. daha eklemesi gereken şeyler vardı. saat 3 e geliyordu. niyet ettiği yere kadar gelmişti. sabah labda o cümleyi kurarken 2 kitabın özetini bitirmekten bahsediyordu aslında. lab raporunu sonra yazacaktı. ama söz ağızdan çıkmıştı bi kere. "ödevi bitirecem" demişti. yukardaki yanlış anlamamalıydı. ya gerçekten 55ine kadar sabit kalırsaydı.. bu riski göze alamazdı. yattığı yerden 16 dakika bunları düşündü. dayanamadı yüreği. kalktı lab raporunu ve kaynakça yazdı. hatta bi de makale buldu onu da özetledi ekledi. artık ödev tamamdı. saat 4 olmuştu. bu saatten sonra ödev olsa da olurdu olmasa da.. evliliğine de başlarım lan diyerekten yatağa döndü. ödev bitmişti, sözünü tutmuştu burcu...
ÖSS'de de böyle yaptım ben. soru çözmeye hiç bi zaman bayılmadım. günde 150 çözüyorum falan diye hava atamadım. içim bayıldı gözlerim büyüdü sorular arttıkça. sene başında yılların hocası da az çok beni tanımış olacak ki yemin ettirdi bana. "ÖSS'ye bi hafta kalana kadar günde en az 50 soru çözmezsem hiçbir yeri kazanamayayım" diye yemin ettim. çok hasta olursam o gün çözmeyecek ama mutlaka telafi edecektim o soruları. yaptım mı yaptım. kazandım mı kazandım..
Başarıya giden yolda değişik yöntemlerim var evet.
11 Mayıs 2009 Pazartesi 0 şahıs gencim güzelim diyor

Alo? alo dedik?

Alo sebastian? çok sıkıldım be olm. ödev yapıyorum. aylardır aynı ödevi yapıyorum. aylardır aynı ödeve başlıyorum iki satır yazıp sıkılıyorum. çok kötüyüm be daglıs.
bu akşam niyet ettim sabaha kadar bitirecem. allem edecem kallem edecem. olmadı ekmeği tuza banıp banıp yiyecem. bi daha hepatoselüler karsinoma diyemesin dillerim gopaydı elleriim diye babam ve oğlum misali konuşacam.
Nolacah benim halım münevver? şenlikler geliyor diye ödevleri bitirmeye çalışıyorum popo kaslarımı sıkarak. çok tembelim çok üşengecim gencim güzelim. hof. ruhum darlanıyor yaşam enerjim gidiyor.. noloacak benim halım ey müfidee?
Saçlarım kirlendi karmık çormık oldu. seçil çok beğeniyor böyle olunca. garip bi zevki var onun. kod adı kaynanam imiş. çözemedik be gülizar, biz de neden öyle diyorlar merak ediyoruz. ilginç lan. ha bi de görsen hanım hanım çok efendi bi kız. küfür falan bilmez etmez. saf temiz iyi yürekli. kaynanam ne alaka çözemiyoruz be emrullah... hayırdır tabi hee
Size bugünlerde beytepe ne halde onu anlatayım. şimdi efenim BAM var ya hani heh. onun önünde kocama çimenlik yatmalık alan var ya heh. sanki o alana deev bi dinazor büyük abdestini bırakmış gibi her taraf toprah çamur.. görsen bildiğin içine etmişler dersin. ha yağmur yağınca çok hoş oluyor ceyms, çoçuk kakası renginin binlerce tonunu görmek mümkün oluyor. ha o renk paletini eskiden bi arkadaşın saç boyası akınca da görürdük. çok özledik onu zaten..
Sebastian nerde kaldıydık? çok sıkıldım be olm.. şenlikler varmış. hasret kalmışızmış. leylaklar açmış. ortam böcek cenneti olmuşmuş. hayat dışardaymış. benim uykum varmış. gökten bişi düşmemiş. avcumuzu yalamışmışız.
nolacak benim halim lusi hee?
9 Mayıs 2009 Cumartesi 1 şahıs gencim güzelim diyor

mfö


tek duamız: seneye şenliklere mfö gelsin. hatta sadece o gelsin. 2 gün boyunca şarkı söylesin. biz böyle bilkente ıkınarak girmeyelim. hadi girdik, odeonun kapısında kalmayalım. adamlar bizi görünce haa siz mi buyrun tabi çocuklar biz sizin mfö'yü ne kadar çok sevdiğini biliyoruz desinler. o şarkılar neydi yahu..
"günler günlerin ardından.."
"ah bu ben kendimi nerelere koşsam.."
"benim hala umudum var.."
ve daha niceleri. of yahu.. bu adamlar uzun yıllar yaşasın, müzik yapsın. ve biz noolur konserlerini kaçırmayalım adam gibi dinleyelim izleyelim.
tek dileğim bu.
ha benim şarkım "hüznün kuşları" o ayrı..
6 Mayıs 2009 Çarşamba 0 şahıs gencim güzelim diyor

yılın kitabını seçtik.

