Evinize yaşlı bi komşu gelir. o an evde sadece siz varsınızdır nalet olsun. kapıya açmaya giderken odanızdan "kimoğğ" diye haykırdığınız için evde yokuz ayağına da yatamazsınız. o esnada uzakdoğuya giden bi uçakta size el sallayan şansınızı görebilip anlamlı küfürler edebilirsiniz.
kulakları az duyan teyzeyi eve buyur edersiniz. teyze içeri girerken ahalinin olmadığını farkedince "evet annemler de yeni çıktı ne zaman gelirler bilmiyorum" dersiniz sıcacık bi gülümsemeyle. ve efendilik start alır. "size ne ikram edeyim, çay kahve?"diye sıralarsınız. teyze duymaz ilkini. bişi istemem kızım der, tatlı tatlı gülümser size. "aa yok yok ben bi kahve yapayım olur mu" dersiniz. "e peki madem kızım" diyerek gülümsemesine devam eder teyzecik. siz mutfakta cezveyi ararken içerden size seslenir. varsa soğuk bişiler içmek istediğini söyler. "tabi teyzecim" dersiniz. demin tepenizden geçen uçağa bakıp gülümseyerek mutfağa geri dönersiniz. neyse ki soğuk meşrubat vardır. hemen bi bardağa koyar götürürsünüz. zoraki gülümsemeler eşliğinde ikinizin ne kadar az ortak noktası olduğunu anlayacağınız bi sohbete başlarsınız. bol susuşlu bi muhabbet olur bu. havaların sıcaklığı, önümüzdeki günlerde daha da sıcak olacağı, istanbulun kalabalıklığı, önümüzdeki günlerde daha da kalabalık olacağı, insanların eskisi gibi olmadığı, üniversiteyi bitirmek üzere oluşum, uzak akrabalardan kimlerle yaşıt oluşum, birkaç kez daha kaçıncı sınıfta oluşum, havaların sıcaklığı gibi konu başlıkları olan, "herşeyin başı sağlık"la devam eden, hayırlısı ve de kısmet kelimeleriyle biten nice cümleden sonra yanaklarınız ağrır naif gülümsemenizden. ne kadar kibar, ne kadar hanım bi insansınızdın yahu. bu kadar da efendi olunmaz ki dedirtirsiniz içten içe. teyzecik gitmeye karar verir. "biraz daha otursaydınız" dersiniz ince bi yalvarma sesiyle. "yok kızım gideyim annenlere selam söyle" der neşeli bi gülümsemeyle. "peki teyzecim" dersiniz. yine bekleriz dersiniz. teyzecik gider.
odanıza doğru yürür, kendinizi yüzüstü yatağa atarsınız. ağlar, ağlar ve de ağlarsınız...
"-mutluyuz, evleniyok
-iyi de bize ne gardaşş?!"
yaz geldi, sokak arası düğünleri başladı. peki bu düğünler nasıl mı? korkma sanşayn! senin için pencereden bakmak suretiynen araştırdım. çok çileli bi yol oldu benim için. "pencereden düğünü izleyen teyze" sandılar beni. kimliğim belli olmasın diye perdeyi şapka yapmıştım muhteşem zekamla.
"eylence", 16:00 sularında davul zurna ile başlıyor. sürekli aynı melodi.. 14. dakikadan sonra kafasevici olarak işlem görüyor sizde. eğer dikkat gerektiren bi işle meşgulseniz 3.52 dakika sonra bahsettiğim kıvama ulaşıyorsunuz. tabi yaratıcılığınız artıyor. tahmin bile edemeyeceğiniz küfürler geçiyor aklınızdan. kendinizden tiksinmenize rağmen "eylence" dışardan devam ediyor. hayat enerjinizin an be an gidişini görebiliyorsunuz.
davul-zurna ekibi az biraz susunca derin bi nefes alıyorsunuz. hayata dönme vakti artık. küçük çocukları evlerine çağırıyor anneleri. terli kıyafetleri değiştirecekler, yemek yedirecekler daha. herkes evinde hazırlanıyor o vakitlerde. birazcık huzura ermişken, uzaklardan zılgıt sesleri geliyor. gözyaşlarınıza hakim olmak zor.
alt tarafı iki kişi evleniyor. kendilerine başka bi dünya kuruyorlar, ayrı evde yaşamaya başlıyorlar. iyi güzel tamam. niye abartıyorsun kardeşim. o kadar oynamak istiyorsan aç evinde mezdeke şarkılarını.. seni tutan mı var. iki kişi birbirini daha rahat sevecek diye sana noluyo lan.. (hala aşkım cicim modlarından tiksiniyorum onu da belirteyim melikanım için)
neyse. o gece pek bitmiyor. ders çalışmanız gerekiyorsa hiç bitmiyor. kafanız çok güzel seviliyor onlar tarafından. çalışmanız gereken moleküler patoloji slaytları için yapacak bişi yok. onlar çoktan bulutların üstünde...
-iyi de bize ne gardaşş?!"
yaz geldi, sokak arası düğünleri başladı. peki bu düğünler nasıl mı? korkma sanşayn! senin için pencereden bakmak suretiynen araştırdım. çok çileli bi yol oldu benim için. "pencereden düğünü izleyen teyze" sandılar beni. kimliğim belli olmasın diye perdeyi şapka yapmıştım muhteşem zekamla.
