30 Nisan 2009 Perşembe 0 şahıs gencim güzelim diyor

feysbukta video izleyememek



hiç hoş değil söyleyeyim.
hele aynı videoyu binbeşyüz kişinin beğenip paylaşması, hele hele "ayy hele o konuşması yok mue süper yeaa" demeleri hiç hiç hoş değil. konuşmalarınız duyuluyor ahali! "Şaziment ahaha o vidyo ne yaa abi yollamışıın oha dedim açar açmaz" ya da "Sabahattin naaptın baba ya gece gece yarıldım gülmekten ahara ohara" gibi tepkiler cümleler duymak hoş değil evet. ben kendimi biliyorum abi.
bi kere bana "süpriz" demeyeceksin. çok pis bi huyum var. o kelimeyi dediğin anda beklentim tavan yapıyor. beklentinin altında bişi gelmesi de doğal olarak kalbimi paramparça ediyor. bütün gece ağlıyorum sonra. mesela burcu abi konsere bilet aldım çok seviceksin dedin ya. kimdir necidir diye sordum ben de. yok söylemem süpriz demiyeceksin. yapma bunu kendine. çok konuşurum. ısrar ederim. ağlarım. şiddet kullanmaya yeltenirim. en olmadı blöf yaparım. elim armut toplamaz bak. merakımdan çatlarım ya. ha bi da yeteri kadar garip değilmişim gibi dünydada hiç bi konuda hiç kimse için meraklanmayan ben bi şu süpriz lafına çok meraklanırım. onu benden sakladığın sürece ömrümden ömür, tırnaklarımdan tırnak gider. "burcu seninkini şurda şununla şu şekilde görmüşler" de. tınn derim. "burcu senin süper fotolarını çektim internete koydum millet bakıyor çok popüler lan" de. tırıs derim. (hadi onu biraz merak ederim yalan demiyeyim) ama hiç bişey şu süprüz lafı kadar meraklandırmıyor. şimdi bu feysbükte video izleyemeyince böyle de yorumlar okuyunca hafiften meraklanıyorum ama çok değerli bişi öğrendim a dostlar!
Fani dünya herşey tırt. mühim olan insanlık. sabreden derviş işte hayırlısı olmuş. bi de fazla merak kediyi öldürür.(bu son cümlede nasihat kısmındayız. umarım pratikte öğrenmeyiz. meh meh)
1 şahıs gencim güzelim diyor

bi mikrobun an be an gizliden gelişimi, bünyede yarattığı güzelliği

o kadar güzel hastalandım ki kelimeler yetmiyor tarif etmeye. herşey pazar günü provadan çıkınca akaydan karanfile yürürken şakır şakır yağan yağmurla başladı. foşur foşur yağdıkça daha bi ciğerime işledi su. şırıl şırıl aktıkça daha bi sıçana döndüm. ha odaya yürüyene kadar da beytepenin serinliğinde hörül hörül esen rüzgarda bi kendime geldim. soğuğun nefesini ensemde hissedip odaya vardım. ertesi gün hafiften boğazım acıdı. çaktırmadım kendime bile. yok len bişeyim geçer, reklam kokan işler bunlar burcu dedim. salı günü sümük gelmeye başladı. o videodaki kız gibi "sümük akiye" diyordum artık. ayrıca "geniz"de bi kuruluk bi efenim haller, şişkinlik, coşkunluk falan. (geniz ne biçim kelime yahu. geniz diye mi yazılıyor ondan da şüpheli ve kuşkuluyum neyse) salı gecesi çok garip oldu zaten. ders çalışacaktım perşembe günkü sınav için. 2 saat uyuyayım dinleneyim hastalık geçsin öyle çalışayım dedim. bana mısın demedi dingil. biraz daha baktım zorladım kendimi. hayatımda ilk kez bir satırı (bak cümle bile değil, satır!) tam 25 kez okudum. her satırı 25 kez okuduktan sonra paragrafı okumayı denedim. hastalık kafası çok feci ya. bildiğin masa, sandalye, perde gibiydim. o an bütün nesneleri anladım. bir satırı 20küsür kez okumak ne demek yuaa.. nerde yaşıyoruz kardeşim derler adama. hiç halkın sesinden bahsetmeyip konuya dönüyorum. gecenin ilerleyen saatlerinde bi gözümü açtım. baktım nefes alınmıyor, hık hık diyerekten gidecem sıteirvey tu hevına. kalkayım ders çalışayım bari dedim. sabahın4ünde niyet ettim ders çalışmaya. bu sefer sanki 15. okuyuşumda falan anlar gibi oluyordum. (burdan da sabahın köründe, daha kargalar büyük abdestini yememişken ders çalışmanın daha verimli bi eylem olduğunu çıkarıyoruz ebet.)saat5te gına gelip, "ölürsem ölürüm lan uyuyacam ben" diyerekten hom sivit hom, aşkım kuşum bebeyim yatağıma geri döndüm. 9buçukta mediko açılıyordu. 9u25geçe odadan çıkıp gittim ayaklarına. orda da bütüüün sistem değişmiş. öğrenci kimliğimi gösterip iki kapı dolaştıktan sonra 3.de ilaçları alıyorduk. bu sefer sanırım 8 kapı dolaştım emekli şeysinden. öğrenci kısmından almak varken niye iki saat ssk işlemi yaptıkar anlamadım o kafayla. hala da anlamadım. (küçük şeylerin hesabını yapmıyorum artık.büyüdüm aplası) doktorla muhabbet ilginçti. o an anlamadım ama şimdi düşününce ilginç geliyo bayaa bi.
en nihayetinde sadece boğazıma bi çubukla bakarak, "sümük akiye" dememden, ateşimin o an çok hafif oluşundan, öksürük henüz tıksırma evresinde olduğundan direk ilacı yazdı. geçmiş olsun dedi. dedim neymiş hastalık. haa.. yamuk ve de yarım bi ağız ilen, "viral enfeksiyon" dedi. eyvallah yeenim dedim çıktım. ilaç da katarin. her evde olan ama benim henüz bi işe yaradığını görmediğim bi ilaç. tabi ki geçmedi. tabi ki işin sümük kısmı coştu, 2 saatte 3 paket mendil bitirir oldum. tabi ki öksürük başladı. tabi ki bütün gün ateşim vardı. tabi ki yutkunamaz oldum... durum böyle olunca... odada bi başıma yatınca... işte o zaman iyice "hasta" moduna geçmişim. geçmişim diyorum çünkü düşündüklerim hiç benlik şeyler değildi. "orda oracıkta ölsem kimsenin duymayacağını, kendim olmasam bana bakanın olmayacağını, bişiler yapmazsam ilaç bile bulamayacağımı, arayanımın soranımın olmadığını, aslında ne kadar yalnız olduğumu.... diye başlayıp ulan bütün ilaçları içeyim hastalık da kurtulsun ben de"ye kadar giden düşünce olayları zinciri idi hepsi. Aslı'm yavrum bi telefonumla elindeki bütün ilaçları getirdi bana. pisikolocikman iyi oldum en azından. sonra biraz derse döneyim dedim. 2 saat okudum işte bir minoset çakıp kırk kazak giyip yattım. zira odada kaloriferler kapalıydı ve o da ultra mega canımı sıkmıştı. neyse şekerler yazdıkça yazıyor ben.. dur sonunu getireyim şunun. (kendime reçete yapıp ilaç aldım da, noolur nolmaz yarım bırakmayayım yazıyı)
sabah sınava girdim. bugün sümük kısmında rekor kırdım galiba. 4 paket mendil bitirdim. ömrümde silmediğim kadar burnumu sildim. o doktor neye dayanarak viral enfeksiyon dedi mantığım almadığı için antibiyotiğe başladım. 200mg. penisilin kökenli. yanına sudafed içiyorum. 3 gün bu modda gidecem. haftaya bombella girecem kızaam.
2 şahıs gencim güzelim diyor

en dı oskır goos tu..


