21 Eylül 2009 Pazartesi

ço şugar baryam.

hah. şükür sayfayı açabildim. medeniyetlerin beşiği istanbulda, bayram günü blogspota bağlanamamak ne acı şey! hele hele 21. yüzyılda! bugün bu çileyi yaşadım. hayatımın kıymetini anladım dostlar.
haftaya pazardan itibaren ankara günleri başlıyor. dananın kuyruğu kopuyor. heyecanla bekliyoruz. biraz da tırsarak bekliyoruz. oyy.. kesin günü gününe çalışcam. bi de dersi derste dinlicem. en önemlisi o diyorlar. eve gelince tekrar yapmam baştan anlaşalım ama?!
bayram.. yüzyıllardır insanoğlunun çeşitli eğlencelerine gark olmuş (gark olmak!) günümüze kadar ulaşmış bi avıç gelenek. el öpmek. kapıya gelen çocuklara şeker vermek. para toplamak. yeni giysi giymek. erken kalkıldığından gözler şiş şiş gezmek. zibilyon tane akraba görmek ve daha niceleri. 2009 şeker bayramında değişen neler var bi bakak.
bi kere çocuk kısmısından soğudum yine. çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin düzenli olarak bayram temalı görüşmelere katılması fikrini buldum. o çocuklara olan tahammülü kazandıktan sonra kendilerini kırmızı odaya (ilk defa kırmızı odanın isim hakkı verilecek olan mekana) almayı düşündüm.
gelişen teknolojiyle birlikte eve gelen misafir çocuklarını oyalamanın tek yolu evdeki bilgisayarı kucaklarına atmak oluyor. ya da bilimum cep telefonlarını. fotoğraf makinelerini.
bilirsin dostum. yalnız yaşayan adamım ben. küpemin teki bi yerdee diş fırçam öbür yerde. bakmam sağıma soluma kıymetlimi aman şuraya koyayım da birinin ayağı takılmasındı falandı diye. zira "yirim"i masanın üzerinde bırakmaya göreyim. başına hemen kısa boylu veletlerin üşüştüğünü görür oldum. canım "yirim"i kurtardım aralarından. çocuk kısmısı için teknolojinin ne kadar geliştiği de pek önemli değil. "takoz" kıvamındaki cep telefonuna bile ışıl ışıl gözlerle yaklaşıyorlar.
ha bi de ergenliğe yaklaşan kısımdakilerin ("fark var!" serisi vol.3) ki erkekse eğer birey, kendisinden büyük bayan kişiye olan ilgi pek bi ilginç. zira sohbetten anlayabiliyoruz. msnde arkadaşıyla sohbet eden, kendisinden 10 yaş büyük genç kızın yanına yaklaşılıyor ve "kim o çocuk, yakışıklı değilmiş, sevgilin mi, sevgilin mi var, nası yok, hiç olmadı mı, önceden de mi olmadı, ha yok şimdiyi soruyorum, bu kim, bu kız sarhoş mu, bira mı içtiniz, bira içiyor musun, ben de içiyorum, valla içiyorum, yeminlen içiyorum, okuldan da kaçmıştık biz, sen bira içtin mi.." gibisinden cümlelerle sanki susmamaya yeminli bi isyankar gibi konuşuyor da konuşuyor.
hayatınızın kıymetini bi kez daha anlıyorsunuz evet.
tabi bu arada değinmeden edemicem, yıllardır gurbette oluşunuza, en büyük torun oluşunuza, öğrenciliğinize ve diğer bilimum "harçlık verme uygunluk durumu"na rağmen, bütçeyi eksik kapatıp (sizi büyükten sayıp harçlık isteyen veletler yüzünden..) avcunuzu yalamanız ço acı bi durum evet.
hele hele akrabalık ilişkisi şeysine göre size daha yakın olan özbüyüklerin, size para vermeyip, o deminki ilişki şeysine göre daha uzak "ergenliğe ilk adım" veletlerine, öğrenci için nimetten farksız 50tl yapıştırması yok mu. ne acıdır yareppi...
sonra o velet kalksın, kapıya gelen bayram çocuklarına şeker tutmak yerine 1-2 lira harçlık versin. verme evladım hepsi buraya gelir desek de inatla çoluğa çocuğa para versin. olacah iş deel sayın seyirciler!

neyse. dün gece "yirim"le uyumuşum. gece sayıklamışım "poz ver" falan mı ne demişim. evet o sayıklama kısmını sevmedim ama bayram sevinci yaşıyorum buram buram. klasik pozu vermeden edemedim. öperim.

0 şahıs gencim güzelim diyor:

 
;