"eylence", 16:00 sularında davul zurna ile başlıyor. sürekli aynı melodi.. 14. dakikadan sonra kafasevici olarak işlem görüyor sizde. eğer dikkat gerektiren bi işle meşgulseniz 3.52 dakika sonra bahsettiğim kıvama ulaşıyorsunuz. tabi yaratıcılığınız artıyor. tahmin bile edemeyeceğiniz küfürler geçiyor aklınızdan. kendinizden tiksinmenize rağmen "eylence" dışardan devam ediyor. hayat enerjinizin an be an gidişini görebiliyorsunuz.
davul-zurna ekibi az biraz susunca derin bi nefes alıyorsunuz. hayata dönme vakti artık. küçük çocukları evlerine çağırıyor anneleri. terli kıyafetleri değiştirecekler, yemek yedirecekler daha. herkes evinde hazırlanıyor o vakitlerde. birazcık huzura ermişken, uzaklardan zılgıt sesleri geliyor. gözyaşlarınıza hakim olmak zor.
alt tarafı iki kişi evleniyor. kendilerine başka bi dünya kuruyorlar, ayrı evde yaşamaya başlıyorlar. iyi güzel tamam. niye abartıyorsun kardeşim. o kadar oynamak istiyorsan aç evinde mezdeke şarkılarını.. seni tutan mı var. iki kişi birbirini daha rahat sevecek diye sana noluyo lan.. (hala aşkım cicim modlarından tiksiniyorum onu da belirteyim melikanım için)
neyse. o gece pek bitmiyor. ders çalışmanız gerekiyorsa hiç bitmiyor. kafanız çok güzel seviliyor onlar tarafından. çalışmanız gereken moleküler patoloji slaytları için yapacak bişi yok. onlar çoktan bulutların üstünde...
- yaz mevsiminin getirdiği üşengeçlikten midir, yoğusam kendi doğal tembelliğimden midir bilinmez, pek yazamadım bu aralar. ne bileyim içimden gelmedi peh. sadece yaşıyorum öyle bi renk yok hayatımda. olsun deyom geçeyom. şivem değişeyo bazen. olsun deyom ona da.
- Yalavadayız. Aslında orjinal adı Yalova elbet, ama böyle bahsetmesi peh bi mutlu ediyo. denize giriyor insanlar. ruhum daralıyor. sıcak. yapşik yapşik bi hava. deniz yosunlu. hoş değil. evet. kendi bilgisayarımda yok burada. kuzenden yazıyorum. kardeşim de sıra bekliyormuş, benden sonra girecekmiş. işi uzun sürmezmiş. zatten kırk yılın başı yazı yazıyorum. iki gram hevesim gelir olmuş o da gidecek şimdi yuaa..
- neyse. Türkçe - bilmemnece kolay konuşma kılavuzları var ya. onlardan alıcam sanırım. Herşeyi bitirdim bi o kaldı yapacak..
- Pazartesi staja başlıyorum. Kadıköy vapuru bensiz kalkmasın.
- ha bi de, inebolu'ya gidesim var. 1-2 haftalığına. paso müzik dinleyip bisiklete binmek istiyorum. denizidi havuzudu sizin olsun. zatten orda arkadaşım yok. nalet olsun.
- iki gündür recep ivedik 2 izliyoruz, en favori sahnemiz; japonlar anlaşmayı imzalamayınca ayıboğanın yaptığı çıkış. "problem nedir gardaş!"
- Acar Minibook küçük lastikli ajandamsı defterlerden arıyorum. 90 sayfa 9x14 cm ebatlarında . hiçbi yerde yok aşaalık pislikler. rastlayan olursa sevabına alsın bana. amin.
- vee genç kızlarımıza son dakika gelişmesi (hurafesi): efenim toplum içinde otururken kollarınızı bağlamayın. kısmetiniz kapanırmış. hoş olmazmış. evet.
- şimdilik böyle. marmara denizini saran kahverengi denizanalarından, güzel kavun seçmenin zorluklarından, nemli mekanda kabarık saçı şekle sokmanın eğlencesinden, ve daha nicelerinden bahsetmicim.
ne demişler: "leet dı sanşayn, leet dı sanşayn in.."
muç
Cenifır o sabah kızını doktora götürecekti. ama önce halletmesi gereken bazı işleri vardı. Aşağı Beşiktaş'a gidip gelmesi gerekiyordu. işlerini halletti, eve dönmek üzere minibüse bindi.
Aleksandıra'nın ise o gün canı çok sıkılmıştı ve kendine izin vermişti. birazcık gezmek istiyordu. Bütün gün bi başına evde oturmaktan çok sıkılmış, etrafında hiç arkadaşı olmayışından bunalmış ve de televizyondaki dizilerden sıkılmıştı. nihayetinde 35 yaşında genç bi bağyandı. bi çılgınlık yapıp Aşağı Beşiktaş'a kadar gitti. sahilde yürüdü. dolaştı. martılara simit atmak istedi ancak kuşlar bile onu yalnız bırakıp gitmişlerdi. Kadıköy vapurunun arkasından hüzünle bakıp eve gitmeye karar verdi ve bi minibüse bindi.
Bense sabahın köründe kalkmıştım. annemle bi işi halletmemiz gerekiyordu ve de bunun için İstanbu'un bi diğer ucuna kadar gitmiştik. dönüşümüz minibüsle olacaktı. Cenıfır ve Aleksandıra'nın o minibüste olacağını nerden bilebilirdik ki?
Cağnım Metrobüsün Zincirlikuyu ayağından atladık minibüse. En arkadaki 4lünün 2 koltuğu boştu. çok güzel yorulmuş, haliyle bu boş koltuklara çok sevinmiştik. Cam kenarında başı kapalı bi hanım vardı. 7-8 yaşlarındaki çocuğunu yanındaki bayanla arasına oturtmuştu. İki bayan sürekli gülüyor, muhabbeti bilmeyenlere buram buram gerginlik yayıyordu. Başı kapalı olanın sesi çok feciydi. sanki birileri Ankara'ya Kızılırmak'tan su getiren dev borular gibi heybetli borudan sesleniyordu. Kulaklarım acıyor, hüzünle doluyordu. Tam garip sese alışırken gülme sesi beni benden aldı. Başı kapalı bayan adeta gülmüyor, "hığhığgııhğğ" diye anlamsız sesler çıkarıyordu. Napıyordu bu kadın allah aşkına? Başı kapalı kadının bu hallerine alışmışken, yanında oturan kadın sürekli birşeyler anlatıyor kadını güldürdükçe güldürüyordu. tabi karşı taraf böyle gülerken kendisi de durmuyor, adeta gürüldüyor kütürdüyor ve kahkahalarıyla minibüsün camlarını sarsıyordu. Bütün yolcularla aynı acıyı çekiyorduk. hissediyordum. Hepimizin hayatı gözlerimizin önünden geçmeye başlamıştı. Tam filme dalmışken dev kahkahalı kadın "bak sana ne anlatıcam şimdi kız" diyerek başı kapalı kadının kulağına eğiliyor, daha sonra kendilerini kahkaha dünyasına bırakıyorlardı. Sanki kahkaha bulutlarındalardı, bi buluttan diğerine atlıyor, rafting yapar gibi kendilerini çılgınlığa bırakıyorlardı. Tanrım bu kadınların amacı neydi?