atalarımız der ki, "kısa film kötü film değildir." bi örneğiyle daha karşı karşıyayız. teşekkürler türkiye. sendeyiz groagh.com.
29 Nisan 2009 Çarşamba 3 şahıs gencim güzelim diyor

soğuk, yakamızı bırakmıyordu o yaz..

hasta oldum. resmen kızılayda yağmurda ıslandığım içün bi güzel hasta oldum. dün gece 4te nefes alamayınca uyandım mecburen. gecenin bi yarısı kendime buğu falan yapmaya çalıştım. sıcak bişiler içtim. odada da kaloriferler yanıyordu iyiydim
amaaa gel gör ki bugün odaya bi geliyorum. içersi yine dışardan daha serin. bi bakıyorum kalorifer buz tutmuş. bu sefer direk gittim idareye. noolur kaloriferleri yakın donuyorum lan diye. yapılacak bişi yok bugün kapadılar kazan dairesinden dediler. niye ya nası ya falan dedim. işte rektörlük havayı ölçüyomuş (!), 18-19 falan olunca yazı çıkarıyormuş yaz tarifesine geçiliyormuş. o gün de adamlar gelip kapatıyorlarmış. bu hava şimdi yaz mı dedim. ki bütün gün montla gezdi bendeniz. bişi demedi teyze. kimse kusura bakmasın sabaha kadar küfredicem ben dedim. küfredince eline ne geçecek ki diye güldü teyze. belki sinirim geçer dedim ben de.
yine buz gibi bi odadan, bu sefer üst solunum yollarında viral enfekşın olan insan yavrusu olarak sesleniyorum size efenim. rektörlüğün ve diğer ilgililerin allah bin belasını diyorum. poposunu sıcağa oturtmuş kapatalım yeaa kaloriferleri diyenlerin ebesini diyorum. bak git kütüphane cayır cayır yanıyordur, bölüm olsun diğer binalar olsun ooh kebap.. ulan beytepenin en soğuk odasındayım vicdansız. daha bi de ders çalışıcam iyileşicem falan. ananis morisette emi!
27 Nisan 2009 Pazartesi 5 şahıs gencim güzelim diyor

corç

-hey corç versene borç
-olmaz maykıl bende de yok
hayatımda Corç kadar şerefsiz bi insan görmedim. Allah belanı versin Corç. lan iki kuruş para istiyo herif hemen terslenir mi adam. manitanın arkasında geziyorsun kızları kesiyorsun zart zurt. çok şerefsizsin olm. aşaalık pisliğin önde gidenisin. lan bi yardım edecen be, ölür müsün soysuz gevur. Allah kimseyi senin eline düşürmesin olm. sen var ya... kapında ölsek bi damla su vermezsin be. vicdansız it. olm seni bi bulursam var yaa... olmaz maykılı gösterecem sana. eşekler kovalasın seni kitapsız.


(tamamen "ders çalışma öncesi hali")
0 şahıs gencim güzelim diyor

alıntı

mevsimin gizil yanı...

artık güneş uyandırıyor beni.
pastoral bir şiirin resmi gibiyim.
pencereyi açıyorum. ne güzel...
dışarısı içerden daha sıcak,
dışarısı içimden daha sıcak...
yazmam gereken binlerce cümle,
okumam gereken yüzlerce kitap var.
içimde bir sürü kadın,
ama hepsinin ortak çocukluğu var.
o kadınlar sade kahve içerken,
o çocuk iki büsküvi arasına çikolata sürüp yiyor.
kalabalık gibiyiz...
bir şarkı fısıldanıyor kulağıma
"ben bal arısı gibiydim senden önce
bak pervanelere döndüm seni görünce..."
pervanelere gidiyor aklım,
orada kalıyor.
öylece...
(çok sevdim bu yazıyı ben. tekrar tekrar okuyorum. zaten O'nun yazılarını okumayı gayet seviyorum, ama bu yazı bi başka şimdi benim için. ha farklı yapan ne onu da bilmiyorum. elle tutulur kelimelerim yok. Eline sağlık Büşra'm =)
26 Nisan 2009 Pazar 0 şahıs gencim güzelim diyor

