mim vardı hani. kendimin en ilginç 7 şeysi diye.
hala 3e kadar gelmiş durumdayım ama yazınca aklıma gelir diye şeederekten ahanda yazıyorum.
- bi yere yürürken eğer yanlış yoldan yürümüşsem, geri dönmem gerekiyorsa mutlaka farklı bi yol kullanırım. karşıya geçerim, alt sokağa inerim vs.
- dişlerimi göstermeyi sevmem, gösteremem zaten. kimsenin dişine de bakamam.
- küçük küçük defterlerim var hep yanımda taşıdığım, yollarda gördüğüm bana garip gelen tipleri ya da gayet sıradan vatandaşları yazdığım. onlara bakıp bi hikaye uyduruyorum.
(hala 3teyim,ki 3. yazdığım da gayet tırt, konuyla pek alakalı değil)
- insanların düşüncelerimi okumasını deli gibi isterim. (pek içimden geçeni söylimem)
- gazlı içeceklerin gazını kaçırmadan içemem. çalkalarım hep.
- her yer kirli olabilir, ama yattığım yer mutlaka temiz olmalıdır.
(fak! hala 7e gelemedim laan=S )
- beyazdan başka renkte spor ayakkabısı almam, alırım da bugüne kadar istemedim başka renk.
saymadığınız cevaplar varsa boşluk bırakın. evet sadece boşluk bırakın . gah gah =P
yok cidden, beğenmediğiniz, burun çevirdiğiniz varsa yorum kısmına şeedin. daha süper ilginçliklerimi hatırlarsam yazıciiim mutlaka beybi.
ekstra ilginçlik şeysi: bilinçli olarak kötü espri yapmışsam mutlaka arkasından "gah gah" derim.
(hakkaten yazınca geliyormuş, eksra şeysi bilem çıkardım layn)
ben de bu "mim"i sevgili yekta'ya yolluyoring. güle güle kullan kardiş.=)
http://bunabak.blogspot.com/
davulcu geçti az önce. tam zamanında. her gece aynı dakikada vuruyor da vuruyor., çalıyor da çalıyor, kıskandırıyor da kudurtuyor...(ve daha niceleri)
olm bu sene de ramazan da bi halt yapamadım, bi halt derken yapmadan ölürsem gözümün açık gideceği cinsten olan, ramazanda mahallede davul çalmadım. çalamadıyeem.. ama seneye başvurucam mıhtarlığa. inanolsun yapacam!
sen hem davul çal. milleti yatağından zıplat. korkut.. ondan sonra bayramda utanmadan gel, para iste. ne ala memleket haa...
ben de yapacam. sokaklardan geçerken her binanın önüne dikilip camlara yaklaşa yaklaşa çalıcam davulu. vurucam da vurucam. sonra utanmadan para isticem. "bi aydır uykunuzdan ettim, psikolojinizi bozdum, her yatağa girdiğinizde ne zaman geçicem diye korkar oldunuz, şimdi pamık eller cebe, hadin canlarım" dicem.
yapiim bunu ya. noolur yapayım yaa.. :'(
olm bu sene de ramazan da bi halt yapamadım, bi halt derken yapmadan ölürsem gözümün açık gideceği cinsten olan, ramazanda mahallede davul çalmadım. çalamadıyeem.. ama seneye başvurucam mıhtarlığa. inanolsun yapacam!
sen hem davul çal. milleti yatağından zıplat. korkut.. ondan sonra bayramda utanmadan gel, para iste. ne ala memleket haa...
ben de yapacam. sokaklardan geçerken her binanın önüne dikilip camlara yaklaşa yaklaşa çalıcam davulu. vurucam da vurucam. sonra utanmadan para isticem. "bi aydır uykunuzdan ettim, psikolojinizi bozdum, her yatağa girdiğinizde ne zaman geçicem diye korkar oldunuz, şimdi pamık eller cebe, hadin canlarım" dicem.
yapiim bunu ya. noolur yapayım yaa.. :'(
"i saw the sunrise deep in hell" demiş gevur grup. ben de görücim umuyorum ondan.
