yemin ediyorum bıktım. okuldan da.. öğrencilikten dee. .yılbaşından da.. allah belamı vermesin bıktım.
ağzına zıçim yeniyıl. bok var sanki eğlenmek zorundayız. her sene aynı terane..
of sinirlerim sümük gibi. o deneysel biyokimya dersi var ya.. o dersi açanın ben ta.. ulan bu son sınıfta ne kadar aldığım ders varsa hepsi için "bileydim yazmazdım lan bu bölümü" diyorum. hayır biyolojiden de bıktım hamuğagoyim. asistanpezevenkleri ulan hoca olamadınız diye mi kastırdınız bu kadar sınavda. ne diye ennnnn ayrıntı enn kıl en göt soruları soruyorsunuz lan. teorik sınavı gibi sorsanıza köpekler. kopya çekmiyorum bi bok yemiyorum, vereyim de geçeyim dersi. zaten yatıyorum kalkıyorum "ya okul uzarsa" diye ağlıyorum. of..
hay bu hormonlarımın da ağzına zıçam ben. ulan hamile olsam bu kadar ağlamam havaya suya.
valla biyoloji müessesesinde gözüm yok. hepsi sizin olsun. ne iş bulcam onu da bilmiyorum. hangi meslek grubuna dalcam bu saatten sonra hiçbi fikrim yok. ah cesaretim olaydı da tercih yaptıktan sonra sevdiğim bi zamazingoya yöneleydim. gerçi bu saatten sonra ağlamanın da anlamı yok.
görüp göreceğim cennet bu derdim, cennetten düşüyorum yavaş yavaş. Ankara'dan yoruldum artık yeminlen. denizi özledim inanır mısın. ben bunları dicek adam mıydım ya. vallaha ankaraya doydum ben. hele aşti'den.. oyy.. bu öğrencilik bitsin uzun zaman boyunca şehirlerarası otobüs yolculuğu yapmayacam bence. hele yolum Ankara'dan zor geçicek en az bi sene.
heh Ankara'ya da sövmemi bitirmişken, yeniyıla geri döneyim
bok mu var laan! her sene her sene. napıyoz, nereye gidiyoz, ev ayarlayalım, kim çalıyor, nerde ne var.. ömrümü yedin yeniyıl yemin ediyom. ha bi de şuna hastayım: "bu sene plan yapmıcam, her sene plan yapınca bozuluyor, bu sene gelişine bırakıcam." bu cümleyi kuranlar üzülmeyin, ben de yaptım bebeyim ben de geçtim o yollardan.. sonra bi bakmışsın ankarada ekşın var diye istanbula gidememiş, o malum akşam yurt köşelerinde tvden "gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar" falan filan, alkolsüz bi şekilde seyredip 10 gibi uyumuşluğumu da bilirim. evet.. ulan bi tane mükemmel yeniyıl hatıram yok lan. bi geçen sene güzeldi.(eh işte güzeldi mükemmel değildi tabi)
neyse abi.
siz yeniyılınızı kutlayın, ben ev yemeği yemee istanbula gidiyom. olm öküz gibi içicem evde pis pis bakmayın bana şimdiden uyarıyorum. zaten bugün telefonda babama asistanlar hakkında okkalı bi küfür etmişim. terbiyeliydim ben eskiden. neyse ki babam süper adam. o ye.
öyle bi video vardı, taksici abi ingilizce konuşuyordu. ahaha hatırladım. şahan'ın acur arazi hikayelerinden.. kızların adı hep jennifer oluyordu, bu en son skeçte artık bi taksiciye gitmişti. adama "vats yor neym cenifır" diyip alttan alttan "may neym iz cenifır de" diyodu. ahah adam da "may neym iz cenifır" diyodu. muahah. bulamadım videoyu.(şimdi beyle anlatınca komik olmadı şeysi)
of bebeyim çok neşeliyim süperim. ne kadar eğlendim bugün odada annatamam yane. bugünkü çılgınlıklarım dün geceden belliydi zira efenim gece 3'e kadar uyumaya üşendim. bilgisayarda da vatana millete hayırlı bi işe yaramadım. (bari kitap okusaydım lan.) neyse. bi saatten sonra artık dayanamayıp öbür odaya yatmaya gittim. o da nesi? karasinek vızıldıyür lambada. aman ne hoş diyerekten dayandım raid sineksavar fısfısa. sineğimiz uçma yeteneğini kaybedip lamba ızgarası arasına düştü. orada başlamaz mı bızırdamaya. lan öl derim. ölmez. sus derim. susmaz. lan bi yaşamaya çalışma, bırak kendini, ışığa git derim. gitmez. böyle inat inat..
senin ölmeni mi beklicem uleyna diyerekten salona döndüm. koltuğu açıp orada uyudum mis gibi. çift kişilik yatağım dururken bir sinek uğruna kanepe köşelerine gittim evet. yaparım ulan. yine olsa yine yaparım.
sabah kalktım kahvaltı yaptım. derken bi baktım anavatan kan ağlıyür. oy dedim. aman dedim. belimin ağrımaya başlamasını bekledim. belim hayatından mutlu mesud olacak ki başım ağrımaya başladı. anaym. zor işler bunlar. bi de aburcubur yeme isteği doğar ki oy baboy..
o değil de olm hayvan gibi yemek yememden hiç hazetmiyorum. öküz gibi selülülülütler olmuş çüş dedim malum bölgelere.
ay ne kadar dandik yazıyorum ya. yok abi. son günlerde hiç beğenmiyorum yazdıklarımı. götünüzle okuyun bence. ahaha denyo yazamamış yine falan derseniz üzülmem. (çok üzülmem, üzülürüm tabi biraz)
lan hala derse başlamadım. pazartesi iki sınav. ha çalışmıyorum evet. ama bu sefer götüme de güvenmiyorum. hiçbimikime güvenmiyorum. olm çalışamıyorum laan! of.
havalar güzel bu ara. görsen Ankara'dayım demezsin. yaa.. ya..
pasta olsa da yisek.
of bebeyim çok neşeliyim süperim. ne kadar eğlendim bugün odada annatamam yane. bugünkü çılgınlıklarım dün geceden belliydi zira efenim gece 3'e kadar uyumaya üşendim. bilgisayarda da vatana millete hayırlı bi işe yaramadım. (bari kitap okusaydım lan.) neyse. bi saatten sonra artık dayanamayıp öbür odaya yatmaya gittim. o da nesi? karasinek vızıldıyür lambada. aman ne hoş diyerekten dayandım raid sineksavar fısfısa. sineğimiz uçma yeteneğini kaybedip lamba ızgarası arasına düştü. orada başlamaz mı bızırdamaya. lan öl derim. ölmez. sus derim. susmaz. lan bi yaşamaya çalışma, bırak kendini, ışığa git derim. gitmez. böyle inat inat..
senin ölmeni mi beklicem uleyna diyerekten salona döndüm. koltuğu açıp orada uyudum mis gibi. çift kişilik yatağım dururken bir sinek uğruna kanepe köşelerine gittim evet. yaparım ulan. yine olsa yine yaparım.
sabah kalktım kahvaltı yaptım. derken bi baktım anavatan kan ağlıyür. oy dedim. aman dedim. belimin ağrımaya başlamasını bekledim. belim hayatından mutlu mesud olacak ki başım ağrımaya başladı. anaym. zor işler bunlar. bi de aburcubur yeme isteği doğar ki oy baboy..
o değil de olm hayvan gibi yemek yememden hiç hazetmiyorum. öküz gibi selülülülütler olmuş çüş dedim malum bölgelere.
ay ne kadar dandik yazıyorum ya. yok abi. son günlerde hiç beğenmiyorum yazdıklarımı. götünüzle okuyun bence. ahaha denyo yazamamış yine falan derseniz üzülmem. (çok üzülmem, üzülürüm tabi biraz)
lan hala derse başlamadım. pazartesi iki sınav. ha çalışmıyorum evet. ama bu sefer götüme de güvenmiyorum. hiçbimikime güvenmiyorum. olm çalışamıyorum laan! of.
havalar güzel bu ara. görsen Ankara'dayım demezsin. yaa.. ya..
pasta olsa da yisek.
bayılıyorum kaldığım binanın prefabrik oluşuna. kat arasında tuğlamsı betonumsu bişiler olmaması o kadar güzel ki yanaklarımdan yaşlar süzülüyor elimde değil.
3 gündür tıkırtılar duyuyorum tavandan. boşver burcu şizofren olmuşsundur belki diyip dikkate almadım tıkırtıları ama artık duyulmayacak gibi değil.
fare hayvanı resmen kat arası boşluğunda çoluğa çocuğa karışmış koşturuyorlar da koşturuyorlar. kafa lan bu kafaa.. beynim şişti geceden beri. hayvanların ayağına pabuç giydiresim geliyo, zira kendileri cidden önemli değiller.
bu sabah seslere iyice alışmaya çalışırken artık dayanamadım. 24saat dinamik hayvanlar. hiç yorulmuyorlar. eccük gidin öte odaların tavanında sevişin di mi yoh. bak yine tıkırdıyo göt. töbeee....
neyse işte artık dayanamaz oldum. üstümü değiştirip idareye haykırmaya gidicektim. tam eşofmanı giydiiiim.. GÜMGÜMGÜM! ister istemez bi çığlık atılıyor tabi refleks diye.
(na şimdi odaya gelen ilaçlama ekibine ço teşekkür eder ama siz değerli sanşaynlar için hikayeme devam eylerim.)
görevliyle böcek ilaçlama abisi gelmiş. ben de fare diye haykırdım kendilerine. tamam halledicez dediler. (hakketen hallettiler. şaşırdık hızlarına)
öyle böyle derken na bugünlere geldik. bulaşık makinası deterjan tableti gibi bişi attılar malum boşluğa. heyvancıklara afiyet ossun diyorum. onlar bitsin peynir koycam, boşluğa giden yolu gördüm.
bu ço tatlıymış emme velakin. buna gerçek peynir vercem.
3 gündür tıkırtılar duyuyorum tavandan. boşver burcu şizofren olmuşsundur belki diyip dikkate almadım tıkırtıları ama artık duyulmayacak gibi değil.
fare hayvanı resmen kat arası boşluğunda çoluğa çocuğa karışmış koşturuyorlar da koşturuyorlar. kafa lan bu kafaa.. beynim şişti geceden beri. hayvanların ayağına pabuç giydiresim geliyo, zira kendileri cidden önemli değiller.
bu sabah seslere iyice alışmaya çalışırken artık dayanamadım. 24saat dinamik hayvanlar. hiç yorulmuyorlar. eccük gidin öte odaların tavanında sevişin di mi yoh. bak yine tıkırdıyo göt. töbeee....
neyse işte artık dayanamaz oldum. üstümü değiştirip idareye haykırmaya gidicektim. tam eşofmanı giydiiiim.. GÜMGÜMGÜM! ister istemez bi çığlık atılıyor tabi refleks diye.
(na şimdi odaya gelen ilaçlama ekibine ço teşekkür eder ama siz değerli sanşaynlar için hikayeme devam eylerim.)
görevliyle böcek ilaçlama abisi gelmiş. ben de fare diye haykırdım kendilerine. tamam halledicez dediler. (hakketen hallettiler. şaşırdık hızlarına)
öyle böyle derken na bugünlere geldik. bulaşık makinası deterjan tableti gibi bişi attılar malum boşluğa. heyvancıklara afiyet ossun diyorum. onlar bitsin peynir koycam, boşluğa giden yolu gördüm.
bu ço tatlıymış emme velakin. buna gerçek peynir vercem.
bu hafta sınav yok. tabi bu demek değildir ki ilerde de olmayacak. haftaya çok tatlı sınavlar olduğu için kaba etimi iyi yayamıyorum, ço üzgünüm.
bi de şöyle bi durum var finallere kadar yetiştirmem gereken bi ödev var. kendisi lab çalışması+araştırmadan oluşmakta. lab şeysine uğramadım pek. son hafta kendimi komple oraya adamaya karar verdim. şimdi o araştırma kısmını yapıyorum. buldum ilgili yazıları makaleleri falan ama gel gör ki kendi bilgisayarımda yazamıyorum meredi. ulan her türlü bilgisayarda yazabiliyorum, Mac'ten tut, windows 95 izleri taşıyanına kadar.. bu bilgisayara gelince fılaşı bile açamıyorum.hayır kendisi hala yetenekli, bilgisayar sağlam. ben değilim argadaş.
liseli ergen bebeler gibiyim. yatıyorum kalkıyorum redhot dinliyorum. of ölecem. aeroplane'
e hala doymadım.
bu kış kar yağmasan ço rica ediyorum.
saat daha 9. hala çalışmaya başlayabilirim. yapabilirim. of.
yaparım.
yaparım di mi lan
not: embriyolojiden 47almışım. dürdaneyi öpüyorum burdan.
bi de şöyle bi durum var finallere kadar yetiştirmem gereken bi ödev var. kendisi lab çalışması+araştırmadan oluşmakta. lab şeysine uğramadım pek. son hafta kendimi komple oraya adamaya karar verdim. şimdi o araştırma kısmını yapıyorum. buldum ilgili yazıları makaleleri falan ama gel gör ki kendi bilgisayarımda yazamıyorum meredi. ulan her türlü bilgisayarda yazabiliyorum, Mac'ten tut, windows 95 izleri taşıyanına kadar.. bu bilgisayara gelince fılaşı bile açamıyorum.hayır kendisi hala yetenekli, bilgisayar sağlam. ben değilim argadaş.
liseli ergen bebeler gibiyim. yatıyorum kalkıyorum redhot dinliyorum. of ölecem. aeroplane'
e hala doymadım.
bu kış kar yağmasan ço rica ediyorum.
saat daha 9. hala çalışmaya başlayabilirim. yapabilirim. of.
yaparım.
yaparım di mi lan
not: embriyolojiden 47almışım. dürdaneyi öpüyorum burdan.
şimdi şöyle oluyür, efenim sınava 10 saatiniz kalmış ve siz kaba etlerinize güvenmekten hala çalışamamışsınız yanılıyor muyum. bütün gün internette gezmişsiniz, tırt diziler izlemişsiniz, bilimum yazılar okumuşsunuz, yemek yapmasıydı yemesiydi hatta çamaşırıydı derken vicdanınız sızlamış, en azından "şeeyle bi okuyayım"a niyet etmişsiniz. ço güzel.
herşey iyi ama uykunuz geliyor, gelecek, yolda az kaldı. tehlikenin farkındasınız. ayrıca tecrübe iz tolking, 4sayfa okuduktan sonra sabah erken kalkarım diyip yatacaksınız, kandırmayınız kendinizi kuzum.
işte tam bu noktada muhteşem planımı sizlerle paylaşmak, topluma yararım olsun istiyorum.
birkaç joker hakkınız var.
önce derse başlıcaksınız. en azından dersle ilgili notları ortaya çıkaracaksınız. kalemdi şuydu buydu. okumaya başlıcaksınız. ilk sayfa iyi. ikinci sayfa falan derken. hop! vücut sinyal veriiy, ilk jokerimizi kullanıyoruz ve uzuuun zamandır ertelediğimiz ve gerçekten yapmak istemediğimiz bi işi yapmaya başlıyoruz.
ilk jokerim valiz hazırlamak.
o işi yaparken ister istemez ayılacağınız içün, derse geri dönüyorsunuz ve çalışmaya kalınan yerden devam ediyorsunuz. güzel güzel çalışıyorsunuz. olur da yine uykunuz gelirse ki gelecek (tırast mi beybi) ikinci jokerimizi kullanıyoruz, hiç yapmak istemediğimiz ama yapmak zorunda olduğumuz bi işi yapıyoruz yine.
ikinci jokerim bulaşık yıkamak, buzdolabı küf kontrolü.
tabi ki ayılacağımızdan derse devam ediyoruz. güzel güzel çalışıyoruz. hayat güzel oluyor. mavilikler kayboluyor.
not: joker sayısı isteğe bağlı olarak değişebilir, ama uzman tavsiyesi 3 joker diyorlar. yo illa daha fazla joker yapacam diyorsanız, 4.jokeriniz banyo falan olsun, zira daha kolay uyuyup erken kalkma şeysini deneyebilirsiniz.
not 2: joker sıkıntısı çekiyorsanız, efenim çamaşır, bulaşık, oda derin temizliği, yetişmesi gereken başka bi ödev, akşam sporu, dışarsı yürüyüşü, bayanlar için ağda falan.. uzatırım bu listeyi acımam.
hadi yine iyisin sanşayn. ders çalışamamak tarih olacak sayemde. meh meh..
I like pleasure spiked with pain and
Music is my aeroplane
It's my aeroplane ..
red hot.. iyi ki varsınız lan. aferim. olm benim kadar dinlediği gruptan bihaber insan var mıdır bilmiyorum. bunlara bayılıyorum bütün albümleri falan var, zibilyon şarkı sayabilirim bi oturuşta ama adları ne desen fıs diye sönerim. bi davulcuyu biliyom. canım smith. neyse yutubtan konser performanslarını izleyem dedimdi. anam. elektrogitar çalan elaman.. oyy.. herif kendinden geçmekten zaman bulup çalamıyor doğru düzgün. bi sinirlendim. hayır bi konserinde kendini kaybet, diğerinde kaybet.. her seferinde solo kısmı gelince ağzın açık gözlerin kısık öne arkaya hareketler, zaten tam soloyu da atamıyorsun.. john frusciante sanırım. soyadı yanlış olabilir doğru mu diye internetten araştırmıcam bile. o kadar kılım kendisine. geri döndüm mp3 kayıtlarını dinlemeye neyliyem. insan gibi kaydediyolar çünküme. yaaa. (bahsi geçen artizin olmadığı fotolarını koydum. görmek istemeyrum kendisini.)
odam dedemin arabasına döndü. efenim kendisini bildim bileli arabasından şekerle sakız eksik olmaz. mutlaka ama mutlaka kahveli olsun portakallı olsun bonbon bulundurur. ben de odaya elim boş gitmiyim mantığında olduğumdan olsa gerek, dolduruyorum aburcuburu.
dün mentos bitti bi oturuşta, doydum kendisine uzun bi süre yemem. bugün bigbabıl ilen geldim. çenem ağrıyo na yarısındayım daha paketin. şekerli sakız çiğnemek ço nalet bişi ya. şekeri bittiği an atıyorum, sonra yenisi, çiğneme sürem 3 dakika falan. geçen bi oturuşta vividentin dibine yaklaşınca kutuyu tuttuğum gibi camdan attım. ço sinirlendim. ne bu be.
embriyoloji sınavından çıktıktan sonra mezun olmuş kadar hafiflediğim içün bugünkü sınava dün akşam hiç çalışmadım. odada yan gelip yattım. 1buçuğa kadar oturdum boş boş. sınavdan önceki 3 saat çalışır gibi yaptım. "ilk vize burcu canın sağolsun tabi ki ama biraz daha bak konulara kuzum" diyerekten çalışmayı bitirip sınava girdim. olm.. eğer işlem hatası neyim yoğusa.. en sallamadığım sınavdan yüksek not alırsam... vay bana vaylar bana babuş.
babuş dedim de aklıma geldi..
ahahah...
hahaha..
feysbuktan beni siliyolar. ço üzülüyom. niye beni siliyorsunuz arkadaş listenizden diye gecelerce ağlıyorum. of. gözyaşlarım kurumuyor. madem sileceeniz ne diye ekliyosunuz diyor hayata nalet ediyorum falan. hee..