içler acısı

kendime yemek yaptım. evet artık aşçı aramıyorum (bulaşıkçı hala lazım)
menümüz şöyle: tavuk butlu mantarlı patatesli yemek, pilav, cacık. güzel di mi
ama patlamak üzereyim şu an. o kadar şiştim o kadar doydum ki kelimeler kifayetsiz. pilavla cacığı bitiremedim. ne kadar hayvanmışım meğersem. az buçuk yediğim cacık kendini gösteriyor. bi aslanı aratmayacak şekilde esniyorum. gözlerim kayıyor. belki de cacık kafa yapıyor bilmiyorum. böyle bi acıklı bişi olsa ağlarım sanırım. duygu durumum yamulmuş da olabiler mümkün. ne yedirdiniz lan bana!
arkada Cranberries- animal instict çalıyor. değiştirmeye üşeniyorum. ha benim kafada neler çalıyor aynı esnada, hep birlikte göz atalım: Bob Marley'ciimden - I shot the sheriff, Nil Karaibrahimmehmethüseyinoğlugil'den - Duma duma dum ile İlla. bunların eş zamanlı olması da ayrı güzel.
göbeğim küçük bi kasabayı tehdit edecek boyutlarda..
kedi köpek zürafa bişi alayım odaya. bitiremediğim yemekleri yesin. zorlamasın beni.
normalde her gün şemsiye taşıyan istanbullu ben, bu sabah yine odadan çıkmadan evvel hava durumuna baktım. şimşekli yağmurlu bulutlu resmi algılamayıp "hee hava güzel len bugün" diyerekten indim şehre. saat2-3 gibi o kadar tatlı bi yağmura yakalandım ki resmen ayrıntılarıma kadar balık gibin oldum. hiç tatlı olmadım. saçlarım minik bir köyü tehdit edecek ebatlara ulaştı. yazık oldu bana. otobüste o halimi imajımı gören insanlara çok yazık oldu. üzülüyorum onlar için sadece.
Bu aradaa.. efenim davul derslerimize ara verdik. seneye görüşürüz dedik. zira yaklaşan vizeler finaller şenlikler vs. zerre kadar vaktim kalmayacaktı gidemeyecektim oralara. cuma günü stüdyoya gittim vedalaştık ağlaştık falan fişmekan. cumartesi günü hop, tiyatroya geri döndüm. bu kadar olur ya. bi insan bu kadar boş durabilir ya. efenim çok kısa bi zaman sonra hoş bi mekanda sahnelerdeyiz. bekleriz. geliniz.
animal instict kusacam.
bi de cacık..
Not: az evvel yazıyı yayınladım. sonra aklıma bişeyden daha bahsedeceğim geldi. sayfaya geri döndüm na buralara kadar geldim. sonra böyle mal mal baktım. ne yazacağımı düşündüm hatırlamaya çalıştım. cacık çok feci bişi. küfür sayarım bundan sonra cacık kelimesini ona göre. resmen mahvetti. neyse aklımdakini unutmadan yazayım; efenim istanbulda çok sevdiğim bi koltuk var. 4 kişilik yavruağzı renkte (bu arada yavruağzı nasıl bi kelimedir kim bulmuş türetmiştir nedir ne değildir vs) oturduğun zaman içine gömüldüğün yumuşacık mükemmel bi koltuk. kocaman zaten. neyse abi 2 yıl önce dedemlerde görüp bayılmış bizim eve taşımak için herkese yalvarmıştım. yazın geldiğimde salonun başköşesindeydi. çok güzel bi yaz geçirdik onunla. sonra okul başladı falan. ne zaman istanbula gitsem hep o koltuklaydım. çok iyi anlaşıyorduk biz. derken bugün.. bugün... bugün annemler koltuğu evden atmışlar! (haykırarak böğürerek ağlama efekti) bensiz nerde napar yavrucak bilinmez. üşümüştür dışarlarda. millet ayakkabısıyla oturmuş hatta osurmuştur belki de. buraya fotosunu koymak isterdim ancak bulamıyorum şimdilik. kederdeyim bu akşam.. :/
hala animal instict çalıyo ya! resmen kendi ağzıma zıçıyorum.. resmen hayat enerjimi tüketiyorum şu şarkıyı değiştirmeye üşenerek. of ölecem ya.. valla yükseliyorum yukarıya bana bi haller geliyo.
25 Nisan 2009 Cumartesi 5 şahıs gencim güzelim diyor

içimizden biri

minik bi sanşayn. küçük hello sanşayn. onu ele alan bi yazı olmayacak ancak şu fotoya bak bi allasen. gecenin 1inde, güvenparktaki havuzcuklardan birinin kenarına oturmuş ayaklarını suya sokuyor, çırpıyor, çocuklar gibi şenleniyor.

ha onu gören ben de ayakkabılarımı çoraplarımı çıkararak cıbıl kalan ayaklarımı suya sokuyor, ayaklarım suda uyuşuyor, sudan çıktıktan sonra hemen o pis yeşil suyu peçeteyle silip çorapları ve diğerlerini giyiyorum. ayakkabılarıyla suda eğlenen arkadaşımız ise bi yandan üşüdüğünü haykırırken diğer yandan ismayil Ye Ka dan "noolursun polis aaağbi beni bir kerecik affet" şarkısını söylüyor. tabi o esnada çektiğim videolar ufak birer sanat harikası. şifa niyetine izlenebilir kıvamdalar. o havuza giren/düşen kaç kişi vardır diye merak ediyorum şimdilerde. Ankara'da yapılması gerekenler listesine eklenmeli mi düşüncesindeyim. valla bünyede biraz bişiler varsa, servise vakit bolsa, hava idare ederse bence yapın. o an gülmek garanti. öbürsü gün de. öbürsü gün de.. öbürsü gün de...
23 Nisan 2009 Perşembe 0 şahıs gencim güzelim diyor

son dakika haberi


Dünyanın en soğuk yerinden bildiriyorum: Çok soğuk burası!
burcu yağmur. beytepe. ankara.
olm yazın evim böyle serin olsun klima kaç parayse verecem deseniz bu kadar serin hale getiremezsiniz iddialıyım. dışarda bronzlaştığım saatlerde bile odaya geldiğimde içerde bi sibirya serinliği, buzdolabı havasında. dün gece o kadar kalın giyinip yattım elli kere uyandım üşümekten. ha alarm kurmamıştım gözümü bi açtım saat 8. 9da ders var diye kendimi şartladımdı. işe yaramış. sonra biraz daha uyudum uyandım falan filan. ellerim kupkuru çorak topraklara döndü. camı açıp ısınacam birazdan.
o değil de gideyim çimenlerde falan çalışayım bari. valla dışarsı daha sıcak.
22 Nisan 2009 Çarşamba 2 şahıs gencim güzelim diyor

22nisan, neşe zıçıyor insan.


Don't just stand there watching it happening
I can't stand it
Don't feel it
the beautiful occupation dolandı dilime. travis hala güzel hala süper bence.
Geçen bi yazıda bahsettimdi bu hafta yapmam gerekenlerden. evet çoğunu yaptım. yarın tüm gün ders çalışsam ödev yapsam şenlik final haftaları rahat olsam hayali var. sanırım yarın hepsini halledecem iiiinşallaaah. dinimiz amin.
Akşamüzeri odaya geliyorum. bi baktım "pencere önü sporcu çiçekleri"m açmış. dışarda top oynuyorlar. ben de mesaj yazıyordum bi yandan da müzik dinliyorum. neyse top yola kaçtı benim tarafa. hepimiz komşuyuz şunun şurasında diyerekten topa doğru yürüdüm. çocuk da bekledi işte koşmadı. "pek isabetli atamam amaa" dedim. sporcu çiçek gülümsedi. ben de topa bi vurdum.. üf.. onların tarafa gitti ama sankim biraz ileriye gitti. o sırada arkada çalan şarkının sözü şu:" sevgilim tuttu yakamdan bi yumruk gönderdi aya..". lan dedim benim vurduğum top aya gitmiş sayılabilir diyerekten şarkıyla olayın kendimce uyumuna güldüm kibarca. sonra odama gittim usulca. penceremin önüne oturup kayfe içtim bi güzel.
Haha bugün arabada giderken bas gaza çaldık sesi sonuna kadar açıp. durakların yanından geçerken camı da açtım o yağmurda. şarkıyı bildiğin seviyor, bildiğin eğleniyorum.
Bilgisayara geçenlerde bi güncelleme yaptım. Adobe Flash player güncelledim sanırım neyse. o günden beri ne feysbuk, ne yutup, ne de bi başka sitede video izleyebiliyorum. işte sende bu program yok yükle de izle diyo. gidiyorum dediğini yapıyorum adobe flash playerın son halini indiriyorum. o salak da 1.5 mb kıllanıyorum bu kadar küçük olmasına ama neticede indiriyorum zamazingoyu. dönüyorum açıyorum videoyu. aynı yazı. git programı yükle diyo. alalaa diyorum başka bi site açıyorum. ya java kapalı ya da flash playerın yok diyor. tövbe tövbee diyorum internet seçeneklerinden ince kıl tüy ayarlara giriyorum. dönüyorum videoya. hala aynı yazı aynı uyarı. bildiğin ömrüm yendi iki haftadır. hay elleşmeyeydim hiç. format istiyor sanırım ama 3 yıl önce aldığımdan beri hiç format yemedi ki bu ablası.. insan nası kıyar bebek gibi pcye. ha ağzına kadar dolu olabilir, yarım saatte bi "sürücü dolu sil bişiler" diyebilir ama nasıl kıyar haa söyle aşaalık pislik..
sözün özü, birileri format atmadan sorunu çözerse deliler gibi sevinirim. ha deliler gibi sevinmemi istemezsiniz efendi efendi sevinirim sizi mi kıracam. gelin el ele verelim. bu sorunu halledelim. hayat bayram, dünya şeker kaymak olsun. evet dediğini duyar gibiyim may lidıl sanşayn...
21 Nisan 2009 Salı 2 şahıs gencim güzelim diyor