neyse. uykum var. yapboz falan yapamadım. üşendim. bugünlerde karpuzluk halim falan kalmadı zaten. ezgianımın istanbula gelmesiyle nası bi bereketse hemen hemen hergün dışarı çıktım. bu mini gezilerden elde edilen gözlemler karşınızda:
sultanahmet, ayasofya gibi yabancıların türklerden daha bol olduğu mekanlarda geziyorsanız, ve nereyi gezmeniz gerektiğini bilmiyorsanız, paşa paşa bi gruba takılıyorsunuz. artık yabancı dilinize kalmış. gruplar zaten şaşkın. o yapı hakkında söylenecek her bilgiyi havada kapmaya hazır ve de nazırlar. (nazır ne be?) japonlar kendilerini çok güzel belli ediyorlar. tam bi koloni havasındalar ve herşeyi (ama herşeyi) kaydediyorlar. bre (bre!) vicdansız, o cağnım kamera/foto makinasına yazık. madem yakışanı yapmıcan ver bi garibana. (bana? =)
yok..
fak. 15 dk geçti hala diğer gözlemlerimi hatırlayamadım. uyku bastırdı herhal. yazıyı yayınlamaya utanıyorum.. o kadar çok kayıt birikti ki bi de. yarım yarım hepsi. normalde kaydetmem pek, direk yayınlarım ama. of. yakında 10 yeni yazı birden eklenecek haa...
gözkapaklarım ağırlaşıyor... görüşalanım bulanıklaşıyor.. ve uykusal anlar başlıyor!
"her şey ne kadar ortalama" şarkısı sözü çalıyo kafamda tam da bu esnada.. kısmet.
neyse. uykum var. yapboz falan yapamadım. üşendim. bugünlerde karpuzluk halim falan kalmadı zaten. ezgianımın istanbula gelmesiyle nası bi bereketse hemen hemen hergün dışarı çıktım. bu mini gezilerden elde edilen gözlemler karşınızda:
sultanahmet, ayasofya gibi yabancıların türklerden daha bol olduğu mekanlarda geziyorsanız, ve nereyi gezmeniz gerektiğini bilmiyorsanız, paşa paşa bi gruba takılıyorsunuz. artık yabancı dilinize kalmış. gruplar zaten şaşkın. o yapı hakkında söylenecek her bilgiyi havada kapmaya hazır ve de nazırlar. (nazır ne be?) japonlar kendilerini çok güzel belli ediyorlar. tam bi koloni havasındalar ve herşeyi (ama herşeyi) kaydediyorlar. bre (bre!) vicdansız, o cağnım kamera/foto makinasına yazık. madem yakışanı yapmıcan ver bi garibana. (bana? =)
yok..
fak. 15 dk geçti hala diğer gözlemlerimi hatırlayamadım. uyku bastırdı herhal. yazıyı yayınlamaya utanıyorum.. o kadar çok kayıt birikti ki bi de. yarım yarım hepsi. normalde kaydetmem pek, direk yayınlarım ama. of. yakında 10 yeni yazı birden eklenecek haa...
gözkapaklarım ağırlaşıyor... görüşalanım bulanıklaşıyor.. ve uykusal anlar başlıyor!
"her şey ne kadar ortalama" şarkısı sözü çalıyo kafamda tam da bu esnada.. kısmet.
- daft punk - digital love. güzel bi şarkıyı ilk kez dinlemek çok hoş yahu. daft punk indirdim şimdilerde. güzel bence.
- temizlik yapıyorum.. temizliğe yardım etmeyeni evden gönderiyorum. temizlik yan gelip yatma yeri değildir..
- dışarı çıkmak istiyorum. istemiyorum. bilmiyorum. eskiden karpuzdum ben. küçükken...
- 24.ağustos...
- "why don't you play the game??"
- yapboz aldım. 1000 parça. 500lüklerdeydim. aradığım parçayı bulamayınca sinirlenirdim eskiden. bakalım küçük parçaları yiyecek miyim bu kez.
- işi gücü bırakıp, kendimi odaya kapatıp, abajur ışığında güzel müziklerle yapboz yapmak istiyorum. bozmadan. sonra çerçeveletmek falan.