Artık eve yaklaşmıştık. Kahkahalara bi nebze alışır olmuştuk. Bütün yolcular tek tek arkaya dönmüş bu çılgın insanlara bakmışlardı. Akşam haberlerine çıkmaları çok olasıydı bu kadınların. Sanki ilkokul öğrencileri gibilerdi. Kıkır kıkır gülüyorlardı. Sanki ateşin icadından beri arkadaştılar. gittikçe eve yaklaşıyorduk. İşte o an beni çok şaşırtan birşey oldu. şaşkınlıktan inanamaz oldum. gözlerim belerdi. kalbimin atışları hızlandı. yaşama amacımı sorguladım. nefes almayı unuttum. daha nice olay yaşadım o şaşkınlıkta.
Kadınlar birbirlerinin telefon numaralarını, adreslerini aldılar kıkır kıkır gülerek. tanıştıklarına çok memnun olduklarını söylediler. birbirlerini arayacaklarına söz verdiler. ne zaman bi dertleri olursa sıkılmadan çekinmeden arayabileceklerini belirttiler. mutlaka görüşmeleri gerektiğini söylediler.
işte Cenifır ile Aleksandıra böyle tanıştı. Bir minibüs nelere kadir idi...
Not: Minibüslere asılan afişlere bayıldım. "Yayalar duruşuma, şöförler sürüşüme hasta." ya da onun gibi bişi. katkısı olanları tebrik ediyoring.
Aleksandıra'nın ise o gün canı çok sıkılmıştı ve kendine izin vermişti. birazcık gezmek istiyordu. Bütün gün bi başına evde oturmaktan çok sıkılmış, etrafında hiç arkadaşı olmayışından bunalmış ve de televizyondaki dizilerden sıkılmıştı. nihayetinde 35 yaşında genç bi bağyandı. bi çılgınlık yapıp Aşağı Beşiktaş'a kadar gitti. sahilde yürüdü. dolaştı. martılara simit atmak istedi ancak kuşlar bile onu yalnız bırakıp gitmişlerdi. Kadıköy vapurunun arkasından hüzünle bakıp eve gitmeye karar verdi ve bi minibüse bindi.
Bense sabahın köründe kalkmıştım. annemle bi işi halletmemiz gerekiyordu ve de bunun için İstanbu'un bi diğer ucuna kadar gitmiştik. dönüşümüz minibüsle olacaktı. Cenıfır ve Aleksandıra'nın o minibüste olacağını nerden bilebilirdik ki?
Cağnım Metrobüsün Zincirlikuyu ayağından atladık minibüse. En arkadaki 4lünün 2 koltuğu boştu. çok güzel yorulmuş, haliyle bu boş koltuklara çok sevinmiştik. Cam kenarında başı kapalı bi hanım vardı. 7-8 yaşlarındaki çocuğunu yanındaki bayanla arasına oturtmuştu. İki bayan sürekli gülüyor, muhabbeti bilmeyenlere buram buram gerginlik yayıyordu. Başı kapalı olanın sesi çok feciydi. sanki birileri Ankara'ya Kızılırmak'tan su getiren dev borular gibi heybetli borudan sesleniyordu. Kulaklarım acıyor, hüzünle doluyordu. Tam garip sese alışırken gülme sesi beni benden aldı. Başı kapalı bayan adeta gülmüyor, "hığhığgııhğğ" diye anlamsız sesler çıkarıyordu. Napıyordu bu kadın allah aşkına? Başı kapalı kadının bu hallerine alışmışken, yanında oturan kadın sürekli birşeyler anlatıyor kadını güldürdükçe güldürüyordu. tabi karşı taraf böyle gülerken kendisi de durmuyor, adeta gürüldüyor kütürdüyor ve kahkahalarıyla minibüsün camlarını sarsıyordu. Bütün yolcularla aynı acıyı çekiyorduk. hissediyordum. Hepimizin hayatı gözlerimizin önünden geçmeye başlamıştı. Tam filme dalmışken dev kahkahalı kadın "bak sana ne anlatıcam şimdi kız" diyerek başı kapalı kadının kulağına eğiliyor, daha sonra kendilerini kahkaha dünyasına bırakıyorlardı. Sanki kahkaha bulutlarındalardı, bi buluttan diğerine atlıyor, rafting yapar gibi kendilerini çılgınlığa bırakıyorlardı. Tanrım bu kadınların amacı neydi?
Artık eve yaklaşmıştık. Kahkahalara bi nebze alışır olmuştuk. Bütün yolcular tek tek arkaya dönmüş bu çılgın insanlara bakmışlardı. Akşam haberlerine çıkmaları çok olasıydı bu kadınların. Sanki ilkokul öğrencileri gibilerdi. Kıkır kıkır gülüyorlardı. Sanki ateşin icadından beri arkadaştılar. gittikçe eve yaklaşıyorduk. İşte o an beni çok şaşırtan birşey oldu. şaşkınlıktan inanamaz oldum. gözlerim belerdi. kalbimin atışları hızlandı. yaşama amacımı sorguladım. nefes almayı unuttum. daha nice olay yaşadım o şaşkınlıkta.