yolcu profilleri

artık resmen yollarda büyüdüğüm için size yollarda öğrendiklerimden bahsetmek istiyorum şimdiki yazımda. teşekkür ederim.
öhm.
efenim şimdi bu yolcu profilinde seyahat edilen firmanın önemi çok büyüktür. bi ulusoyla bi varanla gidiyorsanız bi kere herkes çok entel çok efendi haberiniz olsun. ağlayan bebeklere rastlamadım henüz. onlar bile entel. yaşlı teyzeler birbirleriyle derin sohbetlere dalmıyorlar. bi nilüferle gidiyorsanız arkanızdaki iki yaşlı teyze şöyle bi muhabbete başlayabilirler 10. dakikada:
- şurdaki köyden gelin aldık biz
- bizim gelin de ...li, çok hanım bi kız.
- oğlan askerliğini nerde yaptı sizin, bizim küçük gidecek bu sene
gibisinden sadece bi köy görmeleriyle başlayan ama 450km süren bi sohbettir bu. bütün sülalerini birbirlerine anlatırlar. ha sözkonusu teyzeler daha bi efenim doktordur hastalıktır sohbeti yapıyorlarsa ve yan tarafta yaşıt bi amca mevcutsa konuya kulak kabarttığını ancak katılamadığını göreceksiniz. onun konuya katılması için öndeki arabanın bi makas atmasıdır, muavinin duyuru yapmasıdır, bi ani frendir bu tip dış etkenler gerekir. sonra hep birlikte sohbet ederler. mp3çalarınız yoksa o yolculuk bitmez, başka bi yolculuğa çıkarsınız, size bi haller gelir..
çocuklar çok ilginçtir. yine istanbula gidiyorum (tabi ki), önümde 3 yaşında bi oğlan çocuğu. ağlamıyor uslu duruyor. ne zaman bolu tünelini geçtik, "babik babik babik" diye sayıklamaya başladı. annesi babaya daha var gelmedik diyor. her frende çocuk babik diyor. artık ataşehire geldik, babası aşağıda. velet gördü babasını bu sefer camlara vurmaya başladı babik sayıklaması eşliğinde. aman yarebbi. tabi eve geldiğimde ben de babama babik dedim. o pek hoş karşılamadı. o yokken arkasından babik dedim hep. bu sefer evdekiler benden etkilendi. ben yokken babama babik diyip azar işittiler falan. öyle değişik işler bunlar.
yanıma oturan kişi akranım falansa genelde konuşmazlar. selam bile vermez çoğu. ama bi keresinde of.. bursaya gidiyordum galiba. yanıma platin sarısı bi hatun oturdu. muavin geliyor işte nerede ineceğimizi soruyor. burcu hanım nerde inceksiniz dedi. tam yöneldim cevap verecem, kız cevapladı işte bilmemneresi diye. sonra bana sordu burcu hanım nerde inceksiniz diye. ben de cevapladım. tabi kibarca gülüşme oldu o an. dedim bi tane daha ismim var aslında benim, yağmur. aa ne güzelmiş falan dedi. ben de "yok yok sizin isminiz daha güzel" dedim. nası yaptım valla bilmiyorum. kız da kibarca güldü. bi daha da inene kadar konuşmadık. hala şaşıyorum kendime ya. ağzımdan nası çıktı böyle bi cümle hiç bi fikrim yok.. haha
yanıma böyle 45lerinde teyze oturmuşsa çok anaç oluyor bazısı. ankarada adresini telefonunu falan vermek isteyen yemeğe davet eden oldu. ne diyim. çok efendi oluyorum bazen ben. ondan sanırım.
Kastamonu'ya gidiyordum önceki yaz. Ankara'dan çıktık yarım saat oldu hop arıza. tam 2 saat bekledik restoranımsı çay bahçemsi bi yerde. önce araçta oturdum dergi falan okudum. sonra çayır çimen yürüdüm müzik dinledim. sonra başka yerlerde oturdum. yemek yiyeyim bari dedim. normalde çorba içen ben gittim tavuk ızgara söyledim. onların pişmesini falan bekledim bi güzel. araçta tık yok hala. bekle bekle dergi bitti yemek bitti. artık tam Rabbim sana geliyorum derken yola devam ettik.
diyeceğim o ki, Metro'ya binmem, kamyona binerim.
Varan, Ulusoy, Kamil Koç, Nilüfer, Metro... gözüm üzerinizde olm. kamil özellikle sen. efendi efendi yolculuklarımıza devam edelim senlen evet.
ha bi de eskiden ön taraftaki koltuklarda yolculuk etmeye bayılırdım. sonra arkaları sevdim. favori koltuğumu açıklıyorum: arka kapının hemen arkasındaki koltuk. cam kenarı olan. oh kafayı koy öne uyu bebek gibi mis.
3 şahıs gencim güzelim diyor