- vay donçyu piley dı geyymm??
- bilmiyorum.. =/
peki ya radyoodtü'nün dün sabah "ıssız ada"için beni aramasına ne diyorsunuz.. heh heh.. evet sanşaynlar. bu metod sayesinde evrenle anlaşmanın bi yolunu bulabilirim sanırım..
vay donçyu piley dı geyym??...
kabul etseler de etmeseler de "ıssız ada"nın bu haftaki konuğu benim. sinirliyken dinlenebilecek şarkıları seçtim sizin için. ilk sırada Coldplay'den shiver var. iyi dinlemeler..
"So I look in your direction
But you pay me no attention, do you?..."
evet şimdi de ikinci parça Radiohead'den high and dry var. biraz daha sakinleşelim.
"Two jumps in a week, I bet you think that's pretty clever don't you boy...."
ve "ıssız ada"da yanıma aldığım son parça, Travis'ten closer... teşekkürler.
"I've had enough, of this parade. I'm thinking of, the words to say. ...."
radyoodtücüm.. ister ararsın ister aramazsın. ben hep seni dinliyorum. öpüyorum cağnım.
"So I look in your direction
But you pay me no attention, do you?..."
evet şimdi de ikinci parça Radiohead'den high and dry var. biraz daha sakinleşelim.
"Two jumps in a week, I bet you think that's pretty clever don't you boy...."
ve "ıssız ada"da yanıma aldığım son parça, Travis'ten closer... teşekkürler.
"I've had enough, of this parade. I'm thinking of, the words to say. ...."
radyoodtücüm.. ister ararsın ister aramazsın. ben hep seni dinliyorum. öpüyorum cağnım.
* son zamanlarda yazılara pek fotoğraf koyamadım. çünkü internetten bulmaya kasamadım konuyla ilgili bişiler kusura bakmayın lidıl sanşaynlarım.
* saçlarıma "pembe-kırmızı, vişne çürüğümsü" bi renk attırdım. uçlara doğru yoğunlaşan şekilde. banyoda saçımı şampuanlarken oluşan pembe köpüklere alışamadım. ama. saç boyası zart zurt ne pismiş lan. sarımtırak havlumda pembe desenler oluştu. desenlere bakıp fal uyduracam. mürekkep testi gibin oldu zaten.
* ama olsun bu saçlar uğurlu geldi sanırım. gibi gibi.
* ah bi de anam geleydi..
* oyuncak müzesi'ne gittik biz. göztepede. çok beyendik. tavsiye bile ederik.
* ha bu arada diş mevzuu için bugün doktora gittim. kabaca bi kontrol ettikten sonra, ne kadar burda olduğumu sordu. var daha gitmeme dedim. tamam o zaman haftaya bi gün seç başlayalım istediğin gibi dedi. anlıcaanız çılgın seanslar bekliyor beni. oh yes.
* çocukluk fotolarıma baktım geçen gün. yaptığım foto projesi şeysi için pcye attım hatta. öyle işte. bu kadar. =)
* saçlarıma "pembe-kırmızı, vişne çürüğümsü" bi renk attırdım. uçlara doğru yoğunlaşan şekilde. banyoda saçımı şampuanlarken oluşan pembe köpüklere alışamadım. ama. saç boyası zart zurt ne pismiş lan. sarımtırak havlumda pembe desenler oluştu. desenlere bakıp fal uyduracam. mürekkep testi gibin oldu zaten.
* ama olsun bu saçlar uğurlu geldi sanırım. gibi gibi.
* ah bi de anam geleydi..
* oyuncak müzesi'ne gittik biz. göztepede. çok beyendik. tavsiye bile ederik.
* ha bu arada diş mevzuu için bugün doktora gittim. kabaca bi kontrol ettikten sonra, ne kadar burda olduğumu sordu. var daha gitmeme dedim. tamam o zaman haftaya bi gün seç başlayalım istediğin gibi dedi. anlıcaanız çılgın seanslar bekliyor beni. oh yes.