Kadınlar birbirlerinin telefon numaralarını, adreslerini aldılar kıkır kıkır gülerek. tanıştıklarına çok memnun olduklarını söylediler. birbirlerini arayacaklarına söz verdiler. ne zaman bi dertleri olursa sıkılmadan çekinmeden arayabileceklerini belirttiler. mutlaka görüşmeleri gerektiğini söylediler.
işte Cenifır ile Aleksandıra böyle tanıştı. Bir minibüs nelere kadir idi...
Not: Minibüslere asılan afişlere bayıldım. "Yayalar duruşuma, şöförler sürüşüme hasta." ya da onun gibi bişi. katkısı olanları tebrik ediyoring.
efenim bugün kahve içmeye gittik.(reklam olmasın şimdi şeetmiyim nereye gittiğimizi falan) alışveriş merkezlerinin klimasından üşüyen bünyem ıscacık bi kahve istedi. bu kez cafe latte almayacağdım. evet. bi çılgınlık yapmalıydım! olası değişikliklere, yeniliklere kapalı olan bendeniz, gittim menüden sahlepli kahveyi seçtim. birbirinden muhteşem denemediğim tatlar dururken gittim onu seçtim bu mevsimde evet. oh dedim. sıcacık saaalep içecem süper olacak diye sevindim hafifçe. siparişin alınmasını bekledik bomboş dükkanda. ukela eleman geldi. söyledim isteğimi. tamam dedi. iki adım atmadan geri döndü. "bu havada sahlepli kahve mi içilir yaa, sen mevsimi kaçırdın" dedi. heee efektiyle beraber minik bi gülümseme yolladım kendisine. döndü devam etti yoluna.
evet. bu havada sahlep de içerim. kışın karlara oturup dondurma da yerim. sanane arkadaşım. bu havada yapılır mıymış. sanki memleketin "mevsime göre yapılacaklar listesi"ni o düzenliyor. sanki buraların kıralı. sanki yüzüklerin efendisi.. kimsin arkadaşım sen? zaten 15 saat sipariş almadın.. utanmadan lokmalarımı saydın. hesap istemeye yeltendim, kıçını çevirdin. saalep içiyom layn var mı?! keyfimin kahyası mısın bilader. vats yor pırablım men? (forget it adamım. ay dont keyır) geç kalmışmışım sağlebe.. yuooh yuaa.. de get yalan dünya. bas git. hoşt. kışt. dübbst..
(byk, bu satırları yazarken odaya giren annesi, odanın dağınıklığı karşısında bir kez daha şaşkına dönmüştü. sanki 2 hafta boyunca bu manzaraya alışamamıştı. evde birşeyler ters gidiyor, pencereden kapıya süzülen ışık günden güne azalıyordu. byk artık odasını toplamalı, bu çılgınlığa son vermeliydi. )
ne diyorduk. evet. mevsim falan anlamam. istediğimi yerim içerim arkadaş. o kadar. hahayt.
evet. bu havada sahlep de içerim. kışın karlara oturup dondurma da yerim. sanane arkadaşım. bu havada yapılır mıymış. sanki memleketin "mevsime göre yapılacaklar listesi"ni o düzenliyor. sanki buraların kıralı. sanki yüzüklerin efendisi.. kimsin arkadaşım sen? zaten 15 saat sipariş almadın.. utanmadan lokmalarımı saydın. hesap istemeye yeltendim, kıçını çevirdin. saalep içiyom layn var mı?! keyfimin kahyası mısın bilader. vats yor pırablım men? (forget it adamım. ay dont keyır) geç kalmışmışım sağlebe.. yuooh yuaa.. de get yalan dünya. bas git. hoşt. kışt. dübbst..
(byk, bu satırları yazarken odaya giren annesi, odanın dağınıklığı karşısında bir kez daha şaşkına dönmüştü. sanki 2 hafta boyunca bu manzaraya alışamamıştı. evde birşeyler ters gidiyor, pencereden kapıya süzülen ışık günden güne azalıyordu. byk artık odasını toplamalı, bu çılgınlığa son vermeliydi. )
ne diyorduk. evet. mevsim falan anlamam. istediğimi yerim içerim arkadaş. o kadar. hahayt.
Eskiden final olurdu vize olurdu ne güzel. heyecan gerginlik hiç bitmezdi. boş boş durmazdım. yazacak birşeylerim olurdu hep. ya lehningere küfrederdim. ya da campbellın ne kadar ağır olduğundan bahsederdim bilmiyorum. öğrencilik bitince ne halt yiyeceğim düşüncelerindeyim bu akşam. ya da değilim lan. yok bi halt düşünmüyorum. yarın sabah 8de kalkmam gerek staj zamazingosunu konuşmaya. başka da bi mevzu yok. daha noolacağdı insan yavrusu...
hello sanşayn. aksatıyorum seni farkındayım bebeyim. zira diskavri çenılla mutlu mesud bi hayat kurdum kendime. 3 4 tane de dizi seçtim denk geldikçe izliyorum. "hav itz meyd" den tut, "mayami ink"e, "bireniek"ten "mitbastırs" a kadar çok eğlenceli programların seyircisi oldum. çok tatlı bi uykum var şu saatlerde. dün gece 4 te yattım. sabah da 8de kalktım. önceki günler de bunun gibi oldu. bebbbekler gibin bi uyku bekler beni bu gece.
istanbul tatil programım nasıl mı, hemen paylaşıyorum paniğe gerek yok.
efenim sabah uyanıyorum. evde birileri varsa saati soruyorum. yoksa oda sıcaklığına bağlı olarak kalkıyorum. yüzümü falan yıkıyorum. şükela bi keyfaltı hazırlıyorum. o günün gazeteleri evde oluyor genelde. onları okumaya geçiyorum. bilgisayarı açıyorum. müzik dinliyorum bi yandan. sonra bi ekşın varsa dışarı çıkıyorum (bugünlerde arkadaşlarımla pek buluş(a)madığımdan dışardaki ekşın en fazla, markete gitme, anneannemlere gitme, önceki gün alınan giysiyi değiştirme falan gibi bişiler oluyor.) 2000 model eski bilgisayarla internete bağlanıp şarkı indiriyorum. onları laptopa atıp keyiflen dinliyorum. sonra yemekti şuydu buydu (ki mutfakta hazır pişmiş yemek olması mükemmel bi durum!) derken akşam vakitleri oluyor. balkonda çayıydı, bilgisayarıydı falan filan fani işlerden sonra kapıyı pencereyi kilitleyip yatıyorum. ev ahalisi çoktan uyumuş oluyor hep.