leğen


sizce yandaki resimde görmüş olduğunuz nesne nedir, amacı ne olabilir?
a) tencere , yemek yapmak
b) leğen , çamaşır taşımak
c) leğen , çiş veya kaka yapmak
d) daha önce böyle bi nesne görmedim.
e) insanın kendine yakışanı giymesi.
efenim hepimiz içten içe doğru cevabı bilirken, leğenin banyo inşaat halinde olup yenilenirken tuvaleti gelen ev halkının tuvaletlerini yapacak kap olmasına ne dersiniz. 7den 70e bütün aileden bahsediyorum. evet küçük çocukların yıkanmasında leğen kullanıldığını hatırlıyorsunuz ama bu tuvalet meselesine ne diyeceksiniz bakalım.
haftasonu istanbuldaydım. evdekilere süpriz yaptım işte. annem kapıyı açtı. o kadar şaşırdı ki bi an beni tanımadı. "bu sen değilsin, sen olamazsın" dedi sürekli. sokağımızın başında dedemler oturuyor. banyolarını yeniliyorlarmış komple. alt kata mı akmış ne. fayanslar falan herşey kırılmış sökülmüş. dolayısıyla tuvaletlerini yapmaya bize geliyorlarmış. dedemlerin evinin üstü çatı katı. orası da 5evi dolduracak eşyalarla dolu bi mekan. cansız manken bile var o derece zengin. evin içi toz duman inşaat olduğundan çok sıkışan ev ahalisi üyeleri çatıdaki resimdeki nesneye ihtiyacını giderip ordan geçen kanalizasyon hattına döküyor. of çok komik ya. böyle işin pis kısmının detaylarını daha fazla bahsetmicem. sabahın 6sında bizim eve tuvalet için gelmelerinden, sadece tuvalete girmek için bütün sokağı yürüyüp bizim eve varmalarından bahsetmek istiyorum.
İstanbulda bulunduğum 3 gün içinde sürekli bunun geyiğini yaptım. ne zaman anneannemlerle konuşsak telefonda bi şekilde telefonu elime alıp, "buyrun tuvalet müsait bekleriz akşam" dedim. dışarı çıktığımda teyzemi arayıp "teyze dışardayken tuvaletim geldi, siz bu durumda napıyorsunuz" diye geyiğimi yaptım bi güzel. elalem bizim evin içine eder olmuş dedim. oh ne ala memleket dedim.
zor ya. valla tuvalet önemli ihtiyaç. bozulmasın kırılmasın. yazık valla insanlara :)
haha. unutma işletmeci! küçük 50 kuruş, büyük 1 lira!
20 Nisan 2009 Pazartesi 0 şahıs gencim güzelim diyor

çimen kokusu özlemesi

en güzeli dönmek.
istanbuldaydım haftasonu. süpriz oldu evdekilere. haber vermemiştim gideceğimi. ziyadesiyle bayaa şaşırdılar. çok eğlendim. süper geyikler muhabbetler oldu. anlatırım onları sonra da akşam beytepeye geldiğimde o çimenlerin kokusu yok mu.. ah dedim ne güzel memleket burası. en güzeli dönmek yahu. ailene dönmek. odana dönmek. sevdiğine dönmek.
sınavlar ödevler yaklaşıyor usulca. moralimizi yüksek tutuyoruz. yarın laba gidiyoruz. labtan sonra önceki haftaların raporlarını falan yazıyoruz teslim ediyoruz. dua ediyoruz hoca kabul etsin diye. sonra ödevimizi hazırlıyoruz ki şenliklerde (ya da o günlere kalmadan, haftasonu) rahat edelim. sonra odamıza geliyoruz. bilgisayarın adobe flash player zamazingosunu halletmek için bi kez daha kolları sıvıyoruz. baktık olmuyor dosyalarımızı dvdye yedekliyoruz ki biri gelip format atsın. bu tip hazırlıkları yaptıktan sonra bi diğer ödevimize ufaktan başlıyoruz. ertesi gün o koca kıçımızı kaldırıp merkez kütüphaneye gidiyoruz. kitap ödünç alıyoruz. utanmıyoruz sıkılmıyoruz. kaybolma korkumuzu boşveriyoruz. ödevimizi de o gün hallettikten sonra muhteşem bi perşembe bizi bekliyor. o gün de davul falan çalıyoruz. ya da bu davul heyecanına bu dönemlik noktamızı koyup kendimizi şenliktir finaldir gibi heyecanlara adıyoruz. o gün de bu işi hallettikten sonra gelsin geyik gelsin neşe..
yazacaklarım birikti feci. of bütün eğlence evdeymiş yahu! =)
15 Nisan 2009 Çarşamba 0 şahıs gencim güzelim diyor

pis list

marvin gaye - what's going on
radyoodtü dinliyorum efenim. Red Romance - Hesitate, istek parça yaptım. çalmazlar asla biliyorum olsun. ya bilen varsa valla yollasın. tam 1 yıldır o şarkıyı arıyorum ben. yazık günah lan. bu da can.
aslında Radio oxigen dinlemek vardı ama pc bi garip. açmıyor onu.
aa.. Norah Jones - What am i to you?.. tamam oxigen fm biraz daha beklesin. burada "su çok güzel gelsene" durumu mevcut.
odayı toplamaya üşeniyorum
banyo yapmaya üşeniyorum
solunum sistemi ile boşaltım sistemini şöyle bi okumaya üşeniyorum
gelmediğim derslerin fotokopilerini çektirmeye üşeniyorum
şu dışarda açan coşan cağnım çiçeklerin ağaçların bulutun havanın suyun fotoğrafını çekmeye üşeniyorum
bi çılgınlık yapıp Eskişehir'e Konya'ya Bartın'a Kaş'a gitmeye üşeniyorum
stüdyoya gitmeye üşeniyorum
önceki haftanın raporlarını yazmaya hala üşeniyorum
geçen ayki kiranın dekontunu teslim etmeye üşeniyorum
yemek yapmaya üşeniyorum
(OHAAA..Jeff Buckley - Last Goodbye çalıyor. şimdi "su şahane süper fıstık" durumu mevcut)
çok sevindirik oldum. acıyan parmakuçlarımı unuttum. birazcık sesini açtım. gökyüzü masmavi, pasparlak. sarı çiçekler ışıl ışıl. çimenler muhteşem. insanlar süper. hepsi bana gülümsüyor,kendi aralarında eğlenmiyorlar bu sefer. oleey. annemle telefonda konuşuyorum. gülüyoruz bisürü. sonra bölüme varıyorum. ohaa herkesler bölümün önünde oturmuş güneşin keyfini çıkarıyor. bir gırgır bi şamata. üff.hep beraber güneşin altında oturuyoruz. dersi de ekiyoruz. kimse gitmiyor. hava sıcaklığı hep böyle kalmalı. şarkı bitiyor.. şarkı bitiyor.. yoooo.....
of.
çamaşırları katlamaya üşeniyorum
pijamaları giymeye üşeniyorum
dişlerimi fırçalamaya üşeniyorum
...
2 şahıs gencim güzelim diyor

küçük satriani


boş vakti olunca napacağını şaşıranlardanım. malum vizeler yok bugünlerde. eh sunumu da hallettim. ödevleri son güne saklıyorum içten içe bilmiyorum. akşam odaya geldiğimde bilgisayarın başında sıkıldığım an kenarda duran gitarı elime alıp "stairway to heaven" çalıyorum. sakin bi parça oluşu tablarının kolaylığı kendine çekiyor beni. neyse. şu an sol elimin 3 parmağının ucunun hali içler acısı. tuşlara basarken bildiğin acıyor. ama şöyle söyleyeyim. parça tıkır tıkır.. hahayt. internetten öğrendim şarkı çaldım ayol. ah bi de elektrodavulum olaydıı.. ah o zaman .. vıy. düşünemiyorum kendümü.
bu parmaklar birazdan banyo yaparken ben su toplayacaklar. şişecekler iyice. sonra büzüşecekler. böyle bi garip olacaklar. o değil de acımasa keşke.
layn buket.. sen daha gitara yeniden başlayacan da çalışacan daa... bak davul buldum mu davula, gitar buldum mu gitara. mantık bu arkadaşım.
bu sayfayı okuyanları seviyorum. okumayanlar için bendeniz tosun, hepinizi içerde seviyorum evet.
14 Nisan 2009 Salı 2 şahıs gencim güzelim diyor

