16 Eylül 2009 Çarşamba

tatil halleri


evet olimposa tatile gidemedik ama eylenmek için elimizden geleni ardına komadık!
istanbulda gidilcek zibilyon tane yer varmış.
bi arkeoloji müzesini gezmek için bile bütün bi gün gerekirmiş (nerdeyse)
büyükadaya aya yorgiye tırmanıp arkadaşlıklar test edilirmiş falan.
aman da istanbul negzelmiş.
işte gezdik dolaştık, zibilyon tane foto çektik. güldük. çok güldük. güzeldi derken pükpük mutmut ikilisi dönüyor köylerine ankaralarına. ben daha burdayım.
tek başıma dolaşır mıyım diye düşünüyorum. işte dslr makina yolda, gitmeden kandırıyorum sanırım bizimkileri. o makinayı alınca foto çekmeye üşenir miyim bi başıma diye düşündüm bu aralar. (allaam ne büyük dertlerim var)
ya yok düşünmüyorum. işte gülüp eyleniyoruz. geçiyor günler. yorgun argın eve gelip yastığa baktığımız an uyuyoruz, ama yine de geyikleri bi kenara bırakıp kendimizi yatağa atamıyoruz. neyliyelim.
bunca yıllık karpuzdum ben. bütün yaz istanbulda evde oturur, sıkıntı kolleksiyonu yapardım.
bu sene çok güzel geçti lan!
evet denize girmememe (memelere gel) rağmen.

ha bi de ayrıca yazcaktım ama hazır yazıya başlamışken buraya ekliyeyim.
Fırat Budacı'mızın "kendimi durduracak değilim" adlı kitabından alıntı:
..İnsanların çok önemsemediği kişilere uzaktan fırlattıkları biçimsiz ve kokusuz bir kelimedir "naber". herhangi bir iletişim iması içermez ve "iyilik, senden naber" cevabını alır almaz, "nolsun" kelimesini sıçıp hemen ortalıktan toz olur..
çok şükela.
bi yandan da bit palas okuyorum. (buram buram entellik, bakın müze geziyom, kitap okuyom ohooy) akşam haberlerde , "oruç baba türbesi yalan mı" gibisinden bişiyle karşılaşınca garip oldum. ahah. kitabın girişinde de bu tip bi durumdan bahsediyor zira.
minik sanşayn, valla öyle bak ben entelim demiyom. ne zaman dedim allasen. gözümsün bebeyim.

0 şahıs gencim güzelim diyor:

 
;