işte böyle bi günün sonunda yine ben limewiredan şarkı indirdim. onları kendi pcme attım. açtım dinliyorum. bi tanesi bişi yüklememi istedi. yok dedim yüklemem. uyudum uyandım zart zurt. şarkıyı da feci dinleyesim var. hala yükle diyo. bilgisayarda da antivirüs yok hala. (dualarlan yaşatıyom) neyse hala bana o zamazingoyu yükle diyo. taam allah belanı virsin dedim yükledim. yükler yüklemez "komik köpek videosu" başlıklı bişi oynatmaya başladı. hasss... efekti eşliğinde hemen sildim dosyayı. paniklen antivirüs indirdim internetten. nod32. bu sefer de pc çok dolu olduğundan rahat tarama yapamadı. sürekli ekran dondu falan. hay ebenizovski diye diye ağlıyorum. pükpük ile bi arkadaşı yardım etti sağolsunlar. düzelltim adama benzedi pc. işte şarkıları falan yedekliyim lan bilinciyle dün gece 4 e kadar dvdlerlen haşır neşir oldum.
of allaaam ne boş konuşuyor ne boş yazıyorum ben yahu.. okumayın bunu. valla. çok dandirik oldu bu. zaten hiçbi yazımı beğenmez oldum. yazıyorum yazıyorum, beğenmiyorum, taslak olarak kaydediyorum falan.
O değil de, yarın Gata'ya gidicem. staj zamazingosu için. 2 ay önce hocayla konuştuğumda "15haziran falan gibi başlasam olur dimi" demiştim. o da "tabi tabi" dediydi. şimdi erteleyesim var biraz. işte haziranın sonu olsun. temmuzun ortası olsun temmuzun sonu olsun farketmez. yarın vapurdayken karar vericem ne konuşacağıma. söylemesi ayıp işleri çok güzel zamana bırakırım. çok rilaks bi insan olurum. çayıra da salarım.
havuza falan yazılsam. ehliyet kursuna başlasam. hayat bayram olsa. dünya barışı falan.
istanbul tatil programım nasıl mı, hemen paylaşıyorum paniğe gerek yok.
efenim sabah uyanıyorum. evde birileri varsa saati soruyorum. yoksa oda sıcaklığına bağlı olarak kalkıyorum. yüzümü falan yıkıyorum. şükela bi keyfaltı hazırlıyorum. o günün gazeteleri evde oluyor genelde. onları okumaya geçiyorum. bilgisayarı açıyorum. müzik dinliyorum bi yandan. sonra bi ekşın varsa dışarı çıkıyorum (bugünlerde arkadaşlarımla pek buluş(a)madığımdan dışardaki ekşın en fazla, markete gitme, anneannemlere gitme, önceki gün alınan giysiyi değiştirme falan gibi bişiler oluyor.) 2000 model eski bilgisayarla internete bağlanıp şarkı indiriyorum. onları laptopa atıp keyiflen dinliyorum. sonra yemekti şuydu buydu (ki mutfakta hazır pişmiş yemek olması mükemmel bi durum!) derken akşam vakitleri oluyor. balkonda çayıydı, bilgisayarıydı falan filan fani işlerden sonra kapıyı pencereyi kilitleyip yatıyorum. ev ahalisi çoktan uyumuş oluyor hep.
işte böyle bi günün sonunda yine ben limewiredan şarkı indirdim. onları kendi pcme attım. açtım dinliyorum. bi tanesi bişi yüklememi istedi. yok dedim yüklemem. uyudum uyandım zart zurt. şarkıyı da feci dinleyesim var. hala yükle diyo. bilgisayarda da antivirüs yok hala. (dualarlan yaşatıyom) neyse hala bana o zamazingoyu yükle diyo. taam allah belanı virsin dedim yükledim. yükler yüklemez "komik köpek videosu" başlıklı bişi oynatmaya başladı. hasss... efekti eşliğinde hemen sildim dosyayı. paniklen antivirüs indirdim internetten. nod32. bu sefer de pc çok dolu olduğundan rahat tarama yapamadı. sürekli ekran dondu falan. hay ebenizovski diye diye ağlıyorum. pükpük ile bi arkadaşı yardım etti sağolsunlar. düzelltim adama benzedi pc. işte şarkıları falan yedekliyim lan bilinciyle dün gece 4 e kadar dvdlerlen haşır neşir oldum.
of allaaam ne boş konuşuyor ne boş yazıyorum ben yahu.. okumayın bunu. valla. çok dandirik oldu bu. zaten hiçbi yazımı beğenmez oldum. yazıyorum yazıyorum, beğenmiyorum, taslak olarak kaydediyorum falan.
O değil de, yarın Gata'ya gidicem. staj zamazingosu için. 2 ay önce hocayla konuştuğumda "15haziran falan gibi başlasam olur dimi" demiştim. o da "tabi tabi" dediydi. şimdi erteleyesim var biraz. işte haziranın sonu olsun. temmuzun ortası olsun temmuzun sonu olsun farketmez. yarın vapurdayken karar vericem ne konuşacağıma. söylemesi ayıp işleri çok güzel zamana bırakırım. çok rilaks bi insan olurum. çayıra da salarım.
havuza falan yazılsam. ehliyet kursuna başlasam. hayat bayram olsa. dünya barışı falan.
yine muhteşem istanbul sıcakları başladı.
taksim'de yürürken eriyordum. sıcaktan mı, kabaran/coşan/uçan/sıçan saçımdan mıdır bilmiyorum ama eriyordum hissettim. neyse daha fazla terlemeden yazıma devam etmek istiyorum. tenk yu. sit davn.
geçen gün Melekler ve Şeytanlar'a gittik kardeşimle. kitabını okurken kalbimin atışlarını duyduğum, resmen olayları yaşıyormuş gibi hissettiğim kitabı sen al, film yap. filmde binbeşyüzonaltı tane şeyi değiştir. benim gibi hüsrana doy. robert langdon'cım olsun sünepe. ezik. kitapta ekşınmen gibi olan kişilik, filmde kuru kuru bi akademisyen olsun. hiçbişi yapmasın. hayal kırıklıklarının baborellosuna gel. bi kez daha kitap filmi yendi gençler..
