21 Mart 2009 Cumartesi

inebolu

merhaba. bu akşamki yazımızda size inebolu nedir ne değildir onu anlatıcam. teşekkürler.
hiç tarzım olmayan bi uslubla giriş yaptıktan sonra yazıya dönüyorum efenim. inebolu kastamonu ilimizin en kuzeyinde bi yerlerde olup minik bi sahil ilçesidir. sessiz bi mekan olmakla beraber emekli vatandaşlarımız için eşsiz bi cennettir adeta. baba tarafım oralı, anne tarafım küreli olduğundan ben 3 yaşındayken İnebolu'dan ev almış sevgili ailem. her yaz gidebilelim kafa dinleyelim diye. 3 yaşımdan bugüne gelene kadar hayat çok yormadı beni dolayısıyla o huzur ortamında hiç arkadaşım olmadı. görüyordum akşamüzeri bisiklete binenleri. grupça denize girenleri. ya da ne bileyim çay bahçesinde hep birlikte oturup çekirdek çıtlamak olsun, misket havalarında göbek atmak olsun. hep onlar eğlenirlerdi. yazlık ev olduğu için sabit telefon yoktu. pttye yürürdük her akşam.

evimiz giriş katta. her yaz mutlaka bi hasar olur. ya yukardan su akar. ya fareler basar. ya tuvalet taşar. zemin kat evin derdi bitmez asla. bi keresinde koltuk arkasındaki duvarda iki büyük solucan görmüştüm. evde saksı yok bişi yok. bildiğin ekolojik ortamı değişmiş adamın. duvarda geziyor. çıyan olsun. binlerce örümcek olsun. çekirge olsun. entomoloji kavramını o evde öğrendim ben. denize bakan tarafta tek bi odamız mevcut. ha yine zemin kat olduğundan her yaz denizi değil de pencerenin dibine park eden arabaları seyrederiz biz. binayı da yapan adamın gerizekalılığından ki iddialıyım gerizekalı kendisi, karşı dairemizin denize bakan iki penceresi var. bina girişinin yanı dükkan diye ayrılmış tek oda.yanında binaya giriş. yanında bizim pencere. ha karşımıza gelen "hoca" önceki senelerde o boş olan dükkan kısmını evine kattı pencere sayısı 3e çıktı. adam hoca okur üfler zart zurt diye de kimse bişi diyemedi. zaten hergün mevlüt okunuyo gibi evde. gelsin teyzeler gitsin teyzeler.
her yaz gideriz. annem 1 ay kalalım der. bana bi hafta yeter. eğer arkadaşınız yoksa yaptıklarınız belli başlıdır. günün istediğiniz vaktinde kalkarsınız. bilgisayarınız olsa bile telefon olmadığından internet yoktur. tv izlersiniz. bişiler yersiniz. eğer bisikletinizin lastikleri inmemişse bi gazete almaya gidersiniz. öğleden sonra gibi denize bakarsınız. oranın denizi gariptir. 3 ay kalırsınız, 4 gün muhteşem olur. muhteşem kıvamı da şu: minik dalgalı, ılık gibi ama soğuk da denebilir, temiz.
geri kalan günlerde birbirinize "olm dalgaya bak laan" diyerek gezinirsiniz. ha her gün aynı dalgayı görürsünüz ama şaşırmanız bitmez hiç. deniz güzelse girersiniz. tam 4 adımdan sonra su seviyesi 1buçuk metre civarındadır. atacağınız her adım karadenizin derinliklerine götürür sizi. dalgalıysa ve girdiyseniz. biraz açılayım ilerde dalga yok dersiniz ki yoktur da. ama ordan dönmek cidden güç olur. attığınız her kulaç Rusya içindir sanki bilinmez. duştu akşam yemeğiydi derken. güneşin batışını izlersiniz. her akşam izlemeye doymazsınız. benim için bunu söylemek pek doğru değil zira eski odam c 205te güneşin batışını izlemek çok daha büyük bi keyif idi benim için.

yemek yendi. haberler izlendi. dışarı çıkmak gerek. sahil şeridi boyunca yürünür. sınırlı nüfus, sınırlı mekan sayısını beraberinde getirir. emeklilerin ortam hakimi oluşu gençlere yaramaz. bi tane park vardır, müziğiyle hitap ettiği kitle bellidir. bi yaz komple "kuzu kuzu" dinledim. başka bi yaz tamamen serdar ortaçın yılıydı. havuzu olan yakamoz tatil köyü var zira başka havuz yok. oranın havuzunun da pek hijyenik olduğunu söyleyemem. neyse bi kere oraya gitmiştik. bütün gün, şaka yapmıyorum, bütün gün yıldız tilbe dinledim. suyun altında bile kabus sesini duyuyordum.. inebolu da çocukluğum yabancı parça dinlemek hayaliyle geçti. en tırt şarkılara bile razı gelirdim. mp3çaların yaygınlaşmasıyla rahat bi nefes almıştım. iki tane çay bahçesi vardır. yanyanalardır. orglu abiler harikalar yaratır yaşlılara. sesi çok güzeldir delikanlının anneanneme göre. çok efendidir. çay bahçesi ortamında herkes sahneyi izleyecek şekilde oturur. sahnede küçük çocuklar birbirini kovalar. anneler babalar çay içer, çocuklar gazoz. her akşam dışarı çıkılmaz tabi. bazı akşamlar o yürüyüş bile yapılmaz evde oturulur. neticede benim bu vakte kadar bi arkadaşım oldu. pelin. onunla da 10 yaşımdan sonra görüşmedik. şimdi nerde napıyor bilmiyorum. zaten çok yakın arkadaş değildik. çocuktuk işte sahilde kumdan kaleler yapardık belki. hatırlamıyorum. ha sahil demişken sahilde kum azdır. taş ağırlıklıdır. "camtaş" toplamak güzeldir. o taşlarla hiçbişi yapmazsınız ama toplarsınız işte. mavi olanlar çok kıymetlidir her zaman. ha bi de çok güzel fındık ceviz kırılır o taşlarla. istanbula bile götürürsünüz.

Evet arkadaşım yok benim orada hiç. herkese gelin kalın derim. oda tutalım eğlenelim bizbize olalım derim. yanaşmazlar. yanaşsalar da hani planlanan şeyler olmaz asla ya. olmaz işte. arkadaşlarınız varsa inebolu süperdir. ama benim gibi bi yalnız adamdan süperliği hakkında pek bişi duymazsınız. serdar ortaça maruz kalmıştır orada günlerce. suyun altında yıldız tilbenin sesini duymuştur. yazık olmuş ömrü yenmiştir. geçen gün internette gördüm. bi arkadaş ineboluluymuş. henüz tanışmıyorum kendisiyle ama sırf bu sebepten kankam olmasını isteyebilirim. hatta ilkokul birinci sınıf öğrencileri gibi yanına gidip "merhaba ben burcu bundan sonra birbirimizin en yakın arkadaşı olalım mı?" bile diyebilirim.

2 şahıs gencim güzelim diyor:

Disconnectus erectus dedi ki...

inebolu'yu öğrendim,yıldızlı pekiyimi isterim.
bi de o akşamdan sonra soramadım,bu potansiyel yeni arkadaşla arkadaşlığın ilk temeli atıldı mı aceba,keh keeeeh.

bir dost

Burcu Yağmur Kabaalioğlu dedi ki...

niğde ankara hatay.. Nah yani yavrucum =P
hala bi başıma hala yalnız kovboyum lağn

 
;