* çocukluk fotolarıma baktım geçen gün. yaptığım foto projesi şeysi için pcye attım hatta. öyle işte. bu kadar. =)
Sözüm sana 3G teknolojisi. internette kamerayla konuşmaya bile dayanamazken bu kadarına cüret edemezsin ey teknoloji. ağzını burnunu kırarım. görüntülü konuşacakmışız. eee . boyumuz uzayacak mı. her yerde reklam reklam reklam. aman da en süper 3gli telefonu bisürü paraya satıyoruz obarey. aman da sevgilimle görüntülü konuşuyorum oharey..
bana böyle şeylerle gelmeyin arkadaşım. havaya konuşamam ben.
uzak dur benden 3G. şimdiden bam'ın önündeki insanları görür gibiyim.. oyh... =S
bana böyle şeylerle gelmeyin arkadaşım. havaya konuşamam ben.
uzak dur benden 3G. şimdiden bam'ın önündeki insanları görür gibiyim.. oyh... =S
verdi de. sağolsun.
insan sakız çiğnerken nasıl dişini kırabilir?
hemen açıklayayım: efenim bahsi geçen dişin yanındaki diş kanal tedavisi olmuştur. mevcut dişe de ilerleyen zamanlarda bu tip bi operasyon gerektiği söylenmiştir hastamıza. dolgulu dişe nolacah diye düşünür zekayi. 2 yıl boyunca yer içer. dişlerini fırçalar ama hep düzenli. gel zaman git zaman. kızımız 1buçuk ay staj yapar. staj boyunca evden dışarı çıkmaz. evdekiler de yazlığa gitmiştir. bi başına evde oturur. güzelim cağnım istanbulda. arkadaşları pek yoktur. ağustosta gelceklerdir. bizimki de evde oturur koskoca 1 ay.
neysecüüme.
arkadaşları istanbula akın etmeye başlar. hadi dışarı çıkalım hadi şuraya gidelim muhabbetleri döner. bizimkinin gözleri parlar. gözyaşlarını tutamaz. hasretim bu cümlelere diye haykırır. 2 gün dışarı çıktıktan sonra, 3.günün sabahı evde oyalanmak için biotronic oynar. oynarken sakız çiğner. derken dişinde garip bişiler hisseder. sakızı çıkarıp baktığında minik beşiktaşlı (siyah, beyaz) diş parçası hanım kıza gülümser.
o an dünyası kararır.
kanal tedavisi kaçınılmazdır.
2 sene önceki hadiseyi hatırlar. 1 günde yapılan kanal tedavisi. hem de alt çene en arka sağ diş. of. çektiği acılar gözünün önüne gelir. ankaraya gideceği için doktor bi günde bitirmek zorunda kalmıştır. ama dişin acısı ankaradaki ilk 3 gününde devam etmiştir.
nalet olsundur.
of lan bu diş muhabbetinden yeminle nefret ediyorum.
her türlü ağdaya saatlerce varım. ama bu diş....
fak!
neymiş:
şekersiz sakızlar da dişe zarar verirmiş. fındık ceviz kabuğu etkisi gösterebilirmiş.
alacaan olsun falım sakızları :( bari bi hafta sonra kırılaydı denyo diş..
anne nolur evine dön yuaa :(
insan sakız çiğnerken nasıl dişini kırabilir?
hemen açıklayayım: efenim bahsi geçen dişin yanındaki diş kanal tedavisi olmuştur. mevcut dişe de ilerleyen zamanlarda bu tip bi operasyon gerektiği söylenmiştir hastamıza. dolgulu dişe nolacah diye düşünür zekayi. 2 yıl boyunca yer içer. dişlerini fırçalar ama hep düzenli. gel zaman git zaman. kızımız 1buçuk ay staj yapar. staj boyunca evden dışarı çıkmaz. evdekiler de yazlığa gitmiştir. bi başına evde oturur. güzelim cağnım istanbulda. arkadaşları pek yoktur. ağustosta gelceklerdir. bizimki de evde oturur koskoca 1 ay.
neysecüüme.
arkadaşları istanbula akın etmeye başlar. hadi dışarı çıkalım hadi şuraya gidelim muhabbetleri döner. bizimkinin gözleri parlar. gözyaşlarını tutamaz. hasretim bu cümlelere diye haykırır. 2 gün dışarı çıktıktan sonra, 3.günün sabahı evde oyalanmak için biotronic oynar. oynarken sakız çiğner. derken dişinde garip bişiler hisseder. sakızı çıkarıp baktığında minik beşiktaşlı (siyah, beyaz) diş parçası hanım kıza gülümser.
o an dünyası kararır.
kanal tedavisi kaçınılmazdır.