Herkezler (z ile) amerikalara gidiyor bu yaz. ah salak ben, esranın ısrarlarına direnmeseydim şu an uçakların arkasından su dökmüyor olacaktım. pişmanlık nedir bilmeyecektim. onu bunu bilmem. seneye bi başımaymış, arkadaşım varmış heeeç farketmez. düşecem yollara.. karar verdim bebeyim.
ahah.. Diskoveri çenıl benden sorulur. science, world, travel&living altkanalları da dahil. belgesel günlerime devam ediyorum. bi hayvan belgeselleri izlemiyorum o kadar. of güzel kanal bence ya. televizyonun başında yapılacak hoş bi aktivite.
son olarak 21haziran pilav günü, sevgili beşiktaş lisesi mezunları. pilavdan dönenin kaşığı kırılsın der eski bi bilgin. evet. görüşmek dileğiynen.
bu arada taksimde Ankara'dan tanıdık görmeye bayılıyoring =)
taksim'de yürürken eriyordum. sıcaktan mı, kabaran/coşan/uçan/sıçan saçımdan mıdır bilmiyorum ama eriyordum hissettim. neyse daha fazla terlemeden yazıma devam etmek istiyorum. tenk yu. sit davn.
geçen gün Melekler ve Şeytanlar'a gittik kardeşimle. kitabını okurken kalbimin atışlarını duyduğum, resmen olayları yaşıyormuş gibi hissettiğim kitabı sen al, film yap. filmde binbeşyüzonaltı tane şeyi değiştir. benim gibi hüsrana doy. robert langdon'cım olsun sünepe. ezik. kitapta ekşınmen gibi olan kişilik, filmde kuru kuru bi akademisyen olsun. hiçbişi yapmasın. hayal kırıklıklarının baborellosuna gel. bi kez daha kitap filmi yendi gençler..
Herkezler (z ile) amerikalara gidiyor bu yaz. ah salak ben, esranın ısrarlarına direnmeseydim şu an uçakların arkasından su dökmüyor olacaktım. pişmanlık nedir bilmeyecektim. onu bunu bilmem. seneye bi başımaymış, arkadaşım varmış heeeç farketmez. düşecem yollara.. karar verdim bebeyim.
ahah.. Diskoveri çenıl benden sorulur. science, world, travel&living altkanalları da dahil. belgesel günlerime devam ediyorum. bi hayvan belgeselleri izlemiyorum o kadar. of güzel kanal bence ya. televizyonun başında yapılacak hoş bi aktivite.
son olarak 21haziran pilav günü, sevgili beşiktaş lisesi mezunları. pilavdan dönenin kaşığı kırılsın der eski bi bilgin. evet. görüşmek dileğiynen.
bu arada taksimde Ankara'dan tanıdık görmeye bayılıyoring =)
Ergenliğe girmiş bireyle, ergenliğe girmemiş bireyi nasıl ayırt ederiz no:473
Ergenliğe girmiş olan dişi birey, çok ünlü bir karşıcinse sevgi dolu duygular hisseder. basın organlarından takibe başlar. fotoğraflarını toplar, filmlerini/maçlarını/şarkılarını aşırı ilgiyle seyreder, ezberler. geceleri rüyasında görür. bütün çevresini bu "aşk"tan haberdar eder. Eğer dişi bireyde bu tip değişiklikler görürseniz. saygı duyun ve yolunuza devam edin.
Ha erkek bireyden hiç bahsetmeyeceğim, takdir edersiniz ki ergenliğe girmiş erkek birey her halinden belli olar. ona da saygı duyun ve durmak yok, yola devam edin.
tenk yu. sit davn.
Not: Başlığıma ilham veren ceza'ya burdan saygılarımı yolluyorum.
Ergenliğe girmiş olan dişi birey, çok ünlü bir karşıcinse sevgi dolu duygular hisseder. basın organlarından takibe başlar. fotoğraflarını toplar, filmlerini/maçlarını/şarkılarını aşırı ilgiyle seyreder, ezberler. geceleri rüyasında görür. bütün çevresini bu "aşk"tan haberdar eder. Eğer dişi bireyde bu tip değişiklikler görürseniz. saygı duyun ve yolunuza devam edin.
Ha erkek bireyden hiç bahsetmeyeceğim, takdir edersiniz ki ergenliğe girmiş erkek birey her halinden belli olar. ona da saygı duyun ve durmak yok, yola devam edin.
tenk yu. sit davn.
Not: Başlığıma ilham veren ceza'ya burdan saygılarımı yolluyorum.
Feysbukta sağ sütunda reklamlar var ya, bugün onlardan hazırladım bedave sanıp. sayfanın sonuna gelince, nası ödemek istersin zamazingosuyla karşılaşınca burda sizlerle paylaşmaya karar verdim. güle güle kullanın.
Tam bi haftadır evdeyim. neşe burda, huzur burda, mutluluk burda. bi insanın yaşadığı yerde mutfak olması ne güzeldir, o mutfakta sevdiği yemeklerin hazır olması ne hoştur, televizyonda bisürü belgesel film kanalında takılmak ne muhteşemdir. resmen staja gitmek istemiyor, hep evde yaşamak istiyorum.