ben


saçlarım bu kadar kısa olmaz büyük ihtimalle ama işte karşınızda ben.
3-5 sene sonraki halim.. =)
0 şahıs gencim güzelim diyor

morhobo

bo okşom çok sokoldom. boylo konoştom. oğlondom. tovsoyo odorom.
sesli okuyunca daha da komik oluyo, eğer olur da bi gün sıkılırsanız yapın bence.
bi tencere pilav yaptım. acıkmışım sanırım hepsini yedim. of öyle bi şiştim ki kelimeler yetmez.
2 gündür bölüme sadece önünde oturmak için gidiyorum. ha sonra sitinin çimenlerine geçip pis 7li oynuyoruz. oldukça bronzlaştım. dengesiz oturmuşum yüzümün sol tarafı daha kırmızı. artık allık falan idare ediyoringen.
Ya akşam yine milli piyango hayalleri kurdum. ancak anneme işin piyango kısmını anlatmayarak "bil bakalım ben ne istiyorum"a getirdim. önce çanta falan dedi. yok dedim istemeye utanıyorum anne onlar hiç kalıyor dedim. fotoğraf makinası mı dedi. yok be annem dedim. o bile değildi. bu sefer meraklandı. elektrodavul dedim. bi anlamadı önce. iyi misin kızım dedi. iyiyim ama fotoğraflara baktıkça bana bi hal geliyor anne dedim. tamam burcu iyi günler sana dedi. kapandı telefon.
yüzümde bebeksi bi pembelik. allık efekti.
olm dün gece o kadar çok rüya gördüm kü.. of.. resmen kafam yorulmuştu uyandığımda. sonra hatırladıkça yazdım saydım. 9 tane. bildiğin 9 farklı senaryo görmüşüm. çok komik ya. gittim bi kızı ağlattım kötü sözler söyledim, nihat doğan misali allah hepinizin belasını versiğn dedim. içimin yağları eridi. sonra (astral) seyahat ettim. uçağa bindik, yanda bülent ersoy vardı. garip garip baktı bana. heee dedim ben de. melikaynan süper yemekler yedik yukarda. cem geçen hafta derste yaptığı sunumu tekrar yaptı, sunumun sonunda hocaya "haftaya yine sunabilir miyim hocam, tam olmadı bu" dedi.. ahaha. oda taşıdım bi ara. öyle değişik değişik rüyalar gördüm ya. =)
sayın hayrettin karaoğuz. bence senle benim bisürü ortak noktamız var. evet. ikimizde de aynı antika güneş gözlükleri var mesela. aklıma tek bu örnek geldi ama olsun. bence birbirimiz için yaratılmışız evet. ahanda ilan-ı istek-i tanışmak!
gideyim ders çalışayım değişiklik olsun. iki haftadır doğru düzgün derslere girmedim zaten. saat 10 oldu anca başlayayım. yakında vizeler başlar of..
sezyum'un eski yazılarının kapanış cümlesini yad edelim.
hepinizi içerde seviyorum.
11 Nisan 2009 Cumartesi 1 şahıs gencim güzelim diyor

pencere önü çiçeklerim


Bahar geldi çiçekler açtı, penceremin önü doldu taştı.
Hanımlar beyler, zemin katta oturuyor oluşum, masamın bilgisayarımın camın önünde oluşu, arada bi gözüm size takıldığı için beni röntgenci yapmaz, anlaşıldı mı?
bu nasıl bi sıcaklığa karşı tepkidir, nasıl bi hormondur, nasıl bi gençliktir bilinmez. dün gece penceremin önünde sarhoş çiçeklerim varken şimdi aşık çiçeklerim mevcut. az ilersinde güneş banyosu yapan yurt görevlileri görülmekte. çiçek sayım arttıkça geleceğim hakkında küçük endişeler ediniyorum. yalnız yaşayan kedili teyzelerden ne farkım var ha?
Geleceğimi bi yana bırakıp size 2 günde açan çiçeklerimden bahsetmek istiyorum. teşekkürler.
Gece saat 11 dolaylarında açan "pencere önü sarhoş çiçeklerim", genelde şarkılı türkülü yaşıyorlar. vur patlasın çal oynasın felsefesindeki hayat, ömürlerini kısaltıyor, sabaha yok oluyorlar. gitar eksik olmamakla beraber alkış sesleri uyuyanlar için alarm etkisi gösterip bütün çiçeklerin bu eğlenceye dahil olması sağlanıyor.
Sabah olup o çiçeklerim gidince yerine "pencere önü teyze çiçeklerim" geliyor. öğlen vaktine doğru küçük bir piknikle karınlarını doyuruyorlar. lavaşlı domatesli piknik sofrasından sonra bi kısmı gazeteyle kafalarını örtüp güneşten korunmaya yöneliyorlar. akşam mesai bitimine kadar orada duran minik pıtırcıklar güneş batmaya kalmadan solup gidiyorlar.
Güzel havada çeşitli hormonların etkisiyle ortaya çıkan başka bi çiçek türüm daha var. kendileri "pencere önü aşık çiçeklerim". önce bi kilim zeminine oturtulan canlılar çeşitli piknikçiklerle, ilişki evresine göre muhabbet ediyorlar. eğer çok yeni çok taze bir baharsa "çok komik değil ama güleyim bari kahkahası" bol oluyor. biraz daha yaşlı çiçekler için sessizlik hakim olup, dışarıya buram buram huzur kokusu yayılıyor. ömürleri çiçekten çiçeğe değişmekte olup, henüz çalışmalarım gözlemlerim sona ermediği için şimdilik bu kadar bilgi verebiliyorum.
Diğer bi çiçeklerim ise "pencere önü sporcu çiçeklerim". çıplak ayakla çimenlerde 2ye 2 futbol oynamaya bayılıyorlar. yüzlerine tatlı bi pembelik geliyor. çok enerji harcıyorlar. su ve sigara tüketimi oldukça yüksek. çok uzun süre var olduklarını söyleyemem. 2 saat çimenlerin üzerinde kalıp sonra geldikleri yere geri dönüyorlar.
evet. az çok kafanızda oturttuğunuzu anlar gibiyim. ilerleyen günlerde ortaya çıkan diğer çiçeklerimizle ve de mevcut çiçeklerimizin yaşayacakları maceralar ile görüşmek üzere.
biri sizi gözetliyor sevgili pencere önü çiçekleri. birazdan ismail yk'dan bas gaza çalacam. bakalım değişen hayat koşullarına göre ne tepki veriyorsunuz..
nıhahaaha...
0 şahıs gencim güzelim diyor

