13 Mart 2010 Cumartesi

karpuzumsu haller

önceliklee, günlerdir dandik internet sunarak beni çok değerli yazın dünyasından alıkoyan bilgi işlem dairesine sevgilerimi yolluyorum. ardından, önceki günlerde gayet 11lerde kalkan ben, dün gece 3'te yatıp bu sabah 8de kalktım uykum bittiği için. kendimi de öpüyorum buradan.

gelelim bahar mevzuuna.
gençler! henüz bütün cemreler düşmedi, bahar gelmedi. sizler takvimlere inanmayın, kampüs çimenlerinde bilgisayarıyla internete giren gözlüklü üniversiteli gördünüz mü henüz? peki ya sitinin çimenlerinde otururken kuaförden müzik sesi geldi mi? yaa.. gördünüz mü. daha bahar gelmedi yavrularım.

doğa-dua yürüyüşlerinin formatı değişti mevcut durum sebebiylen. efenim ödevimiz: Beytepe'de güzel-çirkin şeyler. (ekolojik olarak) biraz da kafamıza göre belirlediğimizden çok eylenceli oluyor fotoğraf çekmek. mesela güvercin bi yere konmuş ehmeh yiyor, bence çok çirkin azcık sağda durmalıydı falan diyebilirsiniz. çılgınlık böyle birşey.

ben odadayken su içmeye üşeniyorum. bi de böyle kaloriferin dibine dibine oturuyorum ki daha çabuk kuruyayım diye. (blogsahibinden burcu'ya bi öpçük daha geliyorr)

pekü, salaklığımı da söyleyeyim tam olsun.
şimdi efenim tahmin ettiğiniz üzere bazen bulaşık biriktirebiliyorum. (bazen?) ya işte böyle tencereyi unutabiliyorum, yanına iki bardak ekleniyor bi çatal falan. duruyor onlar öyle tezgahta.
ben de geçen yemek yaptımıdı söylemesi ayıp. (çok doğaçlama takılırım yemek yaparken) işte sosisli patatesli patlıcanlı böyle bi yemek. (mana aramayın pek) yanına da pilav. şimdi ben o gece (evet gece oturdum pişirdim) oturdum yedim bi güzel. ancak benim bi de önceki günden kalan makarnam vardı az bişi. hani bitmiş varsayıyorum onu. yatmadan evvel bu süperyemekle pilavı dolaba attım. makarna tenceresini de dışarda bırakmıştım, gözümün önünde olsun da yıkayayım hemen diye. neysecuuma, bugün işte dolaptan tencereleri çıkarıyorum ısıtıp yiyecem sözde.
anam patlıcan tenceresini bi açtım ne göreyim! makarna. o sırada önceden tezgahta kalan tencereye baktım. yoo dostum yoo dedim. içim böyle bi hüzün doldu. o tencerenin kapağını açmamla köpürmüş sıvıyla karşılaştım. kimseyi burdan üzmek istemem ama holivud filmlerinde zombiler tarafından yenen insan beynine benziyordu tencere içi(*). hele o kokuu.. abooğuuuv!
hayat.. oluyor tabi bazen böyle.
bankaya para yatırırken paraüstü almadan çıkıp odaya geliyorum falan. çılgınlık dizboyu!

o değil de üds var haftaya. artık çalışmalıyım bence. (çalış burcu, şizofren yazılar gelicik yoksa)

bi de bi de Kasabian - Empire sardım. heh.
*Erman Çağlar - Nimet teyze forevır. yazıyı buzdolabına yapıştırdım ki şifa olsun her daim.

0 şahıs gencim güzelim diyor:

 
;