Pijama kombinasyonlarım gelişti. dışarda ne giyilir unutur olmak üzereyim. olsun sorun değil. finalleri unuttum çoktan. sınav konularını geçtim, adın ne deseler, diskoveri çenıl derim. böyle marşmelov gibi bi kıvamdayım. çok hoş bence. sabah kalkıyorum. müğkemmel bi kahvaltı hazırlıyorum kendime. sonra bilgisayarı açıyorum. feysbukta biotronic diye bi oyun var. onu oynuyorum. şarkı indiriyorum onları dinliyorum. hoş bi hayatım var burda. güzel bence.
ahah. bi haftadır istanbuldayım dışarı çıkmadım ya, bi haftalığına buraya geldiğinde eve girmeyecek insanlar tanıyorum. aramızdaki bu tezata gülüyorum şimdilerde. 4 ay nasssı olsa yollarda pişeceem, terleyeceem, eriyeceem, gezeceeem diyerekten evde huzur buluyorum çok klas bi şekilde.
Yazı yazmaya üşeniyorum biraz. tatil ya.. ondan olsa gerek.
Final neydi unuttum lan. ne heyecanlanıyormuşuz, ne kasıyormuşuz..
deliymişiz lan..
Tam bi haftadır evdeyim. neşe burda, huzur burda, mutluluk burda. bi insanın yaşadığı yerde mutfak olması ne güzeldir, o mutfakta sevdiği yemeklerin hazır olması ne hoştur, televizyonda bisürü belgesel film kanalında takılmak ne muhteşemdir. resmen staja gitmek istemiyor, hep evde yaşamak istiyorum.
Pijama kombinasyonlarım gelişti. dışarda ne giyilir unutur olmak üzereyim. olsun sorun değil. finalleri unuttum çoktan. sınav konularını geçtim, adın ne deseler, diskoveri çenıl derim. böyle marşmelov gibi bi kıvamdayım. çok hoş bence. sabah kalkıyorum. müğkemmel bi kahvaltı hazırlıyorum kendime. sonra bilgisayarı açıyorum. feysbukta biotronic diye bi oyun var. onu oynuyorum. şarkı indiriyorum onları dinliyorum. hoş bi hayatım var burda. güzel bence.
ahah. bi haftadır istanbuldayım dışarı çıkmadım ya, bi haftalığına buraya geldiğinde eve girmeyecek insanlar tanıyorum. aramızdaki bu tezata gülüyorum şimdilerde. 4 ay nasssı olsa yollarda pişeceem, terleyeceem, eriyeceem, gezeceeem diyerekten evde huzur buluyorum çok klas bi şekilde.
Yazı yazmaya üşeniyorum biraz. tatil ya.. ondan olsa gerek.
Final neydi unuttum lan. ne heyecanlanıyormuşuz, ne kasıyormuşuz..
deliymişiz lan..
içim kıpır kıpır, fıkır fıkır ama yazıya nasıl başlasam bilemiyorum. hafiften sinirliyim. kimliğim belli olmasa şöyle bi güzel sayıp dökecem alayını ama yapamıyorum. tutuyorum kendimi. sakin ol burcu diyorum. bak yarım saat sonra unutacaksın değer mi diyorum. diyorum da diyorum. bazen çok konuşuyorum kendimle. sonra sıkılıyorum. kızıyorum.
en çok da geçmişte yaptığım hatalara kızıyorum. kızmaktan yorulunca kendimi affediyorum. ardından bi gün bi yerde bişi görüyorum, hatıralar aklıma geliyor. of.. yine kendime kızıyorum hafiften. unutuyorum kızgınlığımu. yine kendimi affetmiş sayıyorum gülüp eğlenmeye devam ediyorum.
ama yetti yani. canıma yetti. hiçbi ima da bulunmadan yazıyorum diye paragrafa başlamak istiyorum. olmuyor.. yapamıyorum.. keşke kimliğim belli olmasaydı lan diyorum içimden. deriiin bi nefes alıp sakinleşmeye çalışıyorum.
...
paragrafı yazdım. sonra bi güzel sildim. sadece, geleceği hakkında kesin ve de büyük konuşan insanlar, benden uzak kime istiyorsan yakın.. yeter ki benden uzak... çok uzak.. çoooooooooooooooooook uzak....
hata yapmayı seviyoruz, sonrasını değil.
en çok da geçmişte yaptığım hatalara kızıyorum. kızmaktan yorulunca kendimi affediyorum. ardından bi gün bi yerde bişi görüyorum, hatıralar aklıma geliyor. of.. yine kendime kızıyorum hafiften. unutuyorum kızgınlığımu. yine kendimi affetmiş sayıyorum gülüp eğlenmeye devam ediyorum.
ama yetti yani. canıma yetti. hiçbi ima da bulunmadan yazıyorum diye paragrafa başlamak istiyorum. olmuyor.. yapamıyorum.. keşke kimliğim belli olmasaydı lan diyorum içimden. deriiin bi nefes alıp sakinleşmeye çalışıyorum.
...
paragrafı yazdım. sonra bi güzel sildim. sadece, geleceği hakkında kesin ve de büyük konuşan insanlar, benden uzak kime istiyorsan yakın.. yeter ki benden uzak... çok uzak.. çoooooooooooooooooook uzak....
hata yapmayı seviyoruz, sonrasını değil.
karpuz gibiyim. her ne kadar en sevdiğim kanepeyi annemler başkasına vermiş olsa da, başka koltuklara oturunca içim burkulsa da, yan gelip yatıp film izleyip, yiyip içip hayat sürmek çok tatlı bi durum. finalleri biten herkeşlere burdan tavsiye ediyorum. muhteşem bi tatil planıdır na bu yaşadığım.
karpuz ne güzel lan. günlerce yatıyor toprakta. ne ses eden var, ne bişi isteyen. kurtlanma falan da olmuyor. itelemek istesen ağır kalkmaz. kalk bi su getir desen döner öbür tarafına yatar. keyif onda valla. her güzelin bi kusuru olduğu gibi çekirdek hadisesi mevcut ama o da yine kendisine zarar değil, ben gittikten sonra nolursa olsun dercesine yiyen düşünsün kafasında. oh bebek. derdi yok tasası yok. finaliydi, stajıydı yok. kılıydı tüyüydü yok. dünyanın keyfini o sürüyor bence. kelek çıkmadığı sürece yiyen övüyor bayılıyor, markette gördüğü an öpüyor. sadık bi hayran kitlesi var. sorarım, hangi pop/mega/ultra/süper/über starın böyle hayran kitlesi var hee? ha başına gelecek en kötü şey, sahibinin satamayınca dereye dökmesi olur o kadar. her sene öyle haber izleriz o da benim içimi yakar. bazen vicdan yapıyorum (zira önceki günkü yazıyı kaldırdım, dayanamadım. cipralex hakkında olan. neyse)
Ben kavun severim o ayrı...