efenim yanda görmüş olduğunu kitap 4,5 cm kalınlığında kurşun geçirmez olup, kuşe kağıda basıldığından 4 kg olduğu bilinmektedir. orjinalindeki cümleler nasıl bilinmez ama çevirisi o kadar kötü o kadar kötü ki kelimele haznem yetmiyor tarif etmeye. "pirüvatın yazgısı" gibi başlıklar mevcut. hatta üşenmiyorum sizler için 1152 sayfalık kitaptan süper bi cümle buluyorum. hatta kalın efenim...
Hay ananis morisette. kusura bakma sevgili okur sayfa sayfa baktım cümlenin bulunduğu olası yerlere, geçen dönemin konularını da bi tekrar etmiş oldum kendimce. ama bulamadım.
Kendi kendine espri yapan, eğlenen bi kitaptan bahsediyoruz gençler. "Siz bu satırları okurken aldığınız her nefeste (umuyoruz ki nefes alıyorsunuzdur!) birçok biyolojik reaksiyon gerçekleşir." diyen bi kafası var çevirmenin. o satırı okuduktan sonra ben nefes almayı bıraktım. ciğerlerim bayram etti. tavsiye ederim. o çevirmenin kafası da ayrı güzel. hastasıyız.
3.buçuk ünite beni bekliyor sabaha kadar. uykum var. kuşe kağıt parlıyor zaten. yatağa geçip göbeğime koyup okuyayım desem, kitap altında kalır, hık der giderim öbür tarafa.
zerre kadar çalışasım yok inanolsun.
olm Lehninger, sen kendini bilime adayacağına futbolcu falan olaydın ya..
ahdım olsun, ilerde bi ev yaparsam inşaatında falan bulunursam bu kitabı tuğla diye koyduracam. niyet ettim tuğla yapmaya.
allaam sen aklıma mukayet ol.
5 Mayıs 2009 Salı 2 şahıs gencim güzelim diyor

hıdırellez

hıdırellezmiş bu akşam. bahar gelmişmiş. ateşin üzerinden atlıcakmış insanlar birazdan. gül ağacının dibine bişeyler çizceklermiş. dileklerini yazcaklarmış.
ha ben odada genetik çalışıyor, megamürsel sıkılıyor olacağım o saatlerde. kimbilir, belki bi gül fotoğrafının altına dileklerimi yazar sonra da onu suya kanalizasyona yollarım. tek kişilik hıdırellez sonuçta benimki.
daha önce hiç bu tip bi ekşına dahil olmadım. zira hala da olmamaktayım. ondan nedir ne değildir adam gibi bilmem. önceki senelerde annem arardı burcu senin için de bişiler çizdim derdi. ben de hee derdim. az önce internette blog blog, diyar diyar gezerken birinin yazısında okudum. bu gece hıdırellez diye. annemi aradım, böyle böyleymiş sevim hanım hayırdır ses çıkmadı senden dedim. bu sene bişi dilemeyecekmiş. tamam dedim benim dileklerimi yaz bi ev bi araba bi sürü de çöp adam çöp kadın çiz dedim. davul tiyatro maskesi falan çiz dedim. tiyatro çizmezmiş daha bi senem varmış. lan benim dileklerim bunlar sevgili anne dedim. çizmezmiş o kadarmış. peki dedim.
bence annem de pes etti bu tip işlerden. her sene avcunu yalamaktan bezmiş de olabilir bilmiyorum. birazdan bi şiir yazıcam hıdırelleze. ahanda ilham vardı, yazıyoring.
hıdırellez hıdırellez
dilekler tutsun bu kez.
ev, araba, çöp adam, çöp kız
kavuşsun bunlara isteyen herkez...
(bkz. sincanmerkez_seksiherkez@hotmail)
pencere önü hıdırellez çiçeklerimin açmasını beklicem bu gece çılgınca. iyi geceler efenim. Enzimleri tanıyalım, Okuduğumuzu anladık mı? kısmındayım zira ben
0 şahıs gencim güzelim diyor

mayıs, soğuk yenen bi yemektir.