2 sene önceki hadiseyi hatırlar. 1 günde yapılan kanal tedavisi. hem de alt çene en arka sağ diş. of. çektiği acılar gözünün önüne gelir. ankaraya gideceği için doktor bi günde bitirmek zorunda kalmıştır. ama dişin acısı ankaradaki ilk 3 gününde devam etmiştir.
nalet olsundur.
of lan bu diş muhabbetinden yeminle nefret ediyorum.
her türlü ağdaya saatlerce varım. ama bu diş....
fak!
neymiş:
şekersiz sakızlar da dişe zarar verirmiş. fındık ceviz kabuğu etkisi gösterebilirmiş.
alacaan olsun falım sakızları :( bari bi hafta sonra kırılaydı denyo diş..
anne nolur evine dön yuaa :(
anne seni çok özledim. evine dön anne.. üveaaa (bkz. tülay seni çok seviyom, evine dön garıcım diye ağlayan/böğüren adam efekti) evet anne. eve dön. balkonda seninle çay içicem hep. tv izlicem senle. saçma kanalları açmana laf etmicem. habire çaya mutfağa gitmemi istemene bişi demicem. evi süpürüp silicem. çiçeklere su vericem. balkona kovalarca su taşıyacam. sen yemek yaparken buzdolabından maydonoz salça çıkarıcam istersen. sofrayı kurup kaldırcam salata bile yapıcam. pazara çıkıcam seve seve.
inebolu'dan dön artık anne.
sen bi meleksin anne. çok özledim seni.
kardeş ile babaya bakmak zor anne. yıllardır dışarı çıktığımızda panik halinde eve koşmanı anlıyorum anne. yemek telaşıymış meğersem. bilmezdim öyle telaşları. yokluğunda çok şey öğrendim anne. (cümlenin şarkısı: yokluğunda çok kitap okudum.. aradığm.. neredesin nerede (8))
bi çeşit gümrükmüşsün sen bizim evde anne. babamla kardeşimle aramdaki nefis köprüymüşsün sen. bekar (yalnız) hayatımdan sonra "evkızı" olmak çok garip çok zor anne.
gözyaşlarım akıyor tutamıyorum anne.
geri döen annee... üveeaaa (bkz. yazının başındaki adamın efekti)
oyuna gelme anne. (bkz. yazının geyik olsun şarkısı esprisi )
nedir , ne yer ne içer vs.
adı üzerinde. herşeyden umudu kesmenin rahatlığı. oldu mu olmayacak mı derdi yok. cevap belli: olmayacak. paşa paşa baştan üzülürüm sonra da rahatıma bakarım.
of. odaya sivrisinek girmiş. yakalamaya çalıştım beceremedim. aklım sinekte. hof.
başlıktaki kıvamdayım işte. aslında bu ikinci kez böyle hissedişim. ama bu sefer tam böyle hissetmiyorum. birazcık var bu kıvama. bi an önce böyle olayım da rahatlayayım diye yazmaya niyetlendim bu yazıyı zaten. ama gerzek sinekte aklım.
olm hayat, madem adil olmayacan, bari bi iki kıyak geç arada he? (bak hala gizli umut var görüyon mu, ben dedim o kıvama var eccük daha diye)
minik yazar uzun zamandır yazılarına ara vermişti. yazası gelmiyordu hiç. yine de her gün sayfasına bakıp okuyan var mı diye kontrol ediyordu. işin kötü(?) yanı vardı okuyan. her gün aynı yazıyı görüyorlardı muhtemelen. belki de içten içe kıl olmaya başlamışlardı sayfa sahibine.ne gerzek bi insandı. iki satır bişi ekliyemiyordu.