vesikalık

hayır, en acıtanı da ne biliyor musun?
özenle bi kenara koyduğun fotoğrafları, bi şekilde süresi dolunca ordan çıkarmak zorunda oluşun.
gelenin işi gitmek gibi. bi çeşit misafirhaneyim sanki. bi süre hayatıma giriyorlar, sonra elle tutulur bi sebep göstermeden çıkıp gidiyorlar.
hepimiz yapmışızdır, sevdiğimiz insanların vesikalıklarını toplamışızdır bi yerde. ister bütün okul olsun ister sadece ailen. vardır mutlaka. bi tanesi aklına gelir. gider bakarsın aradığın fotoğrafa, alttan diğerleri çıkar. sırayla gitmişlerdir. bitmiştir. trajikomik değil bu kez. bildiğin komik. gülünç.
işte o fotoğrafları görmek.. bi tanesi için bakarken, hepsinin "hayatımdan çıktığını" görmek..
işte o yakıyor biraz.
işte o düşündürüyor şimdi..
10 Nisan 2009 Cuma 0 şahıs gencim güzelim diyor

hakiki bir a

mondo 77 - looper
Odam o kadar derli toplu ki.. o kadar mükemmel ki.. o kadar cennetlik ki..
bak sınav vize ödev sunum zart zurt olmayınca yapacak bişi bulamıyorum, odayı topluyorum. sonra da aman da ben neler yapmışım diye saatlerce seyrediyorum. çık iki tur koş, birikmiş filmlerini izle, güzel güzel kitap oku.. yoooh
Dün akşam o kadar sıkıldım ki boş oturmaktan, resmen şehirdışı yurtdışı vs. gidesim geldi. Ne kadar süper olur var ya. 3 gün yeter bana. gideyim dolaşayım geleyim.
Annem deviant profilime bakmış (ki kendisi sıkı bi okurum), fotoğrafları çok beğenmiş (anne torpili). Senin makinayı bana verseler, "Bu ne?" diye karakola götürürüm dedi, çok güldüm. Umarım güzel makinaların yolu açılmıştır eski fotolar sayesinde. yıh yıh.
Artık İnebolu'lu bi arkadaşım var. 2 yazdır gitmiyormuş ama olsun. Ben elimden geleni yaptım mı, yaptım..
Ya hani bi şarkı var. eski böyle. kıpır kıpır fıkır fıkır. sözlerini bilmediğimden bulamıyorum internetten ama uydurma hali şöyle: "londelil kon el mondooo" Bilen varsa ne kadar muhteşem olur bi düşün. Hele bi de o şarkıyı bana yollayan olursa.. off değmeyin keyfime he.
Beytepe muhteşem oldu havaların ısınmasıyla. Çimen partisi yapıyoruz resmen. Ha hafif serin hala ama olsun sorun değil. Amele yanığı oldum muuu, oldum. Çirkin bişi mii, çirkin. Canım sağolsun muuuu, olsun. Bisürü ağaç çiçeklendi. Leylaklar da bi kıpırtı yok henüz. Heyecanlan bekliyorum. Ali hoca kadar heyecanlanamam asla ama olsun. O çiçekler benim, dokunanı koparanı yakarım imanıma. Hepsi benim ulayn!
Dün derste dergi okuyordum. işte nisanın son haftası bi eylem yapılıyormuş, herkes 1 haftalığına televizyonunu kapatıyormuş. böylece hayata yöneliyormuş falan fişmekan. Meliyka Pükpük'e gösterdim bak süper bişi biz de yapalım diye. İşte Türkiye dahil miymiş, sayılcak mıymış falan diye haberi incelerken Pükpük bana döndü, "Burcu.. Senin televizyonun yok ki.." dedi. durdum... evet haklıydı. benim televizyonum yoktu ben bu gerçeği nasıl unutup da kendimi eyleme dahil ediyordum bilmiyordum. haftalardır haberleri izlemiyor dizi program ve tolk şovlara bakmıyordum. sonra bana bi hal geldi havada durdum.
Bu arada bu yazı çok düzenli oldu. Satırbaşı olsun büyük harf olsun. Blogun yeni haline hala alışamadım ben. Pek yazasım gelmiyor bu ara zaten. Karnım acıktı. Gideyim bişiler yapayım. 15 dakikaya dönmezsem beni beklemeyin gidin.. Gidin dedim anlaşıldı mı?! .. fırk..
Ha bi de başlıkla yazının hiç alakası yok biliyorum. Başlık bulmak zor bu devirde he.
9 Nisan 2009 Perşembe 1 şahıs gencim güzelim diyor

bas git bu diyardan löağn

şimdi çok sevdiğiniz bi şarkı var tamam mı? yakın çevreniz falan adları gibi biliyorlar bu durumu. o şarkı çıkınca direk akla siz geliyorsunuz çünkü, şarkıya resmen bitiyorsunuz! neyse sanşayncım, bi tane de sevmediğiniz ama arkadaşınız olan bi insanı düşünün. heh. o kişi daha osuruğunun sesini dinlerken siz bu şarkıyı haykırıyormuşsunuz, bütün hücreleriniz o şarkıyla yaşıyormuş. resmen buram buram huzur doluyormuşsunuz. o osuruğunu dinleyen insan evladı, gidiyor heeer taraflara şarkının adını yazıyor, çok güzel bi şarkı heyoo diye. sizden önce davrandığı için gerçekleri diyemiyorsunuz, NAaayıır o benim şarkımdıı.. herkes biliyor benim onu çok sevdiğimiii.. bi sevgilim olunca onla beraber bu şarkıyı dinliceez o da çok sevicek zateen çünkü çok güzeeel. gibisinden dışardan saçma görünen ama gerçeğin ta kendisi olan cümlelerinizle haykırmak istiyorsunuz ancak yapamıyorsunuz.(nalet olsun adamım)
son 2 aydır her yere yazıyor şarkımın adını. poposuna dövme olarak yazdırmasını bekliyorum artık. Bu şarkı bitince İsmayik YeKa ne diyor dinle bi: AAllah belaağnı versiiğn.. vs. o da benden sana gelsin. of.
0 şahıs gencim güzelim diyor

the guitar


dün gece 2de, sunum hazırlamaktan sıkılıp cnbce'ye bakarken yakaladım. yarısından itibaren izlemişim.
güzel film. izledikten sonra düşündükçe daha da güzelleşiyor.
hala etkisindeyim sanırım.
izleyin sanşaynlar. ya da izlemeyin bilmiyorum. illa kanser olmak gerekmiyor aslında. spoiler sayılmaz bu ondan direk dedim. güzel film ya. of.
7 Nisan 2009 Salı 2 şahıs gencim güzelim diyor