-ultra kapalı bir hava
-yarına muhteşem bir sınav
-arkada bob dylan - you belong to me
-ikarus'la kampüse dönmenin yarattığı minik başağrısı
-kıskanç kızlar
-sadakatsiz erkekler
-ilişkilerin hafifliği
-arkadaşlıkların hafifliği
...
şarkının ve de havanın etkisiyle gittikçe melankolik bi yazıya dönüyordu satırlar. yok öyle aman aman bişi tabi ki. sınav stresinden olsa gerek ne bileyim. havadandır belki hee.
neyse abi. biliyorsunuz tiyatroya döndüm. 15'i açılış + oyun, 16'sı oyun. tam kesinleşmediği için bişi yazmıyorum şimdilik ayrıca duyururum zaten. dün akşam provadan çıktım. yine tatlı bi yağmur. ne zaman o binadan çıksam gökten bişi yağıyor ya ne bereketli topraktır yarabbi. çıktım metroya yürüyorum. 10 dakika metro bekledim. sonra durağa vardım. orada da tam 35 dakika otobüs bekledim. artık ultra gergin sinirlerim olmuştu, sesli sesli küfretmeye başlamıştım ki lanet olası pislik otobüs geldi. geçtim en arkaya oturdum. abi otobüsün profiline bi baktım şöyle, tek sap benim. resmen +1 olmuşum otobüste. dedim heralde 14.şubat zamana yolculuk otobüsündeyiz ben ömrümde bu kadar çok çifti bi arada görmüş değilim arkadaş. ha gergindim bi de üzerine şaşkın ve de hafif öfkeli oldum. 9u 20 geçe çıktığım provadan, 11de odaya vardım. bi de yorgun oldum. bi de ders zart zurt stresi derken işte böyleyken böyle oldum.
-ha diğer bi mevzu kıskanç hatunlar. yok abi anlam vermek pek mümkün değil. ortamda bi başka dişi varsa direk erkeğe yapışıyor ahtapot. gözeparmak yapıyor. bu benim diyor. mal mısın arkadaşım dercesine bakıyorum onlara. yazık ya. valla yazık. sen sen ol benim yanımda öyle salak şeyler yapma. çükünü de al git derim tabir-i caizse. (bak ufaktan küfür bile ediyorum farkettiysen.. imecın ol dı pipıl)
-ha bi de bazı adamlar var. akıllarına geleni yapıyor, büyük anlamlar içeren cümleleri bi çırpıda karşıdakine kuruyorlar. eğer birazcık zayıfsan, o cümlelerin hoşuna gittiğini ya da ne bileyim ilgiyi ciddiye aldığını belli edersen resmen seninle eğleniyorlar. ha sen ciddiye alsan da almasan da 2-3 saat sonra şaka şaka diyorlar gülümsüyorlar (gözlerinde "her şakada bir gerçek vardır" sözünü vurgulayan bakuşlarla). amaçları tam olarak nedir bilinmez. cidden yazık. bildiğin yazık.
-- derse dönmek gerek. ama yazıyı bitirmeden evvet ceren pükpük'ün doğumgününü kutluyor nice mutlu bizli seneler diliyoruz kendisine.--
Kapanış şarkısı:(hadi biraz enecik olak) Gogol Bordello - not a crime..
2 Mayıs 2009 Cumartesi 0 şahıs gencim güzelim diyor