yazar kendi hakkında böyle düşündüklerini varsayıyor üzülüyor, her gece yatağında ağlıyordu usulca. bir gece, deli gibi uykusu olmasına rağmen, yıllardır görmediği ilham perisi( ilham perisi ?) gelmişti. cümleler kafasındaydı ufaktan. tek yapması gereken gecenin 3ünde yatağından kalkıp bilgisayarı açmak, internete bağlanıp, sayfayı bulmak ve şelaleye giden bi nehrin sularına atlar gibi, kendini bırakmalıydı. (şelaleye giden nehre atlamak?)
çok üşendi. uykuya teslim etti kendini. cici uyku. tatlı uyku. ne güzeldi uyku. rüyasında sayfasının binlerce kişi tarafından takip edidiğini, yorumlar yapıldığını, gün içinde insanların kahkahalarla yazıları birbirlerine anlattıklarını gördü. o kadar mutlu uyandı ki, yataktan yükselmişti sanki mutluluktan.
yazmalıyım dedi kendine.
ama önce güzel bi kahvaltı yapıcaktı ki zihni coşsun. çaydanlığa su koydu. domates peynir neyim çıkardı. televizyonu açtı. dizi izlerken kahvaltısını yaptı. biraz esnedi gerindi. boş boş camdan dışarı baktı. karşı binadaki inşaat hala bitmemişti. ne biçim gürültü geliyordu yahu. camları kapadı. evdekilere baktı. herkes kendi alemindeydi.
internete girdi, sayfasını açtı. hala 21 izleyicisinin olduğunu gördü. başını öne eğdi, aldırma gönül dedi kendine. 21 izleyicimin 21ini de çok seviyorum dedi. 21 uğurlu sayım olsun dedi. zaten 21 yaşına gircekti kasımda. ya da 22sine. hesaplamaya üşendi. 88liydi işte. boşverdi.
"yeni kayıt" kısmını açtı. ne yazsam diye düşünmeye başladı. yanında taşıdığı defterlere göz attı. malzeme çıksın diye. defterde yazdıklarını güldü. ama yazmak istemedi onları.
hikaye yazayım ayol dedi kendine. ev sessizdi. içerde babası tv izliyordu. camlar kapalıydı. oda sıcaklığı kararındaydı. karnı toktu. biraz susamıştı ama acil değildi.
ne yazsam dedi yine.
müzik ayarlayayım önce dedi. genelde müzik istemezdi yazarken. aynı anda iki iş yapamazdı. müzik dinlerken yazamazdı, ne yazacağını unuturdu. msnde biriyle bişi konuşurken annesine cevap veremezdi.
yaşananlardan aklına bişi gelmeyince, hikaye yazmaya karar verdi. of dedi. ne uyduracaktı yine. her telden binlerce şarkı olan windovs media playerını açtı. rastgele çal lan dedi. daha önce dinlemediği bi şarkı çıktı. "suite- clear project studio" gözlerini kapadı. ellerini klavyeye koydu. tam gözünün önüne kareler gelmeye başlamıştı ki , tam ilk kelimesini yazacaktı ki babası seslendi. mutfağın sineklerle dolduğunu bildirdi. yerinden kalktı. babası mutfaktan çıktıktan sonra mutfak kapısını kapatıp odasına döndü. şarkıyı sevmemişti. zaten aklı dağnıktı. yazıcak bişi de yoktu pek. nalet olsun yazmıyom lan deyip leptabının kapağını indirdi. ..
yazar kendi hakkında böyle düşündüklerini varsayıyor üzülüyor, her gece yatağında ağlıyordu usulca. bir gece, deli gibi uykusu olmasına rağmen, yıllardır görmediği ilham perisi( ilham perisi ?) gelmişti. cümleler kafasındaydı ufaktan. tek yapması gereken gecenin 3ünde yatağından kalkıp bilgisayarı açmak, internete bağlanıp, sayfayı bulmak ve şelaleye giden bi nehrin sularına atlar gibi, kendini bırakmalıydı. (şelaleye giden nehre atlamak?)