ah bi joker


mirkelama sardım sanırım. olsun.
geçen hafta bugün panik yapmaya başlamıştım. yarınki sunumu bir türlü hazırlayamıyordum. artık herşey bugün labdan sonraki saatlerimi nasıl harcayacağıma bağlıydı. neyse ki hava yağmurlu. gerçi dünkü yağmurdan sonra yağmura yağmur demem ben ama neyse. şemsiyem olmasaydı bildiğin mahvolmuştum. bildiğin.
kızılaya gittim işte. bi yerden bişi alıcam, 10 lira uzattım. kadın 16 lira para üstü verdi. dedim fazla verdiniz alın. teşekkür etti hanım. (kafiyeyi görmezden gel) aslı yierum aramış işte duymamışım. dedim kampüse geldim şimdi nooldi. dedi yemek yiyelim. dedik beykafeye gidelim. (obama geliyor ben beykafeye) (hahahaaa) eşyaları koyduk yemek almaya gittik. yemek yerken bir fark ettim. şemsiye gitmiiiş.. at-taaa.. vay bee şemsiye de mi çalıyorlar artık.. insanlık ölmüş gibisinden şaşırdık. yemekler bitti. çay içtik. o sırada bi oğlan geldi. bu şemsiye sizin mi diyerek. efendi çocuk özür diledi. arkadaşlarının sanmış durakta anlamış gerçeği. geri getirmiş. dedim rica ederim evlat, olur böyle şeyler. netekim insanlık ölmemiş. ah bi de otostop çekerken ölmese ya gariban.
neyse. zaten ben otostop çekemiyorum, arkadaşlar için şeettimdi. =)
yakın gelecek planı: arkaplanda yüksek sesle "bi fotoğraf çekinek mi" çalacak. ben de elimde makinayla tanıdığım tanımadığım herkesle fotoğraf çektirecem. evet bunu yapacam. of çok güzel olur yaa..
blogdaki imaj değişikliği hakkında olsun, yazılar olsun, 2009dan beklentileriniz konusu olsun, yolda gördüğünüz bitki çiçek açmış adı ne ki onun olsun, dilimin ucunda bi şarkı var hatırlayamıyorum öf olsun, ödev yapmam lazım işim gücüm laylak olsun.. hiiç çekinmeden yazıyoruz evet. yorumlarınızı özledik. (kol düğmeleri gibiyiz onlarla. ühüü ühü)
6 Nisan 2009 Pazartesi 0 şahıs gencim güzelim diyor

davulcu lazım mı ağbey

sanırım artık hazır gibiyim. sanki artık oldu. en azından böyle ufak ufak çalarım. oluyor bence. evet. eğer bugün çalıştığım gibi çalışırsam, bunlar gibi çalarsam bence oluyor sanki. of iki cümle bile kuramıyorum. sözün özü, anca işe yarar hissediyorum kendimi. davulcu lazımsa yollayın parçaları, çalışayım geleyim. ha beğenmezseniz de insan olun, efendi gibi kibarca söyleyin düşüncelerinizi. hayır ufaktan grup işine girmezsem kendim çalıp kendim oynadığımla kalacam ondan bu ulusa seslenişim.
haha ya da direk teklifimi sunuyorum ben. bi elektrogitarist, bi bas gitarist bi de vokal arıyorum. grubun adı inanolsun, beğenmeyen geri dursun. hahayt
1 şahıs gencim güzelim diyor

bi fotoğraf çekinebilir miyiz?




resmen eğleniyorum! resmen içim oynuyor bu şarkıda. 2 gündür mirkelam dinliyorum önceleri yokmuş hiç şarkısı ben de. güzel oldu. hayat enerjim yükseldi. elime foto makinasını alıp dışarı fırlayıp herkesle fotoğraf çektirmek istiyorum. kapımın önünde top oynayan komşularıma katılmak istiyorum.. tanımadığım insanlara selam vermek istiyorum. tam bi polyanna oluyorum. evet. bi fotoğraf çekinelim , bana güzel güzel gül. gülmekten ölelim. =)
3 Nisan 2009 Cuma 2 şahıs gencim güzelim diyor

küçük bir biyolog iken

şimdi şöyle bi dönüp arkamıza baktığımızda eğer hep birlikte benim çocukluğuma dönecek olursak pek canlı sever olduğum söylenemezmiş.
7 yaş civarı. annem işteyken minik kardeşimle ilgilenen, okuldan gelen beni karşılayan bi ablamız var. aşçılığım pek mükemmel olmadığı ve doğaçlama oyunlara o zamandan bayıldığım için, meyvasuyumu bitirdikten sonra karton kutunun tepesini keserek kendime kap yapar, mutfakta ne kadar nimet varsa içine atar (ki abartmıyorum, zeytin, peynir, havuç, salata suyu, süt, birkaç pişmiş makarnacık, kimyon, nane, tuz.. ve diğer Allah ne verdiyselerden koyar) sonra da ablayı kovalayarak yaptığım yemeği yedirmeye çalışırdım. evet haylaz bi insandım. ve değil hayvan sevgisi insan sevgisi bile taşımamışım belki de kimbilir.
hani beyaz çiçek açan ince yapraklı bi saksı bitkisi var ya. (haha tarif yapan adama bak. biyologmuş göya. hah hah) neyse hatırlamıyorum adını sanını. bizim ev bitki cenneti olduğundan bi tane saksıda kendi deneylerimi gerçekleştirdimdi. gözüme kestirdiğim bitkiye, banyoda ne kadar sıvı varsa eser miktarda dökmüştüm. kendisi 3 güne kalmadan annemin şaşkın bakışları arasında can vermişti. evet banyodaki sıvılar insan sağlığına zararlı olmalıydı.
ilkokulun ilk günleri. o zamanki evimizde benim odam kocamandı. değişik bi yerleşim düzenimiz vardı.(evin salonu benim odamda bulunmakta, küçük oda ise salon muamelesi görmekteydi.) o koskoca odanın ücra köşesinde bi masa lambasıyla ders yapardım. tabi içim geçmiş olacak ki. o masa lambasının ısınan metal şapkası yine çeşitli deneylerime alet olurdu. sinek dolu bir şehirde, masaya konan hayvancıkları lambayı üzerine kapatıp onları içeri hapsederek şehirdeki sinek populasyonunu azaltırdım. vızıltı kesildiğinde öldüklerini anlardım. meğersem pişiyorlarmış. yazık etmişim.
haha. lise zamanı sanırım net hatırlamamakla beraber anlatıyorum efenim. muhabbet kuşumuz vardı, boncuk. 19ağustos depreminden sonra bi garip olmuştu hayvan. güzel kuştu. kendince yetenekleri vardı. yeni evimizde fiskos sehpanın üzerinde dururdu kafesi. bi gece, yanındaki çekyata yatan ve sıkılan ben, "hayvan depreme ne tepki verir ki" diye düşünmüş olacağım ki kendimi gizleyerek aniden masayı sallamaya başladım. delice çırpındı. tırstım. vazgeçtim. bi daha da yapmadım.
kuş 3 gün sonra evden kaçtı..
valla üniversitede bi pislik yapmadım. kedileri köpekleri sevdim gayet. diğerlerini de sevdim. ıyk öğğk demedim. eyvallah sizler bizim velinimetimizsiniz dedim. (geçen yıllarda üzerine cif dökerek öldürdüğüm böcekler, kusura bakmayın. yattığımyerde bulunmanız pek hoşnut etmez bünyemi)
küçükken biraz vahşiymişim. hadi ama. itiraf edin bebekler! hangimiz vahşi değildik ha?
şu neşeli karayosuncuklarına gösterdiğim sevgiye bakın yahu. ne kadar tatlı ne kadar şirinler di mi..
 
;