ceza. o ye fak

şu an 500m ilerde ceza konseri var. başladılar an itibariyle eğlenceye sanırım bilmiyorum. şenlik alanı hazırlandı. kamikaze bile var.(mış)
bense usulca odamda oturuyor içimden "em si cezaa o ye fak, piyasa yerli bak sırtı terli çok, sagopa defol pislik" diyorum. bilgisayarda bi tane bile şarkısı yok adamın. rap müzik dinlemem pek. pek değil dinlemem gayet. neden böyle canım deli gibi konsere gitmek istiyor bilmiyor ben. birdenbire ceza fanı oldum.
annemle telefonda konuşuyorduk. dedim işte konser var, ceza geliyormuş tanıyor musun bilmiyorum dedim. "aaa ceza mı çok seviyorum ben o çocuğu ay ben de olsaydım. çok efendi o çocuk" dedi. bi baktım telefondaki numaraya falan. annem mi bu gerçekten dedim. evet annem ceza'yı televizyonda görmüş, birkaç konuşmasını dinlemiş gayet sevmiş efendi bulmuştu. anne diyorum arkadaşım yok gitmiyorum. olsun kızım git dinle diyor. tek başıma koskoca şenlik alanında napacam ben diyorum... tek başıma koskoca şenlik alanında ne yapacam ha?!
alın size 3 farklı durum senaryosu.
koskoca şenlik alanı..
etrafta repçiler. herkes kendi halinde. eğleniyor. dans ediyor. şarkılara eşlik ediyorlar. ortamda su gibi bira akıyor. uzaktan tanıdık görünce selamlaşıyor, belki ayak üstü konuşuyor sonra yine arkadaş gruplarına dönüp konserin tadını çıkarıyorlar. ilerde kamikaze.. insanlar kuyruk olmuş binmek için sabırsızlanıyor, yukardakiler ise hızdan başları dönmüş çığlık çığlığa gülüşüyorlar.
koskoca şenlik alanında tek başıma ben..
hasta olduğum için alkollü bişi almamış, bi elimde kola bi elimde çekirdek oturmuşum bi köşeye. etrafa bakıyorum sessiz sakince. beni görüyorsunuz ama "ahaha beslemeye bak lan" dercesine bakışlar atıp dönüyorsunuz. inebolu'daki günlerim aklıma geliyor o an. çok yalnızım be atam diyorum içimden. başımı öne eğiyor gözyaşlarımı çekirdek çöpüme akıtıyorum narince.
koskoca şenlik alanında senle ben..
bende yine kola çekirdek. sense canın ne isterse almışsın. bi köşeye oturmuşuz, belki de yürüyoruz meydanda. tiplere bakıyoruz. alay ediyoruz onlarla. gülmekten ölüyoruz. kamikazeye doğru ilerliyorsun sen. ben binemem ama eşyalarını ver sen bana bin git diyorum. ısrar ediyorsun. allah kahretsin nolacak diyor biniyorum. dingil alet midemi bulandırıyor kalbim çok hızlanıyor yukarda çığlık çığlığa "durdurun bu makinayı ulaaan" diye bağırıyorum. senin elini kolunu morartmışım gerginlikten. "abi durdurun" diyorsun. iniyorum. sen de iniyorsun. utanç içindeyiz. yeniden konsere dönüyoruz. sahnede ceza. sözlerinden tek zıkkım anlamıyoruz. ama tarzını kaptık.hemen bi karar alıyoruz, bundan sonra okulda hep bu tip şarkılar söylicez. eğlenceye geyiğe kahkahaya neşeye doyuyoruz o akşam. tamam diyoruz. şenliklerde de bu kadar eğlenicez. sen eve dönüyorsun ben odaya. huzur içinde ders çalışmaya başlıyoruz. daha verimli geçiyor ders çalışma kısmı. hop diye anlıyorum artık zihnim açıldığından. içim neşe doluyor. midemde kelebekler uçuyor falan.
o ye fak.
0 şahıs gencim güzelim diyor

geçmişe mazi derler bebeyim.

oha lan. geçmiş çok garip bişi aslında. bilgisayarda fotoğrafları düzenliyordum işte. bayaa derinlere indim. aradığım konuyla ilgili bende bulamayınca pükpükten falan istedim belki ondadır diye. neyse abi eski bitakım fotolar yolladı o da.
2 yıl önce çekilmiş bi fotoğraf. (yandaki foto değil tabi ki) siz o günleri çoktan kafadan silmişsiniz. bi bakıyorsunuz ekranda siz yanınızda arkadaşlar hep birlikte bir yerde oturmuş gülümsüyorsunuz objektife. fotoğrafa şaşırmayı bırakınca o anı anımsamaya çalışıyorsunuz. kimler vardı nerdeydik ne muhabbeti vardı vs. güzel şeyler hatırlıyorsunuz. yine yüzünüz gülmeye başlıyor düşündükçe. o güne dair birkaç foto daha olsa keşke diyorsunuz. yok. bir tek o mevcut evrende. değişik bi durum yahu.
unuttuğunuz günleri tek bi fotoğrafla hatırlıyorsunuz. ama o da ağzınıza bal çalıp gidiyor sanki. sonra yeniden uykunuza dönüyorsunuz.
cici uyku. kaka hayat.
 
;