çok üşendi. uykuya teslim etti kendini. cici uyku. tatlı uyku. ne güzeldi uyku. rüyasında sayfasının binlerce kişi tarafından takip edidiğini, yorumlar yapıldığını, gün içinde insanların kahkahalarla yazıları birbirlerine anlattıklarını gördü. o kadar mutlu uyandı ki, yataktan yükselmişti sanki mutluluktan.
yazmalıyım dedi kendine.
ama önce güzel bi kahvaltı yapıcaktı ki zihni coşsun. çaydanlığa su koydu. domates peynir neyim çıkardı. televizyonu açtı. dizi izlerken kahvaltısını yaptı. biraz esnedi gerindi. boş boş camdan dışarı baktı. karşı binadaki inşaat hala bitmemişti. ne biçim gürültü geliyordu yahu. camları kapadı. evdekilere baktı. herkes kendi alemindeydi.
internete girdi, sayfasını açtı. hala 21 izleyicisinin olduğunu gördü. başını öne eğdi, aldırma gönül dedi kendine. 21 izleyicimin 21ini de çok seviyorum dedi. 21 uğurlu sayım olsun dedi. zaten 21 yaşına gircekti kasımda. ya da 22sine. hesaplamaya üşendi. 88liydi işte. boşverdi.
"yeni kayıt" kısmını açtı. ne yazsam diye düşünmeye başladı. yanında taşıdığı defterlere göz attı. malzeme çıksın diye. defterde yazdıklarını güldü. ama yazmak istemedi onları.
hikaye yazayım ayol dedi kendine. ev sessizdi. içerde babası tv izliyordu. camlar kapalıydı. oda sıcaklığı kararındaydı. karnı toktu. biraz susamıştı ama acil değildi.
ne yazsam dedi yine.
müzik ayarlayayım önce dedi. genelde müzik istemezdi yazarken. aynı anda iki iş yapamazdı. müzik dinlerken yazamazdı, ne yazacağını unuturdu. msnde biriyle bişi konuşurken annesine cevap veremezdi.
yaşananlardan aklına bişi gelmeyince, hikaye yazmaya karar verdi. of dedi. ne uyduracaktı yine. her telden binlerce şarkı olan windovs media playerını açtı. rastgele çal lan dedi. daha önce dinlemediği bi şarkı çıktı. "suite- clear project studio" gözlerini kapadı. ellerini klavyeye koydu. tam gözünün önüne kareler gelmeye başlamıştı ki , tam ilk kelimesini yazacaktı ki babası seslendi. mutfağın sineklerle dolduğunu bildirdi. yerinden kalktı. babası mutfaktan çıktıktan sonra mutfak kapısını kapatıp odasına döndü. şarkıyı sevmemişti. zaten aklı dağnıktı. yazıcak bişi de yoktu pek. nalet olsun yazmıyom lan deyip leptabının kapağını indirdi. ..
3 tarafı denizlerle çevrili yurdumda hala denize girememiş bi insan evladıyım. yaz bitti diyorlar. hoşt diyorum içimden. mayoydu bikiniydi unuttum. plaj diyorlar, o da ne diyorum. çok garip bi insan oldum ben. küçükken yüzme biliyordum. hey gidi hey..
blogspotun tepesinde fotoğraj koydum farkettiyseniz. bu zamana kadar orada fotoğraf olmayışının sebebi, nasıl yapıldığını bilmememdi. soramadım kimselere. utandım cahilliğimden. aylar birbirini kovaladı, orası resimsiz kaldı. derken bugün karar verdim. kendi blogunda o kısımda fotoğraf olan birine soracak, kanayan bu yarayı kapatacaktım artık. tam msne girmişti ki sayfanın ayarlarına bi bakayım dedim. ve fotoğraf ekle yazısını 11aydır nasıl göremediğimi düşünceleriyle geçirdim bütün günü.