3 gündür durup durup gülüyorum bu silme olayı aklıma geldiğinden. sağol bebeyim. hahaha
cumaya tbö (bilmeyenler için bkz. türkiye bitki örtüsü dersi şinovsi vörjın.) sınavı var. yine götümün bi lobuna güvenir gibiyim. gerçi dün akşam daha bi güveniyordum. sabah okula giderken bunca yıldır güvenmediğim kaba etime nasıl olup da bi gecede dünyalar kadar güvendiğimi düşündüm hatta. dürdane sınavlarından sonra ço değiştim ben. dürdoştan sonra beni kimse yıkamaz felsefesi hakim.
2 tane bigbabıl kaldı koca paketten. paketin 2 dakika içinde ormana ineceği bildirildi, iniş izni istiyoruz kule.
"If you want me to stay
I'll be around today.."
off...
iyi ki geçen sene kesmişiz sizi, iyi ki melike yumurtalarınızı falan kafanızdan çıkarmış, iyi ki spinal zamazingoyu yaparken "çöğürk" diye ses çıkartmışsınız. çok sinirliyim olm size!
bak amfioksus vaar, balık vaar, kuş vaar. onlar ne gada güzel efendi efendi embriyo hallerinden ergine geçiyler di mi, metamorfoz geçirmenin ne alemi var denyoğ?!
bugün hiç verimli çalışamıyorum, hala odada o ekşimsi koku var, kaynağını bulamadım, bi de ço sıkıldım. ne biçim bi ders bu be of..
inanolsun bıhtım ulayn.
ha dürdanecim, umarım yarın sınavda ukelalık yapmazsın tepemde dikilip, yo efendim "hocam direk cümleyi sormayın demişiz de sen de sormamışsın, işte ezber yapmamalıymışız, da falan da filan da fifi.." çıldırtmayın adamı! (cümlenin sahnesi: özkan uğur'un suna pekuysal'la beraber oynadığı yeter anne dizisindeki "sapıtıcam yaa!" repliği.)
uzuun zaman sonra odada masada ders çalışıyorum efenim. sabahtan beri bahsi geçen ortamda oturmama rağmen bir kokudur anlamadım gitti. böyle ekşili mandalina kokusu gibi. hayır o türden bişi yok burda. odayı da beşyüzkez falan havalandırdım. hala burnuma o ekşi koku geliyor kafayı yiyicim.
zaten embriyoloji diye nalet bi ders çalışmaya çalışıyom. keşke yine beycafede falan çalışsaydım lan bugün. zerre faydalı geçmedi. of.
zaten embriyoloji diye nalet bi ders çalışmaya çalışıyom. keşke yine beycafede falan çalışsaydım lan bugün. zerre faydalı geçmedi. of.
bana bi hal geldi. 21:30da yatağa girdim, zira yatmaya niyet etmeden evvel pcde dizi izliyordum. ekranın köşesindeki saati 23:30 olarak görüp, bugün de erken yatayım 12yi beklemeyeyim bari diyip odaya gittim.(1+1 ya. hehe) bi baktım, radyonun saati 21:32 olmuş. (evim ço büyük ya, odadan odaya 2 dakikada gidiyom) nası ya didim. telefona baktım o da 21:32. iyi bari tavukluğumun zirvesini yapayım 10 olmadan yatayım dedim.
uyunmuyor arkadaş.
her hücrem uyumasına rağmen, na bu vücut uyuyamıyor. parasetamol neyim tın... (benical artık benim için fantaziye döndü, iyileştireceğine inanmıyorum ama bi güç var)
zaten sabah uyandımdı her tarafım tutulmuş. akşama kadar zibilyon ağrıyle gezip, fotoğraf flaşlarından gözümün ebesi öpülüp, (göz makyajının verdiği rahatsızlığa hiç değinmeyeceğüm), ortamdaki mevcut müziklerle (kıraç, haluk levent, yabancı disgo şarkıları, tekrar haluk levent, hakan peker..) beyin mikilmesi yaşanmış bi birey olaraktan zibilyon ağrıyla, açlıkla bütün günü geçirdim.
yatağım da bi garip. (görmemişliğe doymayayım parantezi 3: çift kişilik yatakta döne döne yatıyorum evet ama genelde kendime yatağın bi kısmını seçmek zorunda kalıyorum, zira yorgan tek kişilik, beytepe soğuk, zira yatağın eski oluşu orta kısmını dinazorsırtı haline getiriyor, sanırım dün akşam na o sırtta yattığımdan ebemöpüldü. bilmiyorum. hayat zor.
of. dürdik! embriyoloji dersinden bildiğin korkuyorum. nalet olsun. yarın başlıcam artık kaçışı yok. sabahki dersten sonra kütüphane beni bekler. akşamına ıscah şaraplar mehe mehe.
feysbukta ramiz dayı fırtınası esiyor, hiç bi fikrim yok kendisiyle ilgili. televizyonum yoh laann!
hala deli gibi davul çalmak istiyorum. chad smith mahveyledin beni amcacığım..
bu aradaaa,
markette benim geçtiğim sıradaki kuyruğun bitmemesi, tam sıra bana gelince önce kasanın kağıdının, sonra pos makinasının kağıdının bitmesi, fotoğraf çekilirken benim sıram gelince canım makinanın bozulması, deli gibi otobüs beklerken daha önce kampüste hiç görmediğim bi otobüsün ki bence tekerlek daha sonra bulundu kendisinden, durağa gelmesi. tam binmiş gürültüye alışmaya çalışırken hemen arkamda 230 nolu başka bi otobüs görmem (kendisinin hızlı ve sessiz oluşunu tahmin etmişsinizdir), hep berabercenek yemek alırken benim siparişin en en en son gelmesi..
hayırlısı tabi.
lan! rüyamda ali hocayı gördüm. (evrim dersi öğretmeni) hocayla bi yerdeyiz, hocam diyorum. bu sınavlar benim bilgimi ölçmüyor şu an size baştan sona evrimi anlatabilirim aslında diyorum. hocanın yüzündeki şaşkınlığı görünce hemen toparlıyor, "tabi siz benden çok daha iyi biliyorsunuz bu konuyu anladıklarımı aktarabilirim en azından" diyorum. gülümsüyor kafasını titreterek. sonra uyandım.
gulp :S
gulp :S
uykum yok. baykuş versiyonuma geri döndüm. haftaiçinde boş günlerin olması cidden hoş değil. ondan gitmedim haftalardır özel çalışmaya. hocalar yaşayıp yaşamadığımı sorgular olmuş peheey..
evrim sınavı bokum gibi geçti. aslında ne iyi ne kötü. yok lan bildiğin kötü. (şimdi ben sınavdan sonra iyi geçti demem. dediğim an göt olurum çünkü.) 55 soruda 17 boş bıraktım. içim sızladı ama her yanlış doğruyu götürüyor diyince dolduramadım. (tecrübe iz tolking: gerçekten götürmüşlüğü var) of. hayır şu an gayet güzel bütün evrimi anlatabilirim karşımdakine. ama yoh. bu sınavlar benim bilgimi ölçmüyor arkadaş. stres paso.
hasta gibi gibiyim. kendi kendimin doktoru oldum, benical e başladımdı. ertesi gün doktora gittim. böyle böyle diye. o da bana benical verecekmiş zaten, ben de olduğunu öğrenince yazmadı reçete. canım türkiyem.
şifa niyetine sıcak şarap içelim dedik.. hevesimiz kursağımızda kaldı. cumaya ertelendi kırmızılar. o yee..
olm haftaya 3 sınav var. deli gibi tırsıyorum şarap benim neyime. hay sıçayım kafama. embriyoloji - deneysel biyokimya - türkiye bitki örtüsü.
insanın iştahı açılıyo yazarken.
of... embriyoloji. intihar sebebi. notları elime almaya korkuyorum, zira okuma yazma bilmiyormuşum gibi geliyor onlara bakarken. ay düşündükçe sinirleniyorum. neresine çalışacam ben onun. bütün yaz çalışsam yine bitmez lan!
zaten okulun bitmesine az kalmış. yıllık neyim başladı. yarın stüdyo şeysine gidiyoruz, fotoğraf çektirmeye. bi de orada ruhum gevrelecek.. millet deli gibi özeniyo lan! kuaförler.. kıyafetler...
gitmiyom kuaföre falan. ne bu be
rediyohed ninnileri devam ediyor..
radiohead dinliyorum gözlerim uykulu.
olm o değil de, deli gibi davul çalışasım / çalasım geldi. "breaking the girl" çalak.
chad smith.. oyh..
evrim sınavı bokum gibi geçti. aslında ne iyi ne kötü. yok lan bildiğin kötü. (şimdi ben sınavdan sonra iyi geçti demem. dediğim an göt olurum çünkü.) 55 soruda 17 boş bıraktım. içim sızladı ama her yanlış doğruyu götürüyor diyince dolduramadım. (tecrübe iz tolking: gerçekten götürmüşlüğü var) of. hayır şu an gayet güzel bütün evrimi anlatabilirim karşımdakine. ama yoh. bu sınavlar benim bilgimi ölçmüyor arkadaş. stres paso.
hasta gibi gibiyim. kendi kendimin doktoru oldum, benical e başladımdı. ertesi gün doktora gittim. böyle böyle diye. o da bana benical verecekmiş zaten, ben de olduğunu öğrenince yazmadı reçete. canım türkiyem.
şifa niyetine sıcak şarap içelim dedik.. hevesimiz kursağımızda kaldı. cumaya ertelendi kırmızılar. o yee..
olm haftaya 3 sınav var. deli gibi tırsıyorum şarap benim neyime. hay sıçayım kafama. embriyoloji - deneysel biyokimya - türkiye bitki örtüsü.
insanın iştahı açılıyo yazarken.
of... embriyoloji. intihar sebebi. notları elime almaya korkuyorum, zira okuma yazma bilmiyormuşum gibi geliyor onlara bakarken. ay düşündükçe sinirleniyorum. neresine çalışacam ben onun. bütün yaz çalışsam yine bitmez lan!
zaten okulun bitmesine az kalmış. yıllık neyim başladı. yarın stüdyo şeysine gidiyoruz, fotoğraf çektirmeye. bi de orada ruhum gevrelecek.. millet deli gibi özeniyo lan! kuaförler.. kıyafetler...
gitmiyom kuaföre falan. ne bu be
rediyohed ninnileri devam ediyor..
radiohead dinliyorum gözlerim uykulu.
olm o değil de, deli gibi davul çalışasım / çalasım geldi. "breaking the girl" çalak.
chad smith.. oyh..
ders öncesi temizlik ataklarım geliyor...
-acaba dizlerime kadar çamur olan pantolonumu yıkasam mı. yoksa biraz daha bekleyebilir mi. banyoyu falan ovayım. yemek yapayım. giysileri düzenleyeyim.
-yooo burcu. evrimden kaçamazsın. çalışacaksın eşşekkler gibi. hadi kızım!
-bari bi çay yapayım. gazete falan alayım. pencereleri açıp odayı havalandırayım. pijamaları çıkarayım. kaç zamandır çekmeceleri düzenleyecektim onu yapayım.
-lan! kime diyorum. başlasana çalışmaya. denyo yaa..
-aslıyı arayacaktım. uyandı mı aceba. bi kayfe iççektik.
-ders çalış kızım bak, ağşam dışarı çıkacaktın hani? yetiştiremezsen bok çıkarsın. sonra salı görürüm ben seni. sınavda kafanı vurursun sıralara alışıksın sen.
-lan dur. temem çalışazam. essahlı bi kahvaltı yapsam önce.
-yok kahvaltı falan. zıggım ye. çalışsana it.
-taam lan terbiyeni takın. vururum ağzına hoşt.
-derse başla yoğsam dalacam kızım sana.
-hadi ordan düdük. bok ye.
-lan pislik!
-ne var lan nee
-laaaann!
Dream Theater - Octavarium
yolda aklıma takıldı. bişi dinliyordum.. neydi? Queen - bijou. evet iki şarkının birbiriyle pek alakası yok ama bi anda octavarium girişi çalmaya başladı aklımda. oyy... sonra deli gibi dinlemek istedim tabi. ama nerden bulacam allahın dağında. atmamışım mp3şeysine.
şarkının ilk kısmı asıl ağzımı sulandıran. gerisi de güzel tabi.
bildiğin canım çekti lan.
yolda aklıma takıldı. bişi dinliyordum.. neydi? Queen - bijou. evet iki şarkının birbiriyle pek alakası yok ama bi anda octavarium girişi çalmaya başladı aklımda. oyy... sonra deli gibi dinlemek istedim tabi. ama nerden bulacam allahın dağında. atmamışım mp3şeysine.
şarkının ilk kısmı asıl ağzımı sulandıran. gerisi de güzel tabi.
bildiğin canım çekti lan.
pek hoş bulmadım bebişim. yo soğuğundan ayazından değil şikayetim. artık sevmiyorum seni. istanbul hiç sevinme seni de sevmiyorum. başka şehirlerde iş bulacam ben.
yol yine git git bitmedi. bi de dünya tatlısı üniversiteli bi genç kız vardı yanımda. megapopolu. pek güleryüzlüydü sağolsun. daha otobüse yeni bindik, sevgilisini aradı, "canıım şu an köprüdeyim of çok güzel yaaa.. ayy... deniiz.. masmavii... evler gemileer..." diye mıymıy konuşuyor. bi ara trip attı galiba çocuğa. ben kitap okumaya çalışıyordum zira tam dinleyemedim. dünyatatlılığı da şöyle oluyor, içim darlandı 450km boyunca. insan bi gülümser he mi. ya da atıyorum bişi ikram ederken bile eccük sıcak tonlamaylan sorar demi. yoh. insanlık ölmüş. (antiklişe timi, kapının arasına terlik koydum, uykumda gel bebeyim)
insan 4 5 günlüğüne evinden köyünden ayrılırken derli toplu bırakmalıymış ortalığı onu gördüm. buzdolabımda bi nimet çürümesin nolur ya. yarvalıyorum ya. yemekler küf olmasın, şeker de yiyebilsinler. litfen ya.
geleli 3 saat oldu, hala valizi açmadım.
banyo yapmam gerek, gözlerim kapanıyor.
durup durup "lenka - trouble is a friend" mırıldanıyorum.
mp3çalarımı azarlayasım var, 5 saatlik yolda 3 tane kaliteli ince kalem pil bitirdi göt.
yarın sabah 9da dürdaneye gitmek ço zor. of. ölüm.
ankara seni hiç özlememişim.
ha bi de, gökçek'in eceli yaklaştı bence. adamı yokluyorlar. akşam armada'nın orda otobüs beklerken baktım kimse ego neyim basmıyor. oha dedim. istanbul'da bile yapmadılar lan. akbil kullanıcılarına %50 indirim oldu o kadar. burda bedave. gökçek.. bedave... gökçek... bedave?...
çarşamba günü kütüphaneye gitmezsem allah bin belamı versin diyesim geliyor. artık ödevden kaçmamalıyım. kıçımı kaldırıp merkez kütüphaneye gitmeliyim.
yarın sabah ders..
off...
yol yine git git bitmedi. bi de dünya tatlısı üniversiteli bi genç kız vardı yanımda. megapopolu. pek güleryüzlüydü sağolsun. daha otobüse yeni bindik, sevgilisini aradı, "canıım şu an köprüdeyim of çok güzel yaaa.. ayy... deniiz.. masmavii... evler gemileer..." diye mıymıy konuşuyor. bi ara trip attı galiba çocuğa. ben kitap okumaya çalışıyordum zira tam dinleyemedim. dünyatatlılığı da şöyle oluyor, içim darlandı 450km boyunca. insan bi gülümser he mi. ya da atıyorum bişi ikram ederken bile eccük sıcak tonlamaylan sorar demi. yoh. insanlık ölmüş. (antiklişe timi, kapının arasına terlik koydum, uykumda gel bebeyim)
insan 4 5 günlüğüne evinden köyünden ayrılırken derli toplu bırakmalıymış ortalığı onu gördüm. buzdolabımda bi nimet çürümesin nolur ya. yarvalıyorum ya. yemekler küf olmasın, şeker de yiyebilsinler. litfen ya.
geleli 3 saat oldu, hala valizi açmadım.
banyo yapmam gerek, gözlerim kapanıyor.
durup durup "lenka - trouble is a friend" mırıldanıyorum.
mp3çalarımı azarlayasım var, 5 saatlik yolda 3 tane kaliteli ince kalem pil bitirdi göt.
yarın sabah 9da dürdaneye gitmek ço zor. of. ölüm.
ankara seni hiç özlememişim.
ha bi de, gökçek'in eceli yaklaştı bence. adamı yokluyorlar. akşam armada'nın orda otobüs beklerken baktım kimse ego neyim basmıyor. oha dedim. istanbul'da bile yapmadılar lan. akbil kullanıcılarına %50 indirim oldu o kadar. burda bedave. gökçek.. bedave... gökçek... bedave?...
çarşamba günü kütüphaneye gitmezsem allah bin belamı versin diyesim geliyor. artık ödevden kaçmamalıyım. kıçımı kaldırıp merkez kütüphaneye gitmeliyim.
yarın sabah ders..
off...
- o kadar uykum geldi ki seni bile yiyebilirim sanşayn. yarın yoldayım. ("şoray uzun yolda" aklıma geldi. hüzünlendim) of. artık Ankara'ya giderken o kadar sıkılıyorum ki kelimeler kifayetsiz kalıyor. o yol git git bitmiyor. ömür geçiyor o yol bitmiyor gibi geliyor. halbusem ilk seneler ne kadar severdim, İstanbul'a sırf aman yolculuk olsun biraz da diye gittiğim falan oluyordu. bu yaz eve dönerken artık doyduğumu anladım. anaaym.. bitmiyor valla lan. hayır düşünüyorum karşılayanım yok diye mi falan. oluyor bazen Aşti'de bekleyen ama yine de garip işte. doydum ben doydum.
- sıcak şarap sezonu diyorduk evet. mevsimi geldi. şöyle ayvalı tarçınlı.. yapmak içmek lazım evet.
- bugün aklıma durduk yerde "santana - game of love" geldi. hatta söylemesi ayıp lavabodaydım efenim. (kızlara lavabo , oğlanlara tuvalet dirler ya hani.) mırıl mırıl başladım şarkıya. enam dedim. nerden geldi ki aklıma dedim. falan filan derken bugünlere geldik işte.