notlar açıklanmasın. lütfen bak rica ediyorum. bu sene bi değişiklik olsun, hep böyle hayat güzel kafasında kalalım. evet. gerçekle yüzyüze gelmeyelim. hayat bal, kaymak, et, süt, yumurta tadında olsun. ne diyon hacı, he mi?
bu arada, dün akşamki yazıdan sonra vicdanım rahat etmedi, annemi bu hale ben getirdim uleaan diye kafamı duvarlar vurdum, çok ağladım. bugün çamaşır hikayelerine yardımcı oldum biraz.
yarın büyük televizyona dvd bağlıcam. çılgın bi gün beni bekliyor oh bebek!
bu arada, dün akşamki yazıdan sonra vicdanım rahat etmedi, annemi bu hale ben getirdim uleaan diye kafamı duvarlar vurdum, çok ağladım. bugün çamaşır hikayelerine yardımcı oldum biraz.
yarın büyük televizyona dvd bağlıcam. çılgın bi gün beni bekliyor oh bebek!
4 buçuk ay sürecek olan yaz tatilim başladı bugün. istanbula nasıl geldim bilmiyorum. deli gibi yorgun ve de uykuluyum hala.
valiz hazırlamasıydı, çıkış almasıydı, hasar soruşturmasıydı, öğrenci işlerisiydi, müdürüydü falan derken 9 valizimle kendimi aştiye giderken buldum. taksiyle gittim. seçilanımın gelmesini bekliyordum. kimlik bırakıp alışveriş arabamsı şeyden aldım. yığdım valizler ama yarısı sığmadı tabi. seçilanım gelince 10 adım içeri yürüyüp otobüse vardım. dünyanın en iyi insanı olan seçil, valizlerin başında beklerken o gün bi değişiklik yapıp yemek yedim. otobüsün gelmesini bekledik. 9 bagajıma 9 bagaj fişi alıp kendimi otobüse attım. işte o dakika sanırım biraz rahatladım. yanımdaki boş koltuğa kıvrılıp 2 saat uyudum. 1 bölüm lost izledim. sonra pcnin şarjı bitti. yol bitmedi. deli gibin sıkıldım. evde yemek yemek, uyumak, yan gelip yatmak ve de tv izlemek için bildiğin can çekişiyordum. dünyanın bi diğer en iyi insanları olan, babam dedem kardeşim beni karşıladı. çingene gibi valizlerimi say say bitiremedik. eve vardım. veee olaylar böyle başladı:
saat 9buçukta sokağın alt köşesinde bi kavga. bi ayaklanmalar, olaylar. noluyor dedik, kadının biri bıçaklanmış, hırsız çantayı alıp kaçmış, mahallenin delikanlıları yakalayıp dövmüşler, polis gelmiş, tam hırsızı teslim ederken fıytt kaçmış denyo. aha dedim istanbula hoşgeldin burcu. sonra evde hırsız sapık hikayeleri bitmedi. bi akrabamızın evine sabahın 7sinde hırsız girmiş (çelik kapı zart zurt olmasına rağmen) evdeki bütüün herşeyi toplamış, çanta hazırlamış kapının kenarına koymuş, sonra evin kızının odasına girmiş tekrardan, oturmuş seyretmiş kızı. kız birden gözünü açıp karşısında görünce tabi çığlık bilmemne, hırsız kaçmış çantayı almadan. tabi dinledikten sonra tekrardan kendime hoşgeldin burcu dedim.
akşam 9da sokakta yürünmüyor lan. taksiyle kapıya kadar inceksin. tövbe tövbeeee. sinirlerim hopladı. hay dedim. kampüs ankara negzel. gecenin birbuçuğunda güvenparka yürüyorsun, servise biniyorsun falan. burda hava kararınca pislik oluyor her taraf. paranoyaklığım coşacak, hissediyorum.
Staja başlıcam 2 hafta sonra. hiç yapasım yok şimdilik. günlerce böyle uyuyayım, yan gelip yatayım, gezeyim tozayım istiyorum.
saçlarımı kestirebilirim. bi çılgınlık yapıp, omuzlarımın biraz daha altında kalacak hizaya kadar hem de. belime geliyor saçlar ve yine başım ağrıyor toplayınca. hadi bakalım hayırlısı.
valiz görmek istemiyorum ya! ev çapulcu dükkanına döndü. rüyamda işte hala valiz taşıyordum. artık evin önüne gelmişiz indiriyoruz kapıya, bi tane arabası olan denyoötesi eski bi tanıdığım arabasıyla durmuş, "burcu niye haber vermedin bana, taşırdık beraber" diyordu. ağzına çarpıyordum. tuttum kendimi.
havalar sıcak. havalar güzel. düne kadar hep uzun pamuklu pijama + eşofman üstü + yorgan + battaniye şeklinde yatan ben, dün şort tişört + pike şeklinde uyudum. ankarada resmen donuyormuşum lan.
eylül /ekim de kelebekler vadisine gidelim. yapalım bunu. litfen.
hala açılmamış valizler var, annem bi an önce çamaşır makinasına atmak istiyor. saygı duyuyorum ve de yan gelip yatıyorum.
ev lan! oh bebek!
Not: yazının başındaki fotoyu ikinci kez kullanıyorum, farkındayım. ama aynen böyle hissediyorum abi.
(bkz. http://brcygmr.blogspot.com/2008/12/ders-almay-elenceli-hale-getirmenn-fle.html )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)