ha tabi elalemin sayfasında görüp de özendiğim bi sürü şey var ama, sormaya üşeniyorum. artık seneye hallederim onları. kader kısmet..hı hı.
istanbuldayım. evimdeyim.
kitap okuyorum. müzik dinliyorum. ankaradan arkadaşlarım burdaymış. hadi buluşalım derlerse (müsait olurlarsa) buluşuyorum onlarla. pcdeki fotoğrafları düzenliyorum. yemek yapıyorum. çiçekleri suluyorum. bazen baklava istiyorum. ağustos böyle geçiyor işte.
bazen okulumu özlüyorum. aslında tam okul da değil.
böyle gitmediğim yerleri özlüyorum. sanırım sıkıldım ben. evet.
blogspotun tepesinde fotoğraj koydum farkettiyseniz. bu zamana kadar orada fotoğraf olmayışının sebebi, nasıl yapıldığını bilmememdi. soramadım kimselere. utandım cahilliğimden. aylar birbirini kovaladı, orası resimsiz kaldı. derken bugün karar verdim. kendi blogunda o kısımda fotoğraf olan birine soracak, kanayan bu yarayı kapatacaktım artık. tam msne girmişti ki sayfanın ayarlarına bi bakayım dedim. ve fotoğraf ekle yazısını 11aydır nasıl göremediğimi düşünceleriyle geçirdim bütün günü.
ha tabi elalemin sayfasında görüp de özendiğim bi sürü şey var ama, sormaya üşeniyorum. artık seneye hallederim onları. kader kısmet..hı hı.
istanbuldayım. evimdeyim.
kitap okuyorum. müzik dinliyorum. ankaradan arkadaşlarım burdaymış. hadi buluşalım derlerse (müsait olurlarsa) buluşuyorum onlarla. pcdeki fotoğrafları düzenliyorum. yemek yapıyorum. çiçekleri suluyorum. bazen baklava istiyorum. ağustos böyle geçiyor işte.
bazen okulumu özlüyorum. aslında tam okul da değil.
böyle gitmediğim yerleri özlüyorum. sanırım sıkıldım ben. evet.
yoo.. bu sefer de dönüşüm muhteşem olmadı. artık bi dahakine.
4 günlük şehirdışı zamazingomdan sonra yine kürkçü dükkanındayım efenim. buram buram yanan istanbuldan sevgilerlen diyor ben.
ineboluya gittim , abana'ya uğradım. eccük serinlik gördüm (denize girmedim) döndüm.
yazcak bi dolu bişi var. müsait bi ara yazıciim efenim. lidıl sanşaynlarımı özledim zaten.
gideyim bişiler yiyeyim. si yu leytır elegeytır....
4 günlük şehirdışı zamazingomdan sonra yine kürkçü dükkanındayım efenim. buram buram yanan istanbuldan sevgilerlen diyor ben.
ineboluya gittim , abana'ya uğradım. eccük serinlik gördüm (denize girmedim) döndüm.
yazcak bi dolu bişi var. müsait bi ara yazıciim efenim. lidıl sanşaynlarımı özledim zaten.
gideyim bişiler yiyeyim. si yu leytır elegeytır....
büyüdük ve sevgimizi söylemeye utanır olduk.
duvarlar bize kaldı..
büyüdük ve önyargıda bulunmadan sevmek zorlaştı. susup içimize attık bütün düşüncelerimizi. duygularımızın üstünü yorganlarla örttük. yorgan altında piştiler sıcakta, bozuldular. hissizleşir olduk sonradan. büyüdük ve duyarsızlaştık olup bitene.
beğenmek kolay, belirtmek zor oldu.
özlemler bile söylenemedi. ne kadar özlendiğini bilmek güzel bişiydi oysa. hasretle dolup taşan yüreğimiz, dilimizi felç etti. yine konuşamadık. yine haykıramadık.
konuşmak, soru sormak yüzsüzlük sayıldı. ayıp dendi. kırgınlığımızı unutmuştuk çoktan. sadece iyi miydi onlar hepsi buydu.
büyüdük ve dünya bizi umursamadı. sustukça içimizde büyümeye başladık. biriktikçe yaşlandık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)