- arada aklıma "ben kalender meşrebim" geliyor. "biraz da tombul olsun" diyorum. hehe diye gülüyorum bi de utanmadan.
- valiz şeysi hazırlıyorum. bu sefer ço çılgın bi valiz oluyor. babamın kütüphanesinden 4 roman aşırdım. eski cd-dvd arşivimi doldurdum. vee 1000 parçalık pazıl atıyorum hobilere doymayıp. pazılla angarada boş galmayacağımı umarken bi bakıyorum yünle şiş falan koymuşum (söylemesi ayıp bere örüyorum da ben, komşuteyze öğretti bu bayram bana. mehehe) Ankara'da odaya kedi attımmıydı bu iş tamam. huzur cenneti.
- ha ne valiz diyorduk. işte yemek börek çörek neyim de dolduruyorum. olm iki pantolon iki hırkayla gelmişim. burda ne giyeceğimi bilemedim. koskoca valizi boş getirdim tamamen bunlarla doldurup götürüyorum. hey allaam yareppim. (ders çalışmaya gidiyorum angaraya sözde) (ama yoh çalışacam lan)
- saçlarımı kestirdim. ama uzunluğunun yarısı gitti. bayaa gitti. of alışamadım gibi. necibella keserken ne kadar rahattım oysa. uzun saça doymuşum ya.. "kes hamuğagoyiim, onla mı uğraşacam yuaa, kökü bende hacu, kes gitsin acıma" peheey... kırmızılar da gitti gibin..
- beypazarı'na gidelim pilav yiyelim. kar yağsın mangal yapalım. kapadokya'ya gidip hem foto şeysi yapalım hem şarap içelim. gözümüzü dört açalım. trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım.
si yu.
(ajdar kimbilir nerde napıyor. hele tardu flordun.. )
gecelerisenogecegezenlereaçbirsor! öküze ilham.
Bayramda en sevdiğim şey evde oturmaktır. misafirler gelsin misafirler gitsin bayılırım. onlara tatlı ikram etmekten çok hoşlanırım. yanlarında gülümseyerek oturur sorularına güleryüzle cevap veririm. çünkü onları çok severim. yanlarında hiç uykum gelmez çünkü önceki gece erken yatıp sabah erken kalkmışımdır. zaten çok eğlendiğim için uyku aklıma bile gelmez. o misafirler gidip başka misafirler gelince neşe sarar dört bir yanımı. eğer uzak akrabalar gelmişse kimin nesi olduğumu çok iyi bilirim. bi çırpıda bütün akrabalık ilişkimi sayarım. kahve pişiririm onlarca. cezvede tekrar tekrar kahve pişirmek hiç sorun olmaz benim için. kirli tabakları makineye dizerim. makinada yer kalmamışsa hemen elimde yıkarım. çünkü başka misafirler de gelebilir, hazır olmak gerekir diye düşünürüm. bayramdan önce evi en ince ayrıntılarına kadar temizlemişimdir. hazır ve nazır olmak çok hoşuna gider ailemin. beni daha çok severler. ama zaten beni çok severler. o yüzden daha çok nasıl severler anlamam. bayram günü arkadaşlarımın büyüklerimin bayramını kutlarım. eğer onlar uzaktaysa, bayram mesajı atmam. ararım sohbet ederim. böylece hiç olmazsa gülümseyen sesimi duymuş olurlar, sevinirler diye düşünürüm.
eğer bayram kurban bayramıysa, mutfakta kurban eti parçalayıp paketlemek çok mutlu eder beni. annem kavurma yaparsa ona da yardım ederim. mutfakta işim yoksa, evimize gelen küçük çocuklarla ilgilenirim ki annemler rahatça oturabilsinler. küçük çocuklarla ilgilendikten sonra ben de büyüklerimle otururum. bana bakıp gülümserler. zaten bisürü harçlık vermişlerdir. bayram ne güzeldir. kapıya gelen mahalle çocuklarına şeker veririm. herkese güleryüzlü olurum. yerimden elli kere kalkıp kapıyı açmak hiç yormaz beni. yüzüme tatlı bi pembelik gelir.
misafirler gittikten sonra hemen evi toplarım. akşamyemeğinde anneme yardım ederim. harçlıklarımı sayar erkencecik yatarım...
"ben boğün ço sıkıldım. üstelik ne öğrenciliğim ne gurbetçiliğim üzmüyor büyükleri. beş barasız..."
eğer bayram kurban bayramıysa, mutfakta kurban eti parçalayıp paketlemek çok mutlu eder beni. annem kavurma yaparsa ona da yardım ederim. mutfakta işim yoksa, evimize gelen küçük çocuklarla ilgilenirim ki annemler rahatça oturabilsinler. küçük çocuklarla ilgilendikten sonra ben de büyüklerimle otururum. bana bakıp gülümserler. zaten bisürü harçlık vermişlerdir. bayram ne güzeldir. kapıya gelen mahalle çocuklarına şeker veririm. herkese güleryüzlü olurum. yerimden elli kere kalkıp kapıyı açmak hiç yormaz beni. yüzüme tatlı bi pembelik gelir.
misafirler gittikten sonra hemen evi toplarım. akşamyemeğinde anneme yardım ederim. harçlıklarımı sayar erkencecik yatarım...
"ben boğün ço sıkıldım. üstelik ne öğrenciliğim ne gurbetçiliğim üzmüyor büyükleri. beş barasız..."
bayılıyorum kendisine. bu kadar şanslı bi insan.. yok.. görmedüm. siz de görmediniz. hani eskiden sahara çölü kutup ayısı araştırma topluluğu vardı hatırlar mısınız. he. ben işte ordaki başbedevilerdendim. sonra devir değişti devran döndü kapandı o grup. (gönlümüzde yaşıyor) bedeviliğim geçmemiş.
"herkes yapıyor, ben de şansımı deneyeyim dedim."
"herkes yapıyor, ben de şansımı deneyeyim dedim."
"herkes yapıyor, ben de şansımı deneyeyim dedim."
...
yukardaki anlatım bozukluğunu bulunuz. çok kolay. ben.. şans... denemek...
çok güzel şeyler yaşadım bugün.
aksiyon, macera, adrenalin, heyecan, mutluluk, komiklik, korku, dehşet...
ama şansımı denemeyeceğdim.
yapmayacağdım.
merak edenler için: 1+1 'imde tek başıma kalmak boynumun borcu. misafir yassah gardaş!
ah ulan ah..
bu muhteşem geceyi sizler için uzun uzun yazıp, senaryolaştırıp filme çekecem.kuşaklar ders almalı bundan, uşaklar.
üzgünüm espri için. acımadım size.
"herkes yapıyor, ben de şansımı deneyeyim dedim."
"herkes yapıyor, ben de şansımı deneyeyim dedim."
"herkes yapıyor, ben de şansımı deneyeyim dedim."
...
yukardaki anlatım bozukluğunu bulunuz. çok kolay. ben.. şans... denemek...
çok güzel şeyler yaşadım bugün.
aksiyon, macera, adrenalin, heyecan, mutluluk, komiklik, korku, dehşet...
ama şansımı denemeyeceğdim.
yapmayacağdım.
merak edenler için: 1+1 'imde tek başıma kalmak boynumun borcu. misafir yassah gardaş!
ah ulan ah..
bu muhteşem geceyi sizler için uzun uzun yazıp, senaryolaştırıp filme çekecem.kuşaklar ders almalı bundan, uşaklar.
üzgünüm espri için. acımadım size.
ilkokul 3. sınıftaydım. 250.000 liralık kağıt paranın benim için çok değerli olduğu zamanlar. o günkü ders bitmiş, bütün sınıf servislere koşmuştu, çantalarımızı koltuklara attıktan sonra servisler kalkana kadar dışarda muhabbete devam edicektik her zamanki gibi. çantamı bıraktıktan sonra indim servisten. arkadaşlarıma bakındım. beklemeye başladım. o sırada uzaktan bir kız seslendi yaşıtım sayılacak yaşta. "Arkadaşıım, benimle arkadaş olur musun?" dedi. Hiç düşünmeden "Benim bi sürü arkadaşım var kusura bakma" dedim.
Hala çok pişmanım...
aradan kaç yıl geçti, ara ara hatırlarım, bu sabah da aklıma geldi. hala deliler gibi pişmanım. çocukluk işte tabi. insan ne dediğini bilmiyor. ama kızın yüzü gözümün önünde.
Bazen yine böyle diyesim geliyor kimi insanlara. bu kadar sert bi şekilde değil tabi. ama hemen sonrasında aslında ne kadar yalnız olduğumu hatırlıyorum.
(şimdi yalnızlık derken yanlış anlaşılmasın, tabi ki arkadaşlarım var, ama bi başımızayız ya şu hayatta..)
(hayat hakkında yine bi genelleme, yine bi cümle. bugünkü sıramı da savdım.)
http://www.youtube.com/watch?v=GheTxJ1F-mw
dilerdim teknik bilgim süper olsun, videoyu bilgisayara çakızladıktan sonra hop buraya atayım ya da yo efendim, yutubtan başka yerde bulayım. karınca kararınca..
şarkının orjinali değişsin. bu olsun.
(ha burdan tekrar Norah'ya sesleniyorum, arkadali riffleri son albümünde bi şarkıda kullanmışsın, yemedim. gözümden kaçmadı canum.)
"he loves me, he loves me not" izledim demin. psikolojik hastalıklar hoş değil cidden. ayıp.
dilerdim teknik bilgim süper olsun, videoyu bilgisayara çakızladıktan sonra hop buraya atayım ya da yo efendim, yutubtan başka yerde bulayım. karınca kararınca..
şarkının orjinali değişsin. bu olsun.
(ha burdan tekrar Norah'ya sesleniyorum, arkadali riffleri son albümünde bi şarkıda kullanmışsın, yemedim. gözümden kaçmadı canum.)
"he loves me, he loves me not" izledim demin. psikolojik hastalıklar hoş değil cidden. ayıp.
geleneksel ilk vize sıçışlarından sonra tekrar karşınızdayım ahali. gah gah gülmeyeceğim bu vakit. biraz melankoli var bünyede. (ço üşüdüm dışarda ondan mütevellit sanırım)
aslında son günlerdeki halim gayet güzel, umut verici, canlı heycanlı, kıpır kıpır fıkır fıkır ve ötesi. daha da abartırım ama kasmayorum. ama az önce ayaklarım böyle bi yere basar oldu. burcu napıyosun kızım kendine gel dedim. camı açtım. soğuk vurdu yüzüme. ayıldım yeniden.
ya ne bileyim böyle güzel şeylerin olacağına inanıyorum. inandırıyorum kendimi. ha göt olabilitemi de tahmin ediyorum ama yine de minik bi umut saçmalatıyor kendimi.
odam sessiz. yeni filmler buldum. yeni müzikler. yeni kitaplar aldım. böcek falan kalmadı etrafta. karnım tok sırtım pek. bi de kahve yapsam..
geçer mi ki bu gerçeklik, yeniden yükselir miyim yukarı :?
(aklımdan geçen şarkıyı seveyim.: pencereden kar geliyor. )
aslında son günlerdeki halim gayet güzel, umut verici, canlı heycanlı, kıpır kıpır fıkır fıkır ve ötesi. daha da abartırım ama kasmayorum. ama az önce ayaklarım böyle bi yere basar oldu. burcu napıyosun kızım kendine gel dedim. camı açtım. soğuk vurdu yüzüme. ayıldım yeniden.
ya ne bileyim böyle güzel şeylerin olacağına inanıyorum. inandırıyorum kendimi. ha göt olabilitemi de tahmin ediyorum ama yine de minik bi umut saçmalatıyor kendimi.
odam sessiz. yeni filmler buldum. yeni müzikler. yeni kitaplar aldım. böcek falan kalmadı etrafta. karnım tok sırtım pek. bi de kahve yapsam..
geçer mi ki bu gerçeklik, yeniden yükselir miyim yukarı :?
(aklımdan geçen şarkıyı seveyim.: pencereden kar geliyor. )
uykusuz kalınan veyahut (veyahut!) az uyunan gecelerden sonra sabah beni ne uyandırır ha bilir misin beybi?
bilgisayarı açıp iki internet görmek
durmadan çalan (35dakikalık canlı performans) telefon sesleri
annemin sevgi şeyleri
47 derecelik hava sıcaklığı
...
pekii sınav çalışmam için erken kalkmam gerekiyorsa beni ne uyandırır bilir misin?
rabırt, üzülme. sıçtın mavisi kokusu da keskindir, insana yatağını terkettirir. (o sıcak, masum, cennet bahçesi yatağı!)
görüşmek üzere liza. sen bunu okurken ben "canımız sağolsun modu" ile "embriyo okulda, embriyo tatilde, embriyo ormanda.." adlı serileri yaşıyor olucam.
hayat zor ve çetrefilli!
bilgisayarı açıp iki internet görmek
durmadan çalan (35dakikalık canlı performans) telefon sesleri
annemin sevgi şeyleri
47 derecelik hava sıcaklığı
...
pekii sınav çalışmam için erken kalkmam gerekiyorsa beni ne uyandırır bilir misin?
rabırt, üzülme. sıçtın mavisi kokusu da keskindir, insana yatağını terkettirir. (o sıcak, masum, cennet bahçesi yatağı!)
görüşmek üzere liza. sen bunu okurken ben "canımız sağolsun modu" ile "embriyo okulda, embriyo tatilde, embriyo ormanda.." adlı serileri yaşıyor olucam.
hayat zor ve çetrefilli!
kesin bana bişi demek istiyor. kesin söylemek istediği bi olay var. çok yaklaştım hissediyorum. yoksa niye bilgisayarı açarken yarım saat "hoşgeldiniz" yazısı dursun ki? "bıçak kesmiyo abla" yapan esnaf gibi ne diye o yazıyı gözüme sokar ki. fazla ısınınca kapanır oldu. acaba biraz da ders mi çalışmalıyım ondan mı evhamlanıyo canım ev arkadaşım, müziğim televizyonum yazım çizim herbişeyim.
Son iki ayda o kadar çok böcek öldürdüm ki Raid, Detan vs.'den farkım olmadığını düşünüyorum. yolda yürüyen böceği bi bakışımla öldürebilirim. adam acısından ölür, zehri geçtim. terlik stillerim çok gelişik. canlının konumu önemli değil, tavan taban perde pencere kalorifer peteği arası.
hahaha.. hatırlarım daha dün gibi ilk öldürdüğüm böceğin çıtırt sesini. nası kanım çekilmişti.. nası bi anda hayattan soğumuştum, kulağımdan ses gitmemişti.. ölüsüne bakamamıştım uzun süre. hey gidi hey..
o sesi duymadan bi günüm geçmiyor artık. hayır cidden anlamıyorum. kasım ayındayız insafsızlar! götdonduran soğukları var dışarda (son iki gün hariç) hanki yüzle geziyosunuz, utanmadan evimde dolanıyorsunuz anlamıyorum kü..
ha bu yazıyı yazmamın sebebi ne kadar canileştiğim, entomoloji dersindeki halimi merak edişim, daha ne kadar böceği acımadan öldüreceğim, yo efendim bi sürü günaha girdiğim falan değil. (Artık öldürdüğüm böceklerin günahının hesabını veremicem bence. sayısı bini bulmuştur...) şöyle ki odamdaki böcekler aynı tür. hepsi "uğurböceğinin biraz uzuncası, (dermopter olduğu iddia ediliyor.) ne yer ne içer, kaçta yatar, en sevdiği film nedir falan filan her bi haltını öğrendim serserinin. bi yuvalarını bulamıyorum. bana kalırsa duvarımda delik var ordangiriyorlar sürekli..
ne diyordum.. yazıyı yazmamın sebebi akşamüzeri odadan çıkmadan evvel olası böcek kontrollerimi yapıyordum. perdede uğurböceği gördüm. şaşırdım kendisine. toplumun bu canlıya yaklaşımı, nasıl da sevimli bulduğu aklıma geldi. bilinçaltımın bu hallerini yemedim. terliği aldığım gibi çıtırdattım bedenini. sonra bi pişmanlık..
uğur böceğiydi. diğerlerinden farklıydı. onu elime alıp dilek tutucaktım. sonra da pencereden dışarı üfleyecektim. dimi. oysa terlikle içini dışına çıkarmış iğrençliğime iğrençlik katmıştım. yaptığım bu pislikten sonra kendimi koltuğa attım düşüncelere daldım..
ya uğurböceğini öldürdüm diye işlerim ters giderse, naletlenirsem dedim. nitekim herkes hayvanı görünce sevinç çığlıkları atıyor, dilek dilemeye doymuyorlardı. bi öpmediği kalıyordu insanlığın..bense şirinşeyü hayvanlıktan çıkarmıştım.. kesin işlerim ters gitmeye başlayacaktı.
sonra kendime geldim. burcu dedim. o hayvanın diğer gardaşlarından ne farkı var hağ dedim. bağırdım kendime çılgın gibi. ayağa kalktım.. onun argadaşları ölüyorken bu hayvanceğızın nasıl yaşatırsın, nerde eşitlik.. nerde gardaşlık dedim. senin evine her destursuz girenin sonu terlik demedin mi gızım, şimdi niye yoldan dönüyorsun benle konuşuyorsun dedim. hem kendi cümlelerimi söylüyor hem de vicdanımın yerine konuşuyordum. görseniz ne kadar tatlıydım evimde kendi kendime konuşurken. (evime gelince uzun süre anlamsızca yüzünüze bakıyorum, haberiniz olsun. evde kimseyi görmeye alışkın olmadığımdan, garipsersiniz korkarsınız diye söylüyorum, herşey insanlık için)
bilgisayar müzüğünün karıştır modu bedükten heartbreaker gönderiyor bana. peki ya siz? hala istediğim şarkıları ulaştırmadınız lan! nası yollayabiliriz hayatımın en komik insanı diyen de yok. gönül koyuyorum bak..
üperim.
ulan ne ara bitti yan gelip yatış günlerim.. daha dün sınavlara çok var diyordum. al işte yine yumurta kapıya dayandı. of. embriyoloji çok kıl bi ders. sen sen ol, alma arkadaşım. valla.
haftasonu için muhteşem planlarım var. hava nolursa olsun ders çalışıcam. çok pis kararlıyım. hatta bu akşam başlıcam çalışmaya ama şimdi başlamıyorum. how i met your mother izlicem şimdi çünküme. izlediğim bölümler ama olsun. alışkanlık oldu yeniden.
siz canım sanşaynlarıma mini bi playlist hazırladım. hadi yine iyisin lan
travis * j. smith
santana * black magic woman
sublime * santeria
starsailor * all the plans
norah jones * chasing pirates
rolling stones * rain fall down
w.a.s.p. * sleeping
lenny kravitz * dancin til' dawn
listeyi yazmamın amaçlarından biri de hayırsever gardaşlarımdan bunları yollamasını istememdir. hadi be hacu
+ ankarada foto turu krizim git gide büyüyor. bildiğiniz gruplar neyim varsa söyleyin, katılayım kaynaşayım
ha bi de hepinize "uzun zaman beklediğiniz yemekleri kargoda karşılama anları" diliyorum efenim. zira dün bi masaya çıkıp göbek atmadığım kaldı. canım anam önceki yazıdaki ilk 3 dünyagüzelini yollamış bana. oyh.
yemek falan yapayım ders çalışayım. öperim gençler.
(5oo) days of summer. kıps!
haftasonu için muhteşem planlarım var. hava nolursa olsun ders çalışıcam. çok pis kararlıyım. hatta bu akşam başlıcam çalışmaya ama şimdi başlamıyorum. how i met your mother izlicem şimdi çünküme. izlediğim bölümler ama olsun. alışkanlık oldu yeniden.
siz canım sanşaynlarıma mini bi playlist hazırladım. hadi yine iyisin lan
travis * j. smith
santana * black magic woman
sublime * santeria
starsailor * all the plans
norah jones * chasing pirates
rolling stones * rain fall down
w.a.s.p. * sleeping
lenny kravitz * dancin til' dawn
listeyi yazmamın amaçlarından biri de hayırsever gardaşlarımdan bunları yollamasını istememdir. hadi be hacu
+ ankarada foto turu krizim git gide büyüyor. bildiğiniz gruplar neyim varsa söyleyin, katılayım kaynaşayım
ha bi de hepinize "uzun zaman beklediğiniz yemekleri kargoda karşılama anları" diliyorum efenim. zira dün bi masaya çıkıp göbek atmadığım kaldı. canım anam önceki yazıdaki ilk 3 dünyagüzelini yollamış bana. oyh.
yemek falan yapayım ders çalışayım. öperim gençler.
(5oo) days of summer. kıps!
1. Selanik Kurabiyesiki kavala kurabiyesi de denmekteymiş kendisine. of! bademli muhteşem bi lezzet. uzun süre de bozulmuyor. olsa da yesem. aman. oyh.yesem yesem bıkmam lan
2. Lahana dolması
ooooooff! o kadar çok canım istiyor ki anlatamam. anlatamıcam ama yine de kastırıyor yazıyorum sizlere. anneannemin elinden çıkmış olacaklar tek şart bu. çünkü zibilyon tane yerde yedim, hiçbürü ona benzemedi. (bkz. how i met your mother 4. sezon,marshall'ın hamburger olayı) of ço istiyom valla
3. kestane
kestane istememe şaşırmıyorum artık. dolabımdan eksik etmiyorum. asla bıkmam heralde kestane yemekten. bi adaya düşsem sadece kestane alırım. çiğ ossun, mangal ossun.. köz ossun.. yeter ki haşlama olmasın. en sonra çare haşlamasını yemek. yok lan. kestane olsun çamurdan olsun!
4. çilekli turtaof bebek! bu arkadaş aşık olunmasın da napılsın! altta nefis hamuru, üzerinde muhteşem kreması, tepesinde çilekleri, en üstte de hafif jölesi.. oyy... bildiğin yutkunur oldum. allam ben nerden başladım bu yazıya ya.. kendi kendimi mahveder oldum lan
5. evpastası
sedat'ın doğumgünüsü için yaptığımız. içi vanilyalı muzlu, dışı çikolata kremalı, sade kekli.. of buket. sabah nası keyfile yedim anlatamam ya. tadı damağımda yeminlen. ağzım sulanıyo na şimdi. bana bi pasta tabağı alın, her gün pasta yiyelim ee-mee yerine. of.oof..
not: fotoğraftaki benim tabağım. görüntüsüne rağmen (yine buket imzasına rağmen. meh meh.) muhteşem lezzette kendisi. bi tabak bulsam aynısını sabitlicem buzdolabıma. of ...
allaam sen kimseyi aç bırakma. dinimiz amin.
2. Lahana dolması
ooooooff! o kadar çok canım istiyor ki anlatamam. anlatamıcam ama yine de kastırıyor yazıyorum sizlere. anneannemin elinden çıkmış olacaklar tek şart bu. çünkü zibilyon tane yerde yedim, hiçbürü ona benzemedi. (bkz. how i met your mother 4. sezon,marshall'ın hamburger olayı) of ço istiyom valla
3. kestane
kestane istememe şaşırmıyorum artık. dolabımdan eksik etmiyorum. asla bıkmam heralde kestane yemekten. bi adaya düşsem sadece kestane alırım. çiğ ossun, mangal ossun.. köz ossun.. yeter ki haşlama olmasın. en sonra çare haşlamasını yemek. yok lan. kestane olsun çamurdan olsun!
4. çilekli turtaof bebek! bu arkadaş aşık olunmasın da napılsın! altta nefis hamuru, üzerinde muhteşem kreması, tepesinde çilekleri, en üstte de hafif jölesi.. oyy... bildiğin yutkunur oldum. allam ben nerden başladım bu yazıya ya.. kendi kendimi mahveder oldum lan
5. evpastası
sedat'ın doğumgünüsü için yaptığımız. içi vanilyalı muzlu, dışı çikolata kremalı, sade kekli.. of buket. sabah nası keyfile yedim anlatamam ya. tadı damağımda yeminlen. ağzım sulanıyo na şimdi. bana bi pasta tabağı alın, her gün pasta yiyelim ee-mee yerine. of.oof..
not: fotoğraftaki benim tabağım. görüntüsüne rağmen (yine buket imzasına rağmen. meh meh.) muhteşem lezzette kendisi. bi tabak bulsam aynısını sabitlicem buzdolabıma. of ...
allaam sen kimseyi aç bırakma. dinimiz amin.
insanın televizyonun olmaması, her gün gazete almaması çok garip bişi. internet de eserikliyse bi gelip bi gidiyorsa hele oyy oy..
hemen hemen hergün annemle doğuzgıribi üzerine konuşuyoruz. onun tavsiyeleri, yemem içmem gereken şeyler, bulunmam gereken ortamlar ve daha niceleri. haberleri falan izlemediğimden dünyadan bi haberim aslında. güzel ama. sakinim gayet. mesela gündemimin başlıkları şöyle: mantarlı böreği tavada nası yapıcam.. cumaya slayt yetiştirmem gerek.. çamaşırlar birikti.. bi ara meyve yiyim süt içiim.. lan kitap falan okusam.. o değil de fotoğraf turu yapsam...
parazitoloji dersi öğretmenimin dediği gibi.. ne kadar az bilirseniz, o kadar ço mutlu olursunuz.
hocam sınava da bu mantığı uygular umarum.
ha doğumgünü hediyelerimi incelerken kendim hakkında inanılmaz bişi keşfettim! ço şaşırcaksınız eminim. meğersem ben yazmayı seviyormuşum argadaş! yaaa.. kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. selüloz ağırlıklı hediyelerimi ço sevdim. deri kapaklı defteri sapık gibi kokluyorum sonum iyi değil o ayrı.
bükötcüm, verdiğin şarkıları dinledim bitti, yeni şarkı istirem!
ha bi de burdan umut sarıkaya ya seslenmek isterim, umutcum, nerde gördün, nerde konuşmama kulak misafiri oldun bilmiyorum ama o aşkımızın meyvesi aytek karakteri üzerinde payım olduğunu düşünüyorum! yazdan beri ekmek yerine ee-mee diyorum(şimdi tonlayamadım ben sana sanşayn, bi ara ara beni üfliyim kulağına) arkadaş ortamımda gayet hayran bu tabire. sen bunu "eppek"e çevirerek kandıramazsın beni bebeyim. öperim.
of.. merkez kütüphaneye gidip kipat almam lazım ya..
üşeneyazdım.
sıradaki şarkı saa gelsin! : Coldplay - strawberry swing.
pencerenin önüne oturup bulutları izlemek ço güzel lan 8)
doğuzgıribi uzak ola hepimizden. dinimiz amin.
ha bi de bugün bi ara kar atıştırdı, dötüm dondu. havalar ısınsın, bahar gelsin lön
hemen hemen hergün annemle doğuzgıribi üzerine konuşuyoruz. onun tavsiyeleri, yemem içmem gereken şeyler, bulunmam gereken ortamlar ve daha niceleri. haberleri falan izlemediğimden dünyadan bi haberim aslında. güzel ama. sakinim gayet. mesela gündemimin başlıkları şöyle: mantarlı böreği tavada nası yapıcam.. cumaya slayt yetiştirmem gerek.. çamaşırlar birikti.. bi ara meyve yiyim süt içiim.. lan kitap falan okusam.. o değil de fotoğraf turu yapsam...
parazitoloji dersi öğretmenimin dediği gibi.. ne kadar az bilirseniz, o kadar ço mutlu olursunuz.
hocam sınava da bu mantığı uygular umarum.
ha doğumgünü hediyelerimi incelerken kendim hakkında inanılmaz bişi keşfettim! ço şaşırcaksınız eminim. meğersem ben yazmayı seviyormuşum argadaş! yaaa.. kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. selüloz ağırlıklı hediyelerimi ço sevdim. deri kapaklı defteri sapık gibi kokluyorum sonum iyi değil o ayrı.
bükötcüm, verdiğin şarkıları dinledim bitti, yeni şarkı istirem!
ha bi de burdan umut sarıkaya ya seslenmek isterim, umutcum, nerde gördün, nerde konuşmama kulak misafiri oldun bilmiyorum ama o aşkımızın meyvesi aytek karakteri üzerinde payım olduğunu düşünüyorum! yazdan beri ekmek yerine ee-mee diyorum(şimdi tonlayamadım ben sana sanşayn, bi ara ara beni üfliyim kulağına) arkadaş ortamımda gayet hayran bu tabire. sen bunu "eppek"e çevirerek kandıramazsın beni bebeyim. öperim.
of.. merkez kütüphaneye gidip kipat almam lazım ya..
üşeneyazdım.
sıradaki şarkı saa gelsin! : Coldplay - strawberry swing.
pencerenin önüne oturup bulutları izlemek ço güzel lan 8)
doğuzgıribi uzak ola hepimizden. dinimiz amin.
ha bi de bugün bi ara kar atıştırdı, dötüm dondu. havalar ısınsın, bahar gelsin lön
şimdi efenim şöyle. benim bu aralar pek yazasım gelmedi. doğuzgıribi olsun.. beytepeninbibergazlari olsun.. gündemde pek çok konu var ama yazamadım işte.
kütüphanedeyim şimdi. internete girmeye geldim. niçün? odamda internet yoh. böyle bi günde internet olmazsa noolur he. insanın doğumgününde internetsiz nasıl yaşanır. teknoloji çağında yaşıyoruz, feysbuktaki doğumgünü mesajlarını okumadan nası güzel bi yıl geçirebilirim? mümkünatı yok. zaten hava kapalı.. kampüs yağmurlu. kahve-film-battaniye günü bildiğin.
o diil de günü gününe çalışmak lazım. ödevleri halletmek lazım.
kütüphanede telefonla konuşan birey yasaklansın. yerine belgesel yayınlansın. tenk yu.
ha bi de doğumgünümü kutlayan herkeslere teşekkür ederim efenim. gönül ister bi araya gelelim, hepinizi benim odaya atayım, sıcak şaraplar sıcak sohbetler edelim. ama pazar günü kim o koca kıçını kaldıracak da gelecek di mi dostum!
gidecem kendime pasta yapacam. o yee!
hepsini de ben yiyecem. tabi tanrı misafirleri için de bişiler yapabiliring belkim. tenk yu egeyin.
hakkaten arayıp soran, kutlayan herkese teşekkür ediyorum. sağolun varolun.
(hala hepinizi odama atma fantazim var, aym sori)
yazar iç ses: aslında doğumgünü falan çok tırt. olay fotodakinden ibaret. iyi ki doğmuşum. eee. sonra?
yazar iç ses savunması: ama siz yine de kutlayın sanşaynlarım. siz de iyi ki doğmuşsunuz. sizi çok seven hello sanşaynınız. muç.
10 gün ne yer ne içersin diye düşünmedim, aksattım seni canım sanşaynım. üzgünüm. ağlıyorum şu an inanmazsın. hayat acımıyor. peki son 10 gün neler oldu hep birlikte görelim!
bikerem istanbul'a gittim. artık otobüsle istanbul yoluna tahamülüm kalmıyor onu hissettim bi kez daha. yol git git bitmiyor. daral geliyor afaganlar basıyor. evet
sonra düğün gördüm. ulan bi ankara havası çalmadı şerefsizler. o kadar bozuldum ki anlatamam. 4 yıldır düğün namına bişi yapma etme. sonra hop davetiye gelsin. vay efendim süslen püslen git. angara havam çalmasın he mi?! yerim ulan o düğünü. fidayda olsun, efenime söyleyeyim misket olsun bunlar düğünün bereketidir, uğurudur, nazar boncukudur. bilemedi yeni nesil.. bilemediii...
ha külotlu çorap giyme özürlüymüşüm onu farkettim. na bunu yazarken aklıma çorabımsı spreyler geldi. yüzyılın icadı olduğunu düşünüyorum şu an kendisi için. spreyi bacağına sıkıyorsun, çorap varmışçasına pürüzsüzlük görüntüsü mü neydi. ha benim bacaklar zaten pürüssüz tabiğ he
topuklu ayakkabı için de aynı özür geçerli. ayağım taraklıymış. naletmiş. töööbe estağfurullahmış. sonracıma falan derken yine türkiye standartlarının eccük üzerinde olan boyumu vurgularcasına düztaban giydim 30m boyundaki insanların arasında!
ankaraya döndüm. dersler başladı tam gaz. aman pek şahane. tabi günü gününe çalışıyorum evet. yaa.. çok günü gününe çalışıyorum. hatta derse girmeden bi çalışıyorum dersi daha iyi dinlemek için. ne demezsin.
lab raporunun son günü bugündü, iki gündür aman napsam da pazartesiye ertelesem diye ağlıyordu bendeniz. sabah hocayı gördüm. hocam pazartesi raporu versem olur muuğ diye ağlamaya başlamıştım ki kendisi melek çıktı. tabi tabi dedi. hay ben seni yerim dedim. koşarak meliykelere varıp "havada topuk tokuşturma hareketi"ni yapacaktım ki denyo pantolonum müsade etmedi, bi güzel düştüm. ha dizimin morluğu acısıyla kalsam eyvallah. merdiven inerken ebemin ağlamasıyla kalsam ne ala. millet gözümün içine baka baka güldü ya. of. o koydu lan. arkamdan gülün arkadaşım. tek ergenliğim bu lan. ben düşünce yüzüme gülmeyin başka bişi istemem argadaş!
ha böcek işleri son sürat. günde en az 5 tane öldürmezsem kendimi iyi hissetmiyom, bi eksiklik oluyor.
bi de dün akşam if'te yasemin mori'ye gittik. yasemincim. çok güzel söylüyosun iyisin hoşsun da.. şarkıları o kadar uzatma be gülüm be. hele hele şarkının bi cümlesini alıp yedibinbeşyüzelliüç kere hayvan gibi haykırarak söyleme cicişim ya. beynimin hamuğagodun ya. yapma aşkitom onu. usulca söyle bırak he. aferim kızıma.
yarın eski dostlar(!)a gidicem. bakalım tiyatro ne alemde he.
öpenzi beybifeysullahlarım.
bikerem istanbul'a gittim. artık otobüsle istanbul yoluna tahamülüm kalmıyor onu hissettim bi kez daha. yol git git bitmiyor. daral geliyor afaganlar basıyor. evet
sonra düğün gördüm. ulan bi ankara havası çalmadı şerefsizler. o kadar bozuldum ki anlatamam. 4 yıldır düğün namına bişi yapma etme. sonra hop davetiye gelsin. vay efendim süslen püslen git. angara havam çalmasın he mi?! yerim ulan o düğünü. fidayda olsun, efenime söyleyeyim misket olsun bunlar düğünün bereketidir, uğurudur, nazar boncukudur. bilemedi yeni nesil.. bilemediii...
ha külotlu çorap giyme özürlüymüşüm onu farkettim. na bunu yazarken aklıma çorabımsı spreyler geldi. yüzyılın icadı olduğunu düşünüyorum şu an kendisi için. spreyi bacağına sıkıyorsun, çorap varmışçasına pürüzsüzlük görüntüsü mü neydi. ha benim bacaklar zaten pürüssüz tabiğ he
topuklu ayakkabı için de aynı özür geçerli. ayağım taraklıymış. naletmiş. töööbe estağfurullahmış. sonracıma falan derken yine türkiye standartlarının eccük üzerinde olan boyumu vurgularcasına düztaban giydim 30m boyundaki insanların arasında!
ankaraya döndüm. dersler başladı tam gaz. aman pek şahane. tabi günü gününe çalışıyorum evet. yaa.. çok günü gününe çalışıyorum. hatta derse girmeden bi çalışıyorum dersi daha iyi dinlemek için. ne demezsin.
lab raporunun son günü bugündü, iki gündür aman napsam da pazartesiye ertelesem diye ağlıyordu bendeniz. sabah hocayı gördüm. hocam pazartesi raporu versem olur muuğ diye ağlamaya başlamıştım ki kendisi melek çıktı. tabi tabi dedi. hay ben seni yerim dedim. koşarak meliykelere varıp "havada topuk tokuşturma hareketi"ni yapacaktım ki denyo pantolonum müsade etmedi, bi güzel düştüm. ha dizimin morluğu acısıyla kalsam eyvallah. merdiven inerken ebemin ağlamasıyla kalsam ne ala. millet gözümün içine baka baka güldü ya. of. o koydu lan. arkamdan gülün arkadaşım. tek ergenliğim bu lan. ben düşünce yüzüme gülmeyin başka bişi istemem argadaş!
ha böcek işleri son sürat. günde en az 5 tane öldürmezsem kendimi iyi hissetmiyom, bi eksiklik oluyor.
bi de dün akşam if'te yasemin mori'ye gittik. yasemincim. çok güzel söylüyosun iyisin hoşsun da.. şarkıları o kadar uzatma be gülüm be. hele hele şarkının bi cümlesini alıp yedibinbeşyüzelliüç kere hayvan gibi haykırarak söyleme cicişim ya. beynimin hamuğagodun ya. yapma aşkitom onu. usulca söyle bırak he. aferim kızıma.
yarın eski dostlar(!)a gidicem. bakalım tiyatro ne alemde he.
öpenzi beybifeysullahlarım.
efenim şöyle. hani beyaz eşyalar genelde sakin sakin dururken, günün en sakin sessiz anında birden bire yüksek sesle çalışmaya başlarlar ya. heh! bizimki de o yüksekses kısmına geçerken kendini maykıl ceksın sanıyor, öyle sesler çıkarıyor ki, ahanda biid it başlıcak şimdi lan diyorsunuz ister istemez. şarkının giriş müziğidir kendisi.
tabi video başlığı olaraktan mickael yazan arkadaşı da öpüyoruz ailecek. hayat sana hiç acımadı dostum biliyorum!
Mickael Jackson - Beat It
sabahtan akşama kadar beat it mırıldanmamın sebebisin buzdolabım!
tabi video başlığı olaraktan mickael yazan arkadaşı da öpüyoruz ailecek. hayat sana hiç acımadı dostum biliyorum!
Mickael Jackson - Beat It
sabahtan akşama kadar beat it mırıldanmamın sebebisin buzdolabım!
valla bittiniz!
çamaşır çilesi çektiğim şo gün, bana bunu yapmayacağdınız!
havalar soğur yarın öbürsü gün, gidersiniz dedim. cam pencere açmadım, boşu boşuna haremime girmiş bulunmayın, ben de canınızı almayayım dedim. kapının altında açıklık kalan yere sizin için kumaş koydum, yine girmeyin diye. girmeyin de ben de sizi öldürmeyeyim, sakin yaşayıp gidelim diye. ama yoooh! siz gevurlar dayanamadınız yine sinirlerimi hoplattınız!
efenim. ben bu hayvaceğızlardan her gün en az 2 tane öldürüyorum. evet yapıyorum bunu. hobim mi? yoo dostum. mahremimde istemiyorum kendilerini. evet. abidik gubidik yerlerde gezmelerini izlemek istemiyorum. sabah uyanıp kendimi koltuğa attığımda, karşıdaki koltukta yürümekte olduğunu, efenime söyleyeyim, sakin sakin bilgisayarda yazı yazarken birden bire perdeden aşağıya gezindiğini, yok efendim ben yatmak üzere odaya girmişken bu garibanın pijamamın yanında olduğunu görmek istemiyorum haklı olaraktan. bir olur, iki olur.. ama her gün olmaz ki arkadaşım. yerini yurdunu sınırını bil dimi.
olağan çamaşır krizimi yazıyordum ki aralarından en cesuru (yiğidi öldür hakkını yeme) salonda uçmaya karar verdi(evet uçuyorlar!). vay dedim sen misin. hangi yüzle buralara geliyorsun, ben demin 2 tanenizi şehit etmedim mi he? diye seslendim. tınlamayarak perdeye iniş yaptı. du dedim geliyorum. terliğime davranıp. (terliğime de çok üzülüyorum. hem canlarını yakmamak için yavaş vuruyorum, böyle suları falan çıkmasın diye, hem de vicdan falan) sonra işte kovalamaca olsun, bundan sonra acımıyom lan size olsun bi takım olaylardan sonra yazıyorum işte.
sözüm sana kırmızı_uğurböceğimsi_ama_daha_uzun_olanı_meliykeye_sordum
_coleoptermişsin_haddini_bil!, okkalı bi settürün gidin diyor, yallah tazzik diyorum size. galkın gidin lan. almanyadan oğlum gelicek gerekirse. hoşt.
evet! çamaşır makinasıyla yarışabilirim sandım. bende iki don bi atlet yıkayabilirim sandım. hay ağzıma zıçayım. staj raporu yazmayayım diye ne hallere düştüm. bileydim staj yapmazdım lan. valla.
efenim herşey odaya gelmemle başladı.
artık bugün rapordan kaçamıcak, stajda hangi romanlar okuduğumu, ne muhabbetler dinlediğimi, çalışanların çocuklarını, çocuklarının adlarını, önceki akşam ne yediklerini, haftasonu kimlere misafirliğe gittiklerini, aman da havaların çok sıcak geçtiğini, akşam yağmur yağabilirleri falan ne gördüysem yazacaktım. kafamda cümleleri oluşturmuş, planları hazırlamış odaya varmıştım ki, içimde, rapordan hala kaçabileceğini sanan küçük bi burcu dürtükledi. git çamaşırhaneyi öğren çamaşır yıka kızım bu ne pislik öğğ falan dedi. iyi dedim seni mi kırıcam. gittim görevliye. 1 saat sonra akşam görevlisinin geleceğini, ona sormam gerektiğini çünkü şu an makinaların dolu olduğunu, zaten randevu diye bişi olmadığını, çamaşırhane boşalasıya insanların görevliyi arayıp oranın kapısını açtırdığını, böylece çamaşır yıkadıklarını öğrendim. tabi odaya varınca sen bi üşen.. bi üşen.. yok gidicem de, arıcam da, aman da orası boş olacak da, yok efendim renklileri ayırıcam da...
arçelik çamaşır makinasından neyim eksik lan benim dedim! allah el vermiş kol vermiş akıl vermiş fikir vermiş (sıpoylır: yazının sonuna doğru bu iki maddeyi tartışıcam kendi içimde) neden ben de iki parça giysimi yıkıyamayayım ha dedim. önce biraz bilgisayarda oyalandım. (Tabi ki!) sonra bişiler atıştırdım. falandı filandı derken en sevdiğim hırkamdan başlamaya karar verdim. lavaboda yıkıyorum güzel güzel, şerefsiz durulandı mı anlamadım pek. bende paso dayandım suya. (Zaten arsenikli içemeyoz) baktım oldu gibi. bi iki de iç çamaşırı davranayım dedim. onlar çok kek çıktı. küçük parça olduğundan hemen yıkandı paklandılar. du dedim bi iki hırkamı daha yıkayayım. 3. hırkaya geldiğimde kol kaslarımda minik yanmalar hissettim. dedim burcu olacak bunlar. makinada o kadar elektrik harcıyor. sakin ol kızım dedim. hırka yıkamaya tövbe edince biraz dinlendim. iki penye neyim yıkayam dedim. onlar da ince falan yine çok kek oldu. oh dedim kaptın sen bu işi. tam rahatlamış odaya dönüyordum ki buram buram kirlenmiş pantolonlarla bakıştım. uzuuun bi hassteer sonrası, 3 tanesini gözüme kestirdim. hay kestirmez olaydım. hay o odaya dalmayaydım. hay rapor yazaydım.
bildiğin mahvettiler beni lan! acımadı insafsızlar!
lavabo bana dar gelir diyerekten duşa attım kendisini.
ey sanşayn! duşta ne yıkanır? insan yıkanır. bu kotun ne işi vardır dimi! yooh. sabunlamak dert. sabunladığın öküzölüsünü kaldırmak bi dert. onu durulamak en büyük dert. bittim ya. bildiğin bittim. belim kolum götüm.. her yerim bitti. ilk kotu yıkarken yaptığım hataları yapmamaya dikkat ederkek ikinciye geçtim. (hatalar için bkz. cepleri kontrol etmeden suya atmak, ters çevirmeden yıkamak, önce tümden ıslatıp sonra parça parça sabunlamak, o parça sabunlanan yeri durulamadan başka bölgeyi sabunlamak gibin)
3. kot pantolona geçemedim. gücüm guvvatım galmadı. yoruldum. hayat enerjim gitti. sanayi devrimi getirileriyle baş edemeyeceğimi anladım. işçi olarak makinalara yenildim.
akıl fikir mevzuuna gelince. bence var ama her zaman kullanmıyorum. çılgınım çünkü. o yee. of. lan çok yoruldum cidden ama
Kendime not: bi daha duşta kot yıkamam gerekirse üzerime giyip yıkanacam.bi taşla iki kuş. fuliş kazanova misali! uu beybi beybilik durumu görmezden geliyorum şimdilik.meh meh
efenim herşey odaya gelmemle başladı.
artık bugün rapordan kaçamıcak, stajda hangi romanlar okuduğumu, ne muhabbetler dinlediğimi, çalışanların çocuklarını, çocuklarının adlarını, önceki akşam ne yediklerini, haftasonu kimlere misafirliğe gittiklerini, aman da havaların çok sıcak geçtiğini, akşam yağmur yağabilirleri falan ne gördüysem yazacaktım. kafamda cümleleri oluşturmuş, planları hazırlamış odaya varmıştım ki, içimde, rapordan hala kaçabileceğini sanan küçük bi burcu dürtükledi. git çamaşırhaneyi öğren çamaşır yıka kızım bu ne pislik öğğ falan dedi. iyi dedim seni mi kırıcam. gittim görevliye. 1 saat sonra akşam görevlisinin geleceğini, ona sormam gerektiğini çünkü şu an makinaların dolu olduğunu, zaten randevu diye bişi olmadığını, çamaşırhane boşalasıya insanların görevliyi arayıp oranın kapısını açtırdığını, böylece çamaşır yıkadıklarını öğrendim. tabi odaya varınca sen bi üşen.. bi üşen.. yok gidicem de, arıcam da, aman da orası boş olacak da, yok efendim renklileri ayırıcam da...
arçelik çamaşır makinasından neyim eksik lan benim dedim! allah el vermiş kol vermiş akıl vermiş fikir vermiş (sıpoylır: yazının sonuna doğru bu iki maddeyi tartışıcam kendi içimde) neden ben de iki parça giysimi yıkıyamayayım ha dedim. önce biraz bilgisayarda oyalandım. (Tabi ki!) sonra bişiler atıştırdım. falandı filandı derken en sevdiğim hırkamdan başlamaya karar verdim. lavaboda yıkıyorum güzel güzel, şerefsiz durulandı mı anlamadım pek. bende paso dayandım suya. (Zaten arsenikli içemeyoz) baktım oldu gibi. bi iki de iç çamaşırı davranayım dedim. onlar çok kek çıktı. küçük parça olduğundan hemen yıkandı paklandılar. du dedim bi iki hırkamı daha yıkayayım. 3. hırkaya geldiğimde kol kaslarımda minik yanmalar hissettim. dedim burcu olacak bunlar. makinada o kadar elektrik harcıyor. sakin ol kızım dedim. hırka yıkamaya tövbe edince biraz dinlendim. iki penye neyim yıkayam dedim. onlar da ince falan yine çok kek oldu. oh dedim kaptın sen bu işi. tam rahatlamış odaya dönüyordum ki buram buram kirlenmiş pantolonlarla bakıştım. uzuuun bi hassteer sonrası, 3 tanesini gözüme kestirdim. hay kestirmez olaydım. hay o odaya dalmayaydım. hay rapor yazaydım.
bildiğin mahvettiler beni lan! acımadı insafsızlar!
lavabo bana dar gelir diyerekten duşa attım kendisini.
ey sanşayn! duşta ne yıkanır? insan yıkanır. bu kotun ne işi vardır dimi! yooh. sabunlamak dert. sabunladığın öküzölüsünü kaldırmak bi dert. onu durulamak en büyük dert. bittim ya. bildiğin bittim. belim kolum götüm.. her yerim bitti. ilk kotu yıkarken yaptığım hataları yapmamaya dikkat ederkek ikinciye geçtim. (hatalar için bkz. cepleri kontrol etmeden suya atmak, ters çevirmeden yıkamak, önce tümden ıslatıp sonra parça parça sabunlamak, o parça sabunlanan yeri durulamadan başka bölgeyi sabunlamak gibin)
3. kot pantolona geçemedim. gücüm guvvatım galmadı. yoruldum. hayat enerjim gitti. sanayi devrimi getirileriyle baş edemeyeceğimi anladım. işçi olarak makinalara yenildim.
akıl fikir mevzuuna gelince. bence var ama her zaman kullanmıyorum. çılgınım çünkü. o yee. of. lan çok yoruldum cidden ama
Kendime not: bi daha duşta kot yıkamam gerekirse üzerime giyip yıkanacam.bi taşla iki kuş. fuliş kazanova misali! uu beybi beybilik durumu görmezden geliyorum şimdilik.meh meh
günün birinde kendinizi tırt türk dizisi başrol oyuncusu gibi hissedebilirsiniz! bi anda nolduğunuzu anlamazsınız. ama buram buram doktorlar olsun, efenime söyliyeyim kavak yelleri olsun, sonracığıma sevdam dağlarda gezer olsun, (bkz. memleketinin dizilerini hatırlamayan türk genci) adeta o sahneyi yaşıyormuşçasına şaşırabilirsiniz.
misal, kadın başrol oyuncusu hamile olduğunu öğrenir, ancak mevcut çocuğun babasıyla konuşmadığından kürtaj yaptıracaktır, o gün hastaneye çocuklarıyla oynaşan anneler gelir. hepsi ilk defa çocuk seviyormuşçasına na bu hamile bayanın önünde çocuklarını yerler yutarlar. dolayısıyla bizimki takkesini önüne alıp bi kez daha düşünür falan filan.
bende de şöyle bi "zen anı" oldu:
işte aman da bi işe giriyorum, vay efendim nolacak, yok efendim 1 ay sonra pişman olur muyum, aman hacu ne edelim, öyleydi böyleydi diye buram buram yakın gelecek merakıyla paniğiyle gezerken, arkadaş ortamına düştüm. benle aynı dertten muzdarip birine hiç düşünmeden "zamana bırak hacu nolacah yaa" dedim. bildiğin tırt türk dizisi başrol oyuncusu oldum. kendi derdime ayılıp bayılırken, sözkonusu başkası olunca hop diye akıl verdim karar verdim. (koyun verdi kuzu verdi, dostlar beni hatırlasın, aşık veysel mix)
neyse. geyiği bırakıyorum vee yazının sloganına tekrar dönüyorum!
olmaz olmaz demeyin!
olabilür.
misal, kadın başrol oyuncusu hamile olduğunu öğrenir, ancak mevcut çocuğun babasıyla konuşmadığından kürtaj yaptıracaktır, o gün hastaneye çocuklarıyla oynaşan anneler gelir. hepsi ilk defa çocuk seviyormuşçasına na bu hamile bayanın önünde çocuklarını yerler yutarlar. dolayısıyla bizimki takkesini önüne alıp bi kez daha düşünür falan filan.
bende de şöyle bi "zen anı" oldu:
işte aman da bi işe giriyorum, vay efendim nolacak, yok efendim 1 ay sonra pişman olur muyum, aman hacu ne edelim, öyleydi böyleydi diye buram buram yakın gelecek merakıyla paniğiyle gezerken, arkadaş ortamına düştüm. benle aynı dertten muzdarip birine hiç düşünmeden "zamana bırak hacu nolacah yaa" dedim. bildiğin tırt türk dizisi başrol oyuncusu oldum. kendi derdime ayılıp bayılırken, sözkonusu başkası olunca hop diye akıl verdim karar verdim. (koyun verdi kuzu verdi, dostlar beni hatırlasın, aşık veysel mix)
neyse. geyiği bırakıyorum vee yazının sloganına tekrar dönüyorum!
olmaz olmaz demeyin!
olabilür.
-günlerdir yazmıyorsun beybi
-yazıciim dostum.. yazıciim..
okurun iyisi bugün de belli olandır dostlar! 3 gün sayfaya bakmayınca öyle "güzel insanlar"dan çıkmakla olmuyor.
öncelikle staj raporu yazıcim. bi haftadır onu yazıcim. aman da ne kadar günü gününe çalışıyorum. oyh. nazar değmesin.tabiğ...
staj raporundan sonra çamaşır yıkıciim.. 2 haftadır çamaşır yıkıciim.. yapıcim tabi. evet. amin.
mp3çaları güncellicim..
fotoları ufaktan devianta koyuciim..(bu arada bi yere foto yüklemekten nefim nefim nefret ediyorum, zira başlık bulana kadar annem hüngür şakırt hüzün seli yaşıyor)
ekmek süt yumurta alıcim. yemek yapıcim.
özel çalışma alsam mı almasam mı ona karar vericim. (geçen sene çalıştığım hocayla devam etmeyi düşünüyorum ama en son verdiği ödevi yazmaya kasarken ki son geceye bırakmıştım kendisini, "Allahım eğer bu ödevi bu gece bitirmezsem 50 yaşıma kadar evlenemeyeyim inşallah!" diye kendime beddua etmişliğim, o gazla 3 saatte ödevi bitirmişliğim mevcut. şimdi yemiyor pek.
lastfm, maykıl ceksın radyosu bugün.
bi de ulusa (kızılaya) sesleneyim, efenim ortam gürültülüyse, aklım başka yerdeyse ve siz bana bişi anlatmaya kalkarsanız yarımağızla, ben size "heehe, hııhı, eeheh, evet, hıı" gibi tepkiler veririm içten bi gülümsemeyle. siz bana bira getirmiş, o katta adisyon açılmadığını biranın ücretini beklediğinizi söyleyebilirsiniz, bütün bunlara "heehe, evet.." diye gülümsemiş olabilirim. 3 kere aynı şeyi tekrarlamış olabilirsiniz. hiç sıkılmadan aynı tepkileri veririm. ta ki yarımaazınızı bırakıp adam gibi söyleyene kadar. neyse. kusura bakma nedjima elemanı. miyav miyav konuşuyordun anlamadım işte.
en son lisedeyken düğüne gitmiştim sanırım, haftasonu istanbula düğüne gidiyorum gençler. angara havası çalmazlarsa üzülücim. bi de müthüş tespitler yapmayı planlıyorum. o yeee.
lastfmde dolandım.. kesinlikle petshopboys, daft punk, phoenix, jamiroquai insanlarının bu aralar daha bi favorim olduğuna inandım. travisi özleidm. red hot chili yi öptüm.oyh.
konser dans neyim olsa da yesek lan.
yoo dostum yoo...
rapor yazıvicivokke!
bi de şey, sayfaya şarkı şeysi nası eklerim ki, işte link gibimsi. ya da farklı temalar olsun bişiler.. renk gelsin yavruceylana..
öperim alaynızı. o ye.
-yazıciim dostum.. yazıciim..
okurun iyisi bugün de belli olandır dostlar! 3 gün sayfaya bakmayınca öyle "güzel insanlar"dan çıkmakla olmuyor.
öncelikle staj raporu yazıcim. bi haftadır onu yazıcim. aman da ne kadar günü gününe çalışıyorum. oyh. nazar değmesin.tabiğ...
staj raporundan sonra çamaşır yıkıciim.. 2 haftadır çamaşır yıkıciim.. yapıcim tabi. evet. amin.
mp3çaları güncellicim..
fotoları ufaktan devianta koyuciim..(bu arada bi yere foto yüklemekten nefim nefim nefret ediyorum, zira başlık bulana kadar annem hüngür şakırt hüzün seli yaşıyor)
ekmek süt yumurta alıcim. yemek yapıcim.
özel çalışma alsam mı almasam mı ona karar vericim. (geçen sene çalıştığım hocayla devam etmeyi düşünüyorum ama en son verdiği ödevi yazmaya kasarken ki son geceye bırakmıştım kendisini, "Allahım eğer bu ödevi bu gece bitirmezsem 50 yaşıma kadar evlenemeyeyim inşallah!" diye kendime beddua etmişliğim, o gazla 3 saatte ödevi bitirmişliğim mevcut. şimdi yemiyor pek.
lastfm, maykıl ceksın radyosu bugün.
bi de ulusa (kızılaya) sesleneyim, efenim ortam gürültülüyse, aklım başka yerdeyse ve siz bana bişi anlatmaya kalkarsanız yarımağızla, ben size "heehe, hııhı, eeheh, evet, hıı" gibi tepkiler veririm içten bi gülümsemeyle. siz bana bira getirmiş, o katta adisyon açılmadığını biranın ücretini beklediğinizi söyleyebilirsiniz, bütün bunlara "heehe, evet.." diye gülümsemiş olabilirim. 3 kere aynı şeyi tekrarlamış olabilirsiniz. hiç sıkılmadan aynı tepkileri veririm. ta ki yarımaazınızı bırakıp adam gibi söyleyene kadar. neyse. kusura bakma nedjima elemanı. miyav miyav konuşuyordun anlamadım işte.
en son lisedeyken düğüne gitmiştim sanırım, haftasonu istanbula düğüne gidiyorum gençler. angara havası çalmazlarsa üzülücim. bi de müthüş tespitler yapmayı planlıyorum. o yeee.
lastfmde dolandım.. kesinlikle petshopboys, daft punk, phoenix, jamiroquai insanlarının bu aralar daha bi favorim olduğuna inandım. travisi özleidm. red hot chili yi öptüm.oyh.
konser dans neyim olsa da yesek lan.
yoo dostum yoo...
rapor yazıvicivokke!
bi de şey, sayfaya şarkı şeysi nası eklerim ki, işte link gibimsi. ya da farklı temalar olsun bişiler.. renk gelsin yavruceylana..
öperim alaynızı. o ye.
aslında gönlümden geçtiği gibi fotoğraf çekmeye ne kadar üşeniyorum bi bilsen...
hep odada olup, pencereden güneşin batışını izleyesim var. güneşe hasret kalmışım. o kadar özlemişim ki bu manzarayı! bildiğin vanilla sky günleri oldu. sanki o renklere sarılıyormuşum gibi oluyor seyrederken. valla bak. keşke tabandan tavana kadar pencere olsa. gökdelen kaplaması gibi.
gece zaten 4 5 gibi uyanıyorum illa ki. ay ışığının yüzüme vurmasını bekliyorum. sonrası uyuklama. arada dışardaki manzara ne alemde onu kontrol etmece.
güzel bence
bu oda, ekim ayı, saçımdaki kırmızılıklar, 4.sınıf dersleri, siti çimenleri...
uğurlu geldiler gibi. güzel gidiyor herşey.
insanın yaşadığı yer, bu kadar mı etkiler bünyesini?
bu kadar mı anlam katar hayatına?
hoşgeldin 205!
gerçekten deli gibi özlemişim ben seni :)
hep odada olup, pencereden güneşin batışını izleyesim var. güneşe hasret kalmışım. o kadar özlemişim ki bu manzarayı! bildiğin vanilla sky günleri oldu. sanki o renklere sarılıyormuşum gibi oluyor seyrederken. valla bak. keşke tabandan tavana kadar pencere olsa. gökdelen kaplaması gibi.
gece zaten 4 5 gibi uyanıyorum illa ki. ay ışığının yüzüme vurmasını bekliyorum. sonrası uyuklama. arada dışardaki manzara ne alemde onu kontrol etmece.
güzel bence
bu oda, ekim ayı, saçımdaki kırmızılıklar, 4.sınıf dersleri, siti çimenleri...
uğurlu geldiler gibi. güzel gidiyor herşey.
insanın yaşadığı yer, bu kadar mı etkiler bünyesini?
bu kadar mı anlam katar hayatına?
hoşgeldin 205!
gerçekten deli gibi özlemişim ben seni :)
barlar, diskolar, eylence yerleri ne diye var? sorarım ne diye ha! evde yüksek sesle müzik dinlememek için tabi ki. yok abi. bu kafayla olmaz. böyle gitmez. bu memleket ilerleyemez. avrupa birliği falan yalan.
ayı heryerde ayı evet.
taşındım ya hani. çok üşüyorum, sessizlik olsun falan dedim ya. haha. kıçımla gülüyorum yüksek müsadenizle şu anki halime. zira yan taraf diskoymuş. peeeh. yarım saat daha müsade verdim kendilerine. zira demin kapılarını çaldım duymadılar. yorulurlar diye umut ediyorum. yoksa yediricem o "seks.. seks.. seks on dı biiç.." adlı gerzek şarkılarını. yutturucam.. accık medeniyet, accık modernlik, accık efendilik, biraz da insanlık gardaşlar dicem. kendinize gelin ayılar dicem. şaka gibi.
oy.
yok ya beklemiyom lan yarım saat.
..şikayete gittim gelezem.. (bkz. kendi kendini gaza getiren insan)
geldim.
of çok pişmanım. efendi çıktı kız. step çalışıyormuş. canımsın kız. yeni kankam sensin. valla. öpücem seni en kısa zamanda. kusura bakma bile dedi. bütün satırları silesim falan geldi ama uzun zamandır gönlümden geçeni hop diye yazamadığımdan (uyandırmaya) kıyamadım. sevdim seni konşu. efendi olalım ciğerim senin komşu. ay lav yu beybi!
ayı heryerde ayı evet.
taşındım ya hani. çok üşüyorum, sessizlik olsun falan dedim ya. haha. kıçımla gülüyorum yüksek müsadenizle şu anki halime. zira yan taraf diskoymuş. peeeh. yarım saat daha müsade verdim kendilerine. zira demin kapılarını çaldım duymadılar. yorulurlar diye umut ediyorum. yoksa yediricem o "seks.. seks.. seks on dı biiç.." adlı gerzek şarkılarını. yutturucam.. accık medeniyet, accık modernlik, accık efendilik, biraz da insanlık gardaşlar dicem. kendinize gelin ayılar dicem. şaka gibi.
oy.
yok ya beklemiyom lan yarım saat.
..şikayete gittim gelezem.. (bkz. kendi kendini gaza getiren insan)
geldim.
of çok pişmanım. efendi çıktı kız. step çalışıyormuş. canımsın kız. yeni kankam sensin. valla. öpücem seni en kısa zamanda. kusura bakma bile dedi. bütün satırları silesim falan geldi ama uzun zamandır gönlümden geçeni hop diye yazamadığımdan (uyandırmaya) kıyamadım. sevdim seni konşu. efendi olalım ciğerim senin komşu. ay lav yu beybi!
hello sanşayn. nasılsın iyi misin. biz bugün mangal yaptık. yarın da dersler başlıyor. günü gününe çalışçam sanşayn. inanamıyorsun di mi canım. yaa. valla hep ders çalışçam olm. bugüne kadar gezdiğim tozduğum yeter. eccük iş yapmasın barlar eylence merkezleri nolacah di mi. bu yazı da biraz istek üzerine. kıramadık sevenleri, isteyenleri. yazdık dolayısıyla. olsun. öperim sanşayncım. bence dersler başlamadan rakılı sucuklı mangallar yapsın insanlar. hatta bana ikram etsinler. severim onları pek çok. öyle işte. güzel müzikler falan. hadin hayırlı uğurlu olsun yeni dönemimiz. heee. ondan. tenk yu. sit davn.
gör memişin odası(nı). ahanda kelime oyunlarına da başladım. niye. asistan blokları sarhoş etti beni mutluluktan. of. bi insan 5.yılında mı çıkar cennete. önceden aklım nerdeymiş benim. ah niye önceden savaşmamışım bu torpahlar için! of. neyse geç oldu. güç olmadı. (oldu da olmadı nooldu da olmadı) 4 yıldır efendi imajıyla burlarda gezinen ben, bana verilen söze uyulmayışına çok sinirlenip, gaza gelip, "seni yenezeem idaare!" nidalarıyla her yerde bağırıp çağırdım. bağırırken şakayla karışık tehditler savurdum. esprili cümleler kullandım. "yakarım lan burayı, sonra da hapislerde çürürüm, zerre komaz haa" dedim. gek gek güldüler bana. deli olduğumu sandılar. abartılı tehditlerime "camdan atarım seni kız"larla karşılık verip, "istersen beraber atlarız şekerim olur bence hahaa" cevabını aldılar daha da güldüler falan. ben de asistan bloğuna çıkana kadar hergün idareye gidip "oda çıktı mı he" diye soracağıma, onları kendimden bıktıracağıma yemin ettim. bugün 3.gidişimde teyze iyice deli olduğuma karar verdi. "ben seni erken bekliyordum" dedim. dedim gecikmemin sebebi var. ta taaa diyip annemi aldım odaya. kadın ağlayacaktı. inadım onu yıldırmış olmalıydı ki son bi darbe de şu cümlem oldu galiba, "evet bugün bana çok güzel haberler vericeksiniz, burcu asistandaki odan hayırlı olsun canım yavrucum diceksiniz biliyorum" dedim.
vee.. kazandım dostlar! meğersem tuttuğumu koparabiliyormuşum istersem. heyt be dedim. helal olsun kızım sana dedim. aferim lan dedim. dedim de dedim. tabi bütün bu göttavanlığım eşyaları taşıyana kadardı. elli kere beytepenin güneşinde yürüyünce ağzıma zıçıldı sankim. buram buram yorgunluk doğduğuma doğacağıma pişman etmek üzereydi kiii....
...
resmen karanlıktan aydınlığa çıktım. 205. batıya bakan iki megapencere.. günbatımı.. 2. kat.. 1+1 daire.. mutfak falan.. rabbim sana geliyorum dedim. cennet mi la burası dedim. şükür kavuşturana. hell yea. dedim. çok güzel dakikalardı. hala öyle gerçi...
odanın neresinde naapsam, nerlerde ders çalışsam falan diye planlar hayaller kuruyorum. günbatımını kaçırmamalıyım artık.
bak bildiğin görmemiş gibi oda anlatıyorum ha. ayıp. olan var olmayan var. of. amaaan. zaten 1 senem kalmış.
(o diil de kaşınmaktan ölezem birazdan. odada karınca yuvası gibin bişi var. zıplayan karınca olur mu demeyin. çekirge misali sabit durmuyo hayvanlar. of. huylandım hağ)
uyku. uyku. uyku.
neyse. işte. 205i zaten severdim c bloktan kalma. daha da sevdim artık.
dikkatim dağıldı hep. resim falan koymaya çalıştım. gözlerim kapanıyo bi de. artık bi kahve içerik genç. hadin öperim.
şimdi geldim odaya. bi haftadır mp3çaları yanımda taşımıyorum. işte şehrin sesidir, çantam küçüktür, pilim bittidir, osuruktur, şudur budur diye almıyordum yanıma. artık bütün gün aynı şarkıyı söyler olunca canıma tak etti.
jeff buckley- everybody here wants you olsun. lilac wine olsun. cef'ten daha niceleri olsun. arada bi cranberries'ten pretty ossun. sonracııma, arada bi bülent ortaçgil ve çeşitli şarkıları falan filan derken kendi kendime sayıklar oldum. dün maltepe ankarayında beklerken mevcut gürültüden faydalanıp kendi kendime baya güzel mırıldandım hatta.
o kadar uykum var ki anlatamam. aslında yazasım çok. ama dışarda hava çok güzel. (gerçekten lan!) odaya girmeden işte biraz kapının önünde oturdum. hem kimseler yok mis gibi. hem de hafiften sıcak bi rüzgar esiyor böyle. uzakta şehrin ışıkları falan filan şiir feşmekan derken uyumama ramak kalmıştı.
of.
dışarda içtiğim yetmedi. bakın ne kadar da muhteşem düzgün yazıyorum.
daha yanlış yazdığım da olmadı hele hele.
buraya müzik şeysi eklemek istiyor deli gönlüm. bilen biri varsa sevabına yazsın bana. öperim onu.
sabah sigur ros saatleri yaptık. şimdi jeff buckley anları. (allam sana ço şükür parçası çalıyor hatta) neyse.
kafam dolu biraz. o son kadehi içesim var...
1.10
jeff buckley- everybody here wants you olsun. lilac wine olsun. cef'ten daha niceleri olsun. arada bi cranberries'ten pretty ossun. sonracııma, arada bi bülent ortaçgil ve çeşitli şarkıları falan filan derken kendi kendime sayıklar oldum. dün maltepe ankarayında beklerken mevcut gürültüden faydalanıp kendi kendime baya güzel mırıldandım hatta.
o kadar uykum var ki anlatamam. aslında yazasım çok. ama dışarda hava çok güzel. (gerçekten lan!) odaya girmeden işte biraz kapının önünde oturdum. hem kimseler yok mis gibi. hem de hafiften sıcak bi rüzgar esiyor böyle. uzakta şehrin ışıkları falan filan şiir feşmekan derken uyumama ramak kalmıştı.
of.
dışarda içtiğim yetmedi. bakın ne kadar da muhteşem düzgün yazıyorum.
daha yanlış yazdığım da olmadı hele hele.
buraya müzik şeysi eklemek istiyor deli gönlüm. bilen biri varsa sevabına yazsın bana. öperim onu.
sabah sigur ros saatleri yaptık. şimdi jeff buckley anları. (allam sana ço şükür parçası çalıyor hatta) neyse.
kafam dolu biraz. o son kadehi içesim var...
1.10
okul çok değişmiş falan yazıyordum ya.. yalanmış abi! tamam bazı binaların dış cephe süslemeleri değişmiş, biyolojinin iç badanası değişmiş, çimenler kaldırımlar dükkanlar vs. falan filan derken beycafeden de bahsettim işte. lambalar değişmiş floresan gelmiş. kültablaları kalkmış. sigara cidden yasaklanmış derken....
yok abi hiçbişi değişmemiş aslında!
hala beycafeye girip sağ tarafa dönüp en arka sol köşedeki masada oturan çift aynı! 4 yıl geçti adamların oturduğu masa değişmedi. gözlerime inanamadım bugün! hala beraberler ve hala aynı masaya oturuyorlar. o masada kocadılar belkim. şimdi bu satırları okurlarsa kızmasınlar bence maşallah falan felan. da abi hiç mi sıkılmaz insan yahu..
o çifti o masada görünce aslında bütün bu değişimlerin olmadığını anladım. bankamatikmiş, badanaymış, kaldırımmış boş abi. hala o masada oturuyorlar sabahtan akşama kadar lan! çöş..
yok abi hiçbişi değişmemiş aslında!
hala beycafeye girip sağ tarafa dönüp en arka sol köşedeki masada oturan çift aynı! 4 yıl geçti adamların oturduğu masa değişmedi. gözlerime inanamadım bugün! hala beraberler ve hala aynı masaya oturuyorlar. o masada kocadılar belkim. şimdi bu satırları okurlarsa kızmasınlar bence maşallah falan felan. da abi hiç mi sıkılmaz insan yahu..
o çifti o masada görünce aslında bütün bu değişimlerin olmadığını anladım. bankamatikmiş, badanaymış, kaldırımmış boş abi. hala o masada oturuyorlar sabahtan akşama kadar lan! çöş..
bebeyim! yandaki arama butonu şeysini kullanalım, kullanmayanları uyaralım. yapacak işin gücün kalmazsa, internet alemlerinde sıkılırsan , yaz kafana göre bişiler, bakalım neşeli cümlelerde kullanmış mıyım ben onu.
dene ya.
bazen ben yapıyorum. çok neşeli oluyorum öyle zamanlarda. yüzüme bebeksi bi pembelik geliyor. bal damlıyor yanaklarımdan. çok tatlı oluyorum. uyumuşum. (*)
*: engin günaydın, uykusuz yazıları yep.
dene ya.
bazen ben yapıyorum. çok neşeli oluyorum öyle zamanlarda. yüzüme bebeksi bi pembelik geliyor. bal damlıyor yanaklarımdan. çok tatlı oluyorum. uyumuşum. (*)
*: engin günaydın, uykusuz yazıları yep.
ne ara soğudu yine anlamadım. daha dün "ölümüne pike" iken bugün elektrikli battaniye alıp ısınmanın çılgın yollarına vuruyorum kendimi. ankara.. canım angara. bi kere ıscak olsan ölür müsün hağ?! insafsız! senin anana bacına bunu yapsalar olur mu lan?!
sabah 7de kalktım. tabi lahana misali kırkkat giysiye sarılıp yatmışım, yündü elyaftı, pamuktu dinlememişim. o alarmı duydum. uykum da geçti. uyandım bildiğin ama o kadar soğuktu.. o kadar soğuktu ki... kaloriferler henüz yanmadığından fönü çalıştırdım. bilimum üşüyen yerlerime tutaraktan ısınmaya çalıştım. binada yangın çıkarsam, iki katı falan komple yaksam ısınır mı bu oda diye düşündüm. ince ayrıntılarına kadar hayal etmeye çalıştım. (tabi can kaybı falan olmayacak, kuru kuru yakacam burayı) ısınmaz bence. kışın kampüs yansa ısınmaz diyorum, bi bina kesmez benim odanın soğuğunu. yaa...
3 gün önce geldim buralara, ders şeysi falan olmadığından dışarsıinsanı oldumdu hep. odada ilk dün gece kaldım. aslında kalmayabilirdim de. ama kaldım. artık bi yerden başlamak, soğukla savaşmak, onun ağzını burnunu kırmak, tekme tokat dalmak gerekiyordu. bal pekmeze dayandım. demir hapı çaktım. elektrikli battaniye zımbırtısını "ısıt beni bebeyim"e getirdim. of.. çok güzel oldu. yorganla kafamı bile örttüm olm! cennetimsi anlar falan. bu arada elektrikli battaniye yazmaktan yoruldum. nefret geldi. daha kısa bi isim şeysi olsa keşke. elebat. evet. elebat dicem bundan sonra. anladın sen. kıps!
akşamı odada geçirmek garip bişiymiş. bunu yaşadım bu akşam.
...kapadokya.. foto turları.. kahveler.. yemekler.. staj raporları.. günü gününe çalışmalar.. günü gününe çalışmalardan öte dersi derste dinlemeler. . dersi derste dinlemelerden öte erken yatmalar, uykuya doymalar...
lan bi de kış geliyo, daha da uyku bastırıyor he. her ne kadar beni seven insanlar "çok sıcakkanlısın burcu ya bayılıyoruz sana"falan deseler de ki asıl ben onlara bayılıyorum, sıcakkanlılıkla alakam yok. soğukkanlının önde gideniyim fiziksel şeyde. hava sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk. olaya gel. kansızlık sebebiyle, avuçlarımda doğanın bütün renklerini görmüştüm ama mavi oldu geçen gün. tırstık bi an. mavi lan! yeşil sarı falan değil. (o renkler de oldu)
Ankara'da değişen pek bişi yok.
kampüsü beğenmedim bi. bankamatiklerin yeri değişmiş, bölümün içini komple boyamışlar (büyük abdestime benzemiş) , düzayak çimenlik asfalt aralarına kaldırım koymuşlar, çimene çömmek için basamak çıkıyoruz artık. bi de jandarmamız gidiyormuş, polisle neşeli saatler falan dediler.
hayırlısı yaa.. amaaan.
ha tabi bi de beycafedeki sis bulutları yok olmuş. (valla lan!) sigara yasağı varmış cidden. beycafedeki dumanın gittiğini görünce inandım yasağa. (yasağa inanmıyorum ama bi güç var. gah gah)
öyle işte. soğuk odamdan soğuk cümleler. (yalan kız, valla içtenlikle yazdım bunları. biz sizi ailecek şediyoz, seviyoz he.)
görüşmek dileğiylen efenim.
kimseler üşümesin, şeker de yiyebilsinler!
sabah 7de kalktım. tabi lahana misali kırkkat giysiye sarılıp yatmışım, yündü elyaftı, pamuktu dinlememişim. o alarmı duydum. uykum da geçti. uyandım bildiğin ama o kadar soğuktu.. o kadar soğuktu ki... kaloriferler henüz yanmadığından fönü çalıştırdım. bilimum üşüyen yerlerime tutaraktan ısınmaya çalıştım. binada yangın çıkarsam, iki katı falan komple yaksam ısınır mı bu oda diye düşündüm. ince ayrıntılarına kadar hayal etmeye çalıştım. (tabi can kaybı falan olmayacak, kuru kuru yakacam burayı) ısınmaz bence. kışın kampüs yansa ısınmaz diyorum, bi bina kesmez benim odanın soğuğunu. yaa...
3 gün önce geldim buralara, ders şeysi falan olmadığından dışarsıinsanı oldumdu hep. odada ilk dün gece kaldım. aslında kalmayabilirdim de. ama kaldım. artık bi yerden başlamak, soğukla savaşmak, onun ağzını burnunu kırmak, tekme tokat dalmak gerekiyordu. bal pekmeze dayandım. demir hapı çaktım. elektrikli battaniye zımbırtısını "ısıt beni bebeyim"e getirdim. of.. çok güzel oldu. yorganla kafamı bile örttüm olm! cennetimsi anlar falan. bu arada elektrikli battaniye yazmaktan yoruldum. nefret geldi. daha kısa bi isim şeysi olsa keşke. elebat. evet. elebat dicem bundan sonra. anladın sen. kıps!
akşamı odada geçirmek garip bişiymiş. bunu yaşadım bu akşam.
...kapadokya.. foto turları.. kahveler.. yemekler.. staj raporları.. günü gününe çalışmalar.. günü gününe çalışmalardan öte dersi derste dinlemeler. . dersi derste dinlemelerden öte erken yatmalar, uykuya doymalar...
lan bi de kış geliyo, daha da uyku bastırıyor he. her ne kadar beni seven insanlar "çok sıcakkanlısın burcu ya bayılıyoruz sana"falan deseler de ki asıl ben onlara bayılıyorum, sıcakkanlılıkla alakam yok. soğukkanlının önde gideniyim fiziksel şeyde. hava sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk. olaya gel. kansızlık sebebiyle, avuçlarımda doğanın bütün renklerini görmüştüm ama mavi oldu geçen gün. tırstık bi an. mavi lan! yeşil sarı falan değil. (o renkler de oldu)
Ankara'da değişen pek bişi yok.
kampüsü beğenmedim bi. bankamatiklerin yeri değişmiş, bölümün içini komple boyamışlar (büyük abdestime benzemiş) , düzayak çimenlik asfalt aralarına kaldırım koymuşlar, çimene çömmek için basamak çıkıyoruz artık. bi de jandarmamız gidiyormuş, polisle neşeli saatler falan dediler.
hayırlısı yaa.. amaaan.
ha tabi bi de beycafedeki sis bulutları yok olmuş. (valla lan!) sigara yasağı varmış cidden. beycafedeki dumanın gittiğini görünce inandım yasağa. (yasağa inanmıyorum ama bi güç var. gah gah)
öyle işte. soğuk odamdan soğuk cümleler. (yalan kız, valla içtenlikle yazdım bunları. biz sizi ailecek şediyoz, seviyoz he.)
görüşmek dileğiylen efenim.
kimseler üşümesin, şeker de yiyebilsinler!
adamı delirtmeyin olm! daha havalar sıcak. biraz kalın giyinip pekala pikelerle idare edebiliriz evet. abartmayalım iki rüzgar esti diye. di mi.
dün gece teyzemlerde kaldık. evde annem yorganları indireyim artık diye ısrar ediyordu ki ben gidince indirirsin diye kafaya almıştım kendisini en son. teyzeme bi gittim aboouuv!
çoktan yorgana geçmişler. kaloriferleri de haftaya yakarlar herhalde. burcu yorgan ister misin dediler. yooouh dedim. donarsın kızım dediler. olsun dedim. nolur sizde kaldırın yorganlarınızı dedim. uzun kollu bişi giyip yatarız hiçbişey olmaz dedim. şaşırdılar önce. havalar serin yahu dediler. nolacah gençler dedim. bakın siz böyle yaparsanız ankaraya hemen kar yağmaya başlar, soğuğu görmezden geliceksiniz, soğuk kafada! dedim. şaşkın olan bakışları korkuya dönüştü. ürktüler çılgınca bağırmamdan, ağlamamdan.
bu sene kar yağmasın bence. yağmur neyim idare ederiz. ya ba lütfen yağmasın. götüm donuyo laaan! noolur bee!
dün gece teyzemlerde kaldık. evde annem yorganları indireyim artık diye ısrar ediyordu ki ben gidince indirirsin diye kafaya almıştım kendisini en son. teyzeme bi gittim aboouuv!
çoktan yorgana geçmişler. kaloriferleri de haftaya yakarlar herhalde. burcu yorgan ister misin dediler. yooouh dedim. donarsın kızım dediler. olsun dedim. nolur sizde kaldırın yorganlarınızı dedim. uzun kollu bişi giyip yatarız hiçbişey olmaz dedim. şaşırdılar önce. havalar serin yahu dediler. nolacah gençler dedim. bakın siz böyle yaparsanız ankaraya hemen kar yağmaya başlar, soğuğu görmezden geliceksiniz, soğuk kafada! dedim. şaşkın olan bakışları korkuya dönüştü. ürktüler çılgınca bağırmamdan, ağlamamdan.
bu sene kar yağmasın bence. yağmur neyim idare ederiz. ya ba lütfen yağmasın. götüm donuyo laaan! noolur bee!
evet. bu bizim ilk eleştrimiz olcak sanırım. aslında eleştriden ziyade norah'ya açık mektuptur kendisi. ingilizce yazmak isterdim ama çok istemedim. hem gecenin bu saatinde çekemedim. hem de birazdan yazcaklarım sebebiyle anlayacaksınız bebeyim.
norah! yavrucum. şarkıların sesin o kadar güzel o kadar tatlı ki, resmen ağzını açmanla huzur yayıyorsun etrafına. "come away with me" dedin , geldik. "feels like home" dedin gittik. günlük sıkıntımızı unutup seni dinledik, sevgilerimizi gönderdik telepatik yollarla.
ne diye oyunculuk yapıyorsun balışım sen?
biz seni şarkı söylerken çok seviyorduk, böyle güzel bi filmde oynamak zorunda mıydın kuzum?
sen beni kıskançlıktan öldürmek mi istiyosun laan!
de get. bıritni sipiırs'ın, eminem'in düştüğü yollara düşme. paris hilton'luk yapma. şarkı söyleyen 10insandan 8i gibi filmlerde oynama gözünü seveyim. bak bi sezen aksu'ya. teyze en fazla ikinci bahara konuk oyuncu olarak katılıyor. bak ajda'ya, mübarek evinden konsere, konserden eve. negzel dimi.
sen böyle şahane görüntüleri olan bi filmde oynarsan ben neyliyeyim norah?
nerelere gideyim peteğim.
accık bizi de düşün dimi. hadi canım. öperim.
Not: übermürsel yazarımız, filmi tam izleyemediği için tam eleştri saymıyor bunu, yatıya da bekliyor sizi.
hah. şükür sayfayı açabildim. medeniyetlerin beşiği istanbulda, bayram günü blogspota bağlanamamak ne acı şey! hele hele 21. yüzyılda! bugün bu çileyi yaşadım. hayatımın kıymetini anladım dostlar.
haftaya pazardan itibaren ankara günleri başlıyor. dananın kuyruğu kopuyor. heyecanla bekliyoruz. biraz da tırsarak bekliyoruz. oyy.. kesin günü gününe çalışcam. bi de dersi derste dinlicem. en önemlisi o diyorlar. eve gelince tekrar yapmam baştan anlaşalım ama?!
bayram.. yüzyıllardır insanoğlunun çeşitli eğlencelerine gark olmuş (gark olmak!) günümüze kadar ulaşmış bi avıç gelenek. el öpmek. kapıya gelen çocuklara şeker vermek. para toplamak. yeni giysi giymek. erken kalkıldığından gözler şiş şiş gezmek. zibilyon tane akraba görmek ve daha niceleri. 2009 şeker bayramında değişen neler var bi bakak.
bi kere çocuk kısmısından soğudum yine. çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin düzenli olarak bayram temalı görüşmelere katılması fikrini buldum. o çocuklara olan tahammülü kazandıktan sonra kendilerini kırmızı odaya (ilk defa kırmızı odanın isim hakkı verilecek olan mekana) almayı düşündüm.
gelişen teknolojiyle birlikte eve gelen misafir çocuklarını oyalamanın tek yolu evdeki bilgisayarı kucaklarına atmak oluyor. ya da bilimum cep telefonlarını. fotoğraf makinelerini.
bilirsin dostum. yalnız yaşayan adamım ben. küpemin teki bi yerdee diş fırçam öbür yerde. bakmam sağıma soluma kıymetlimi aman şuraya koyayım da birinin ayağı takılmasındı falandı diye. zira "yirim"i masanın üzerinde bırakmaya göreyim. başına hemen kısa boylu veletlerin üşüştüğünü görür oldum. canım "yirim"i kurtardım aralarından. çocuk kısmısı için teknolojinin ne kadar geliştiği de pek önemli değil. "takoz" kıvamındaki cep telefonuna bile ışıl ışıl gözlerle yaklaşıyorlar.
ha bi de ergenliğe yaklaşan kısımdakilerin ("fark var!" serisi vol.3) ki erkekse eğer birey, kendisinden büyük bayan kişiye olan ilgi pek bi ilginç. zira sohbetten anlayabiliyoruz. msnde arkadaşıyla sohbet eden, kendisinden 10 yaş büyük genç kızın yanına yaklaşılıyor ve "kim o çocuk, yakışıklı değilmiş, sevgilin mi, sevgilin mi var, nası yok, hiç olmadı mı, önceden de mi olmadı, ha yok şimdiyi soruyorum, bu kim, bu kız sarhoş mu, bira mı içtiniz, bira içiyor musun, ben de içiyorum, valla içiyorum, yeminlen içiyorum, okuldan da kaçmıştık biz, sen bira içtin mi.." gibisinden cümlelerle sanki susmamaya yeminli bi isyankar gibi konuşuyor da konuşuyor.
hayatınızın kıymetini bi kez daha anlıyorsunuz evet.
tabi bu arada değinmeden edemicem, yıllardır gurbette oluşunuza, en büyük torun oluşunuza, öğrenciliğinize ve diğer bilimum "harçlık verme uygunluk durumu"na rağmen, bütçeyi eksik kapatıp (sizi büyükten sayıp harçlık isteyen veletler yüzünden..) avcunuzu yalamanız ço acı bi durum evet.
hele hele akrabalık ilişkisi şeysine göre size daha yakın olan özbüyüklerin, size para vermeyip, o deminki ilişki şeysine göre daha uzak "ergenliğe ilk adım" veletlerine, öğrenci için nimetten farksız 50tl yapıştırması yok mu. ne acıdır yareppi...
sonra o velet kalksın, kapıya gelen bayram çocuklarına şeker tutmak yerine 1-2 lira harçlık versin. verme evladım hepsi buraya gelir desek de inatla çoluğa çocuğa para versin. olacah iş deel sayın seyirciler!
neyse. dün gece "yirim"le uyumuşum. gece sayıklamışım "poz ver" falan mı ne demişim. evet o sayıklama kısmını sevmedim ama bayram sevinci yaşıyorum buram buram. klasik pozu vermeden edemedim. öperim.
haftaya pazardan itibaren ankara günleri başlıyor. dananın kuyruğu kopuyor. heyecanla bekliyoruz. biraz da tırsarak bekliyoruz. oyy.. kesin günü gününe çalışcam. bi de dersi derste dinlicem. en önemlisi o diyorlar. eve gelince tekrar yapmam baştan anlaşalım ama?!
bayram.. yüzyıllardır insanoğlunun çeşitli eğlencelerine gark olmuş (gark olmak!) günümüze kadar ulaşmış bi avıç gelenek. el öpmek. kapıya gelen çocuklara şeker vermek. para toplamak. yeni giysi giymek. erken kalkıldığından gözler şiş şiş gezmek. zibilyon tane akraba görmek ve daha niceleri. 2009 şeker bayramında değişen neler var bi bakak.
bi kere çocuk kısmısından soğudum yine. çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin düzenli olarak bayram temalı görüşmelere katılması fikrini buldum. o çocuklara olan tahammülü kazandıktan sonra kendilerini kırmızı odaya (ilk defa kırmızı odanın isim hakkı verilecek olan mekana) almayı düşündüm.
gelişen teknolojiyle birlikte eve gelen misafir çocuklarını oyalamanın tek yolu evdeki bilgisayarı kucaklarına atmak oluyor. ya da bilimum cep telefonlarını. fotoğraf makinelerini.
bilirsin dostum. yalnız yaşayan adamım ben. küpemin teki bi yerdee diş fırçam öbür yerde. bakmam sağıma soluma kıymetlimi aman şuraya koyayım da birinin ayağı takılmasındı falandı diye. zira "yirim"i masanın üzerinde bırakmaya göreyim. başına hemen kısa boylu veletlerin üşüştüğünü görür oldum. canım "yirim"i kurtardım aralarından. çocuk kısmısı için teknolojinin ne kadar geliştiği de pek önemli değil. "takoz" kıvamındaki cep telefonuna bile ışıl ışıl gözlerle yaklaşıyorlar.
ha bi de ergenliğe yaklaşan kısımdakilerin ("fark var!" serisi vol.3) ki erkekse eğer birey, kendisinden büyük bayan kişiye olan ilgi pek bi ilginç. zira sohbetten anlayabiliyoruz. msnde arkadaşıyla sohbet eden, kendisinden 10 yaş büyük genç kızın yanına yaklaşılıyor ve "kim o çocuk, yakışıklı değilmiş, sevgilin mi, sevgilin mi var, nası yok, hiç olmadı mı, önceden de mi olmadı, ha yok şimdiyi soruyorum, bu kim, bu kız sarhoş mu, bira mı içtiniz, bira içiyor musun, ben de içiyorum, valla içiyorum, yeminlen içiyorum, okuldan da kaçmıştık biz, sen bira içtin mi.." gibisinden cümlelerle sanki susmamaya yeminli bi isyankar gibi konuşuyor da konuşuyor.
hayatınızın kıymetini bi kez daha anlıyorsunuz evet.
tabi bu arada değinmeden edemicem, yıllardır gurbette oluşunuza, en büyük torun oluşunuza, öğrenciliğinize ve diğer bilimum "harçlık verme uygunluk durumu"na rağmen, bütçeyi eksik kapatıp (sizi büyükten sayıp harçlık isteyen veletler yüzünden..) avcunuzu yalamanız ço acı bi durum evet.
hele hele akrabalık ilişkisi şeysine göre size daha yakın olan özbüyüklerin, size para vermeyip, o deminki ilişki şeysine göre daha uzak "ergenliğe ilk adım" veletlerine, öğrenci için nimetten farksız 50tl yapıştırması yok mu. ne acıdır yareppi...
sonra o velet kalksın, kapıya gelen bayram çocuklarına şeker tutmak yerine 1-2 lira harçlık versin. verme evladım hepsi buraya gelir desek de inatla çoluğa çocuğa para versin. olacah iş deel sayın seyirciler!
neyse. dün gece "yirim"le uyumuşum. gece sayıklamışım "poz ver" falan mı ne demişim. evet o sayıklama kısmını sevmedim ama bayram sevinci yaşıyorum buram buram. klasik pozu vermeden edemedim. öperim.
elma mı diyim armut mu. yoksa kavun karpuz mu. belki de şeftali.
aşağı mı tüküreyim yukarı mı. yoksa tükrüğümü yutayım mı. belki de su içeyim.
sağa mı döneyim sola mı. yoksa dosdoğru burnumun dikine mi gideyim. belki de geri döneyim.
kahve mi içeyim çay mı. yoksa ayran mı. belki de bok yiyeyim..
o kadar.. ama o kadar kararsızım ki, canımıniçi felsefem "herşeyi zamana sektüret, o halleder goçum" bile işe yaramıyor şu vakitlerde.
iyisi mi gidip uyuyayım.
oh mis.
* o değil de, nikon d60 a hoşgeldin diyor, adını "yirim" koyuyor, öpüyor ve de kokluyorum. :)
** başlık için tenk yu çelik.
buldum lan!
Allah bi kapıyı kapatırsa diğerini açar değil o. Hepsini açar!
evet. neden mi?
onu da buldum!
diğer bütün kapılar açılıyor ki, birey karar veremesin. çırpınsın kararsızlıktan, seçimler arasına kaybolsun, nefes alamasın falan. yes.
ha bu arada, toprağa torpah demek ço güzel. hehe. (alakaya maydonoz, tıpkı küçük bi balinayla papağanın ilişkisi gibin. )
Allah bi kapıyı kapatırsa diğerini açar değil o. Hepsini açar!
evet. neden mi?
onu da buldum!
diğer bütün kapılar açılıyor ki, birey karar veremesin. çırpınsın kararsızlıktan, seçimler arasına kaybolsun, nefes alamasın falan. yes.
ha bu arada, toprağa torpah demek ço güzel. hehe. (alakaya maydonoz, tıpkı küçük bi balinayla papağanın ilişkisi gibin. )
necibella ki teyzem olur kendisi, bi araya gelmeye görelim. hayatının en komik insanı benim bence. akşamüzeri o, kızı ve ben alışverişe gittik. hem benim kardeşime doğumgünü hediyesi almaya hem de onun kızına okulşeysileri almaya. neyse. iftardan sonra bütün esnafa çok güzel bi neşe geliyo. bebeksi bi pembelik oluyor yüzlerinde, bayılıyorum onlara. işte dolaşıyoruz mağaza mağaza. çanta ayakkabı neyim bakıyoruz. çok eylendim ya. 14 yaşındaki kızının 40 numara ayakları olması sebebiyle bu kadar güleceğimi nerden bilebilirdim ki. garibim mağaza görevlisi genç binlerce ayakkabı geldi götürdü. gülme krizindeki bizlerse çocuğun "müşteri güldü diye güleyim ben de ayıp olmasın" bakışlarından mimiklerinden nasibimizi aldık. bence o da iftar sebebiyle mutluydu.
hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri iftar neşesidir bundan sonra.
hala ramazan davulcusu olmak istiyorum o ayrı.
öyle işte miniğim. kolpa albüm dinliyorum bu satırları yazarken. çok neşeli onlar da bence. negzel.
hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri iftar neşesidir bundan sonra.
hala ramazan davulcusu olmak istiyorum o ayrı.
öyle işte miniğim. kolpa albüm dinliyorum bu satırları yazarken. çok neşeli onlar da bence. negzel.
of..
artık daha fazla tutamıcam içimde. vallahi dayanamıyorum.
çevremde zibilyon tane tim burton hayranı insan varken daha fazla adamı seviyormuşum gibi yapamıcam. filmleri vizyone girmek üzereyken heyecandan ölüyormuş gibi davranamıcam. hele hele bidılcuys falan demeyin. o filmden nefim nefim nefret ediyorum.
resmen kovayla hayranı var adamın burda ya. bi insanın herşeyi sevilir mi arkadaş?! (yazarda birazcık kıskançlık sezdim) tamam tarzı değişik olabilir. evet naytmeyır bifor kirismıs çok şahane gelebilir size. karakterleri olsun çılgınlıkları olsun. farklı doğru. ama yeter ya.
hayır umutcum sarıkayanın bile artık timbörtından ekmek yemediğini görüyorsunuz. hakkaten bi yere kadar. zerre sevmiyorum ya.
beetlejuice (filmin orjinal adını unuttum şimdi, zaten çok da fifi o ayrı) filmini ilk izlediğimde de sevmedim. uyusam keşke lan dedim içimden.
nightmare before christmas , eh işte biraz güzel dedim içimden ama her yerde kurukafalı çantaları gördükçe kustum yollara.
o çikolatalı film, çikolatadan ötürü güzeldi, yoksa aman çikolata şelalesi olsun da yüzelim de gibi fantazilerim çok yok. (daha makul bi fantazi dünyam var)
bi de şu geçen kış vizyondaydı. ya da önceki kış. unuttum. pastacı işte insan etini turtalara katıyordu. (bak bunun da ismini hatırlamadım ama nötron kadar umrumda değil inan) işte o filmi de beğenmedim. millet ah negüzeeel aman pek şahaane nidalarıyla gebertti beni. hiçim beğenmedim onu hatta.
başka da filmini izlemedim sanırım. en azından aklıma gelenler bunlar. sağolsunlar 4 tanesi bile übermürsel bi kafaya sahip olmama yetti. tenk yu tim hayranları.
şimdi canım sanşayncım, sen bu adamın hastası olabilirsin tabi. naytmeyırin kurukafası kolunda dövme olarak da bulunabilir. çılgınsındır. bayılırsındır. mümkün tabi.
artık dayanamadı ben, anladin? patladım bi nevi. öperim canım benim. heh heh :)
Not: bi Big Fish'i beğenmiştim. Tim'i de öperim burdan.
evet olimposa tatile gidemedik ama eylenmek için elimizden geleni ardına komadık!
istanbulda gidilcek zibilyon tane yer varmış.
bi arkeoloji müzesini gezmek için bile bütün bi gün gerekirmiş (nerdeyse)
büyükadaya aya yorgiye tırmanıp arkadaşlıklar test edilirmiş falan.
aman da istanbul negzelmiş.
işte gezdik dolaştık, zibilyon tane foto çektik. güldük. çok güldük. güzeldi derken pükpük mutmut ikilisi dönüyor köylerine ankaralarına. ben daha burdayım.
tek başıma dolaşır mıyım diye düşünüyorum. işte dslr makina yolda, gitmeden kandırıyorum sanırım bizimkileri. o makinayı alınca foto çekmeye üşenir miyim bi başıma diye düşündüm bu aralar. (allaam ne büyük dertlerim var)
ya yok düşünmüyorum. işte gülüp eyleniyoruz. geçiyor günler. yorgun argın eve gelip yastığa baktığımız an uyuyoruz, ama yine de geyikleri bi kenara bırakıp kendimizi yatağa atamıyoruz. neyliyelim.
bunca yıllık karpuzdum ben. bütün yaz istanbulda evde oturur, sıkıntı kolleksiyonu yapardım.
bu sene çok güzel geçti lan!
evet denize girmememe (memelere gel) rağmen.
ha bi de ayrıca yazcaktım ama hazır yazıya başlamışken buraya ekliyeyim.
Fırat Budacı'mızın "kendimi durduracak değilim" adlı kitabından alıntı:
..İnsanların çok önemsemediği kişilere uzaktan fırlattıkları biçimsiz ve kokusuz bir kelimedir "naber". herhangi bir iletişim iması içermez ve "iyilik, senden naber" cevabını alır almaz, "nolsun" kelimesini sıçıp hemen ortalıktan toz olur..
çok şükela.
bi yandan da bit palas okuyorum. (buram buram entellik, bakın müze geziyom, kitap okuyom ohooy) akşam haberlerde , "oruç baba türbesi yalan mı" gibisinden bişiyle karşılaşınca garip oldum. ahah. kitabın girişinde de bu tip bi durumdan bahsediyor zira.
minik sanşayn, valla öyle bak ben entelim demiyom. ne zaman dedim allasen. gözümsün bebeyim.
önceki günlerde gece 3ten evvel yatmayıp öğlenlere kadar uyuyan bendenizin, ertesi sabah en geç 8de uyanmış olması gerekiyordu. alarmı kurduk. 5 saat 5 saattir burcu, net uyku çocuğum, hadi git yat nidalarıyla uyumaya başladık. yatarken çişimiz vardı ama çok üşendik gidip yapmaya.
gel zaman git zaman derken sabah vakti, resmen çişimiz bizi uyandırdı. tutabilirim hala diye kendimize gaz verdik. üşenmekte sınır yoktu. artık gittiği yere kadar tutacak sonrasında salacaktık. ah bi 20 yaş genç olaydım, kimseler tutamazdı beni. kendine gel burcu dedik. pes ettik. pikeyi attık üstümüzden. şeele bi saate bakmamızla saatin 8buçuk olduğunu 15dk içinde ışınlanmamız gerektiğini farkettik. artık o vakitten sonra yüzyıllıkçişin bi önemi kalmamıştı. yine de kıramadık, gittik tuvaleteğitimimizi gösterdik. sifonu da çektik bi güzel. alarmı duymadık, ama psikolocikman kendimizi çeşitli biyolocik yollarla uyandırmıştık. nalet olsun yine yapmıştık.
(bkz. eğer ertesi gün şu saatte kalkmam lazım diye kendimi deli gibi şartlayıp yatarsam, tam o vakit kalkabiliyoring. çılgınca. yes. )
evden çıktığımızda eski çişimiz aklımıza geldi. ah onu tuvalate yapmayaydık. bi kaba koyup nesiller boyu efsaneleştirerek anlataydık. torunlarımıza gösterip "işte bu çiş olmayaydı melikeyle merve o gün burcuyu kesip denize atcaklardı martılara yedirceklerdi" diyebilirdik dedim. sonra iş işten geçtiğinden bari sabahın 6sında yazısını yazayım da çişim kanalizasyonda rahat gezsin dedim. pis işlerden bahsetmekten içim kalktı tabi şimdi.
kuşlar böcekler..
gel zaman git zaman derken sabah vakti, resmen çişimiz bizi uyandırdı. tutabilirim hala diye kendimize gaz verdik. üşenmekte sınır yoktu. artık gittiği yere kadar tutacak sonrasında salacaktık. ah bi 20 yaş genç olaydım, kimseler tutamazdı beni. kendine gel burcu dedik. pes ettik. pikeyi attık üstümüzden. şeele bi saate bakmamızla saatin 8buçuk olduğunu 15dk içinde ışınlanmamız gerektiğini farkettik. artık o vakitten sonra yüzyıllıkçişin bi önemi kalmamıştı. yine de kıramadık, gittik tuvaleteğitimimizi gösterdik. sifonu da çektik bi güzel. alarmı duymadık, ama psikolocikman kendimizi çeşitli biyolocik yollarla uyandırmıştık. nalet olsun yine yapmıştık.
(bkz. eğer ertesi gün şu saatte kalkmam lazım diye kendimi deli gibi şartlayıp yatarsam, tam o vakit kalkabiliyoring. çılgınca. yes. )
evden çıktığımızda eski çişimiz aklımıza geldi. ah onu tuvalate yapmayaydık. bi kaba koyup nesiller boyu efsaneleştirerek anlataydık. torunlarımıza gösterip "işte bu çiş olmayaydı melikeyle merve o gün burcuyu kesip denize atcaklardı martılara yedirceklerdi" diyebilirdik dedim. sonra iş işten geçtiğinden bari sabahın 6sında yazısını yazayım da çişim kanalizasyonda rahat gezsin dedim. pis işlerden bahsetmekten içim kalktı tabi şimdi.
kuşlar böcekler..
Jackie Chan filmlerine bayılıyorum tamam mı?!
bıkmadan usanmadan seyredebilirim. çok eyleniyorum seyrederken öyle böyle değil. yıllarca bu sevgim yüzünden dışlandım, aşağılandım, itildim ve de kakıldım. ama artık susmıcam (gözler dolu dolu)
bu adamın filmlerini bi sürü seviyorum işte.
siz enteller, siz sinema eleştirmenleri!
adamdan saymıyorsunuz bile kendisini. burun kıvırıyorsunuz. hıh diyorsunuz. amaa eylence nedir bilmiyorsunuz dostum.
en sevdiğim filmlerinin sıralamasını yapacak olursak
.. (yazar, yazısına gugılda araştırma yapmak üzere ara vermiştir, zekaküpü birey zerre kadar film ismi hatırlamamaktadır. teşekkürler)...
sıralama neymiş canım.
işte çölde geçen bi film vardı, 3 kadınla. yeraltında hangar(!) gibi bişi falan vardı. komikti pek.
sonra tanrılar çıldırmış olmalı 3 de oynadı diye hatırlıyorum, şu vampirin kafasından post it i çıkarınca zıpladığı film. (ama onda oynamamış, çocukluk hatırası şeysi unutmuşum işte)
sonra işte bi tane kovalamalı filmi vardı. çinli kızı kurtardı falan.
bi de yine böyle vurdulu kırdılı bişi vardı.
ağzını burnunu kırıyodu milletin eylence merkezinde.
öyle işte.
(yazar, hiç bi halt bulamadı netten. okul açılsın günü gününe çalışacak derslerine. yep!)
minyonluğum, biraz kansızlığım, bu aralarki zayıflığım sebebiyle anneme dönüp, "abla buna süt içir geceleri" diyen küçük teyzemi esefle kınıyorum! ve burdan kendisine seslenip, "sen kendine bak tombik" diyorum.
not: tombik insanları severim.
yazıya başlık yazdım şimdi, bahsetmeden edemicem
beytepe öğrenci evlerinin de beni kınamışlığı vardır. odamda iki bira kutusu bulundurdum diye, ki odada içmedim. yemin olsun. inanolsun. anam avradım olsun(lafın gelişi). iki gözüm önüme aksın. allah beyamı virsin. bahsi geçen biraları içmedim odada. dışarda içtiğim biranın çöpünü odaya getirip , atmayı unutunca kınadılar beni. bi üzüldüm bi üzüldüm. burdan kendilerine de sesleniyorum. "asıl ben sizi kınadım. yakışmıyo size. yakışanı yapın. efendi olun. tenk yu. "
ha başka biralar içmişizdir odada, ona lafım yok bah . yıh yıh.
not: tombik insanları severim.
yazıya başlık yazdım şimdi, bahsetmeden edemicem
beytepe öğrenci evlerinin de beni kınamışlığı vardır. odamda iki bira kutusu bulundurdum diye, ki odada içmedim. yemin olsun. inanolsun. anam avradım olsun(lafın gelişi). iki gözüm önüme aksın. allah beyamı virsin. bahsi geçen biraları içmedim odada. dışarda içtiğim biranın çöpünü odaya getirip , atmayı unutunca kınadılar beni. bi üzüldüm bi üzüldüm. burdan kendilerine de sesleniyorum. "asıl ben sizi kınadım. yakışmıyo size. yakışanı yapın. efendi olun. tenk yu. "
ha başka biralar içmişizdir odada, ona lafım yok bah . yıh yıh.
karaca yemek takımının sunduğu "bokum gibi" reklamlardan sonra devam edecek. alın size televizyon.
kediler suyu sevmez. istanbullu suyu sevmez. (yağmur bazında) yoksa istanbullular kedi midir. alın size sığlık.
hava hem sıcak hem de yağmurlu. alın size ikilem.
yazarın bu aralar pek yazası yok. alın size kötü şans. cas layk "bokumgibidizisi".
tenk yu.
Not: "Almayanı dövüyorlar" cümlesini hayal etmek hep yüzümü gülümsetir. tatlı bi pembelik gelir yüzüme. ahaha. düşünün ama bazen. canınız sıkkınken bunu düşünün. başka derdiniz yok ya ondan. geh geh.
kediler suyu sevmez. istanbullu suyu sevmez. (yağmur bazında) yoksa istanbullular kedi midir. alın size sığlık.
hava hem sıcak hem de yağmurlu. alın size ikilem.
yazarın bu aralar pek yazası yok. alın size kötü şans. cas layk "bokumgibidizisi".
tenk yu.
Not: "Almayanı dövüyorlar" cümlesini hayal etmek hep yüzümü gülümsetir. tatlı bi pembelik gelir yüzüme. ahaha. düşünün ama bazen. canınız sıkkınken bunu düşünün. başka derdiniz yok ya ondan. geh geh.
Yurtdışına gidemedim diye üzülüyor musun?
üzülme!
yurtdışı istanbul'a geldi bu yaz. yaa.
amcalımescit(!)te oturuyoruz. akşam 5 çayı saatleri. yan masamızda önce fransızlar vardı. onlar kalktı, almanlar oturdu. onlar da gidince ingilizler geldi. ki koskoca sokak. dibimizdeki masa bu haldeyse eccük açılsak karşımıza ne memleketler çıkacak kimbilir.
İstanbullu sokağa çık! istiklal in ortasında boş boş dur, insanlar napıyor gör bi.
(ama ayakaltında dolanma, kalabalık oliy he)
gecenin 3ünde uyumaya üşenen ben, bilgisayarın başında boş boş oturuyordum. davulcu geçicekti birazdan onun tedirginliği vardı üstümde. (üstünde ne var) yine parantez içi esprileri yapıyordum. nası kurtulucaktım bunlardan. eski üslubumu çok özlemiştim. hayırlısı dedim içimden. tam davulcu niçün gelmiyor ki bu akşam diye düşünürken, cama vuran yağmur damlalarının sesiyle kendime geldim. hah hah hah diye kahkaha attım şuursuzca. nasılmuş davulcu efendi dedim. yağmur çamur dinlemeyip geçicektin bu sokaktan yavrum dedim. bayramda kapıya para istemeye geldiğinde bu geceyi anlatıcaktım. sen beni kıskandırmayı biliyorsun, ramazan davulcusu olmadan ölmek istemediğimi biliyorsun, bunlara rağmen tam bizim apartmanın önünden geçerken ritm attırıyorsun şerefsiz adam diyecektim. zira dün gece müzik demeye bin şahit isteyen, uzaktan bile büyük abdestim gibi gelen bi sesle geçiyordu sokaktan. tam bizim apartmanın önünde 9 8 lik mi deseem, haydi hanımlar oturmak yok mu deseem.. farklı bişiler çalmaya başladı. noluyor kuzum dedim. (bu lafa dikkat edecem iki oldu) eccük yağmur yağdı diye toz olmuş mübarek.
yağmur dedim de..
arkadaş anladık sonbahar geldi. tamam yaz bitti. evet 3 yıldır denize falan girmedim, ülkemin musluk suyundan başka su görmedim doğru. ama böyle de göze sokulmaz ki! ya bütün gün yağmur mu yağar? anladım arkadaşım. kış geliyor. maalesef kar yağcak, burnumuzda yeşil abdestimiz, kaba yerimizde koyu renkli abdestimiz donacak yes. ama böyle de giriş yapılmaz ki. daha kasımda tişörtlen gezecektik hani. küresel ısınma falan? ben vardım o işe. (demirsoy hocam, şaka diyorum tabi ki, ay heyt gılobıl vorming) ne diyordum, he işte bi güzel ısınacak da ısınacaktık.. yağmur ne ayak ya. barajlar dolmuşmuş. o baraj mevzuuna ayrıca bi takım laflar hazırladım ama şimdi aklımda değiller. niyse.
ve gecenin hüzünlü anı:
ayyy.. allegronun davul stüdyosunda asılıydı bu fotoğraf. davul kasarken enstrumana bakınca dikkatim dağıldığından duvara baktığım için hep, şimdi fotoğrafı görünce garip oldum. teyy.. peeh...
ha bu noktaya nasıl mı geldik.. ya sayfa çok boş diye iki görsel bişi foto neyim ekliyim dedim. gugıl efenim. rain yazdık, görsellere daldık. bu tip fotoların yanında uzakdoğuda (kime göre neye göre uzak) Rain diye bi türkücünün olduğunu biliyor muydunuz.. yaa.. olsun bizde de Ceylan var.
yağmur dedim de..
arkadaş anladık sonbahar geldi. tamam yaz bitti. evet 3 yıldır denize falan girmedim, ülkemin musluk suyundan başka su görmedim doğru. ama böyle de göze sokulmaz ki! ya bütün gün yağmur mu yağar? anladım arkadaşım. kış geliyor. maalesef kar yağcak, burnumuzda yeşil abdestimiz, kaba yerimizde koyu renkli abdestimiz donacak yes. ama böyle de giriş yapılmaz ki. daha kasımda tişörtlen gezecektik hani. küresel ısınma falan? ben vardım o işe. (demirsoy hocam, şaka diyorum tabi ki, ay heyt gılobıl vorming) ne diyordum, he işte bi güzel ısınacak da ısınacaktık.. yağmur ne ayak ya. barajlar dolmuşmuş. o baraj mevzuuna ayrıca bi takım laflar hazırladım ama şimdi aklımda değiller. niyse.
ve gecenin hüzünlü anı:
ayyy.. allegronun davul stüdyosunda asılıydı bu fotoğraf. davul kasarken enstrumana bakınca dikkatim dağıldığından duvara baktığım için hep, şimdi fotoğrafı görünce garip oldum. teyy.. peeh...
ha bu noktaya nasıl mı geldik.. ya sayfa çok boş diye iki görsel bişi foto neyim ekliyim dedim. gugıl efenim. rain yazdık, görsellere daldık. bu tip fotoların yanında uzakdoğuda (kime göre neye göre uzak) Rain diye bi türkücünün olduğunu biliyor muydunuz.. yaa.. olsun bizde de